tarihin gidişatı

Tarihin Gidişatı

tarihin gidişatıİnsan yok olduğunda dışarıdan bakanlar “kendi etti, kendi buldu” diyecek. Tarihi bütün olarak görebilenler tam olarak kavrayacak. Neden yok olduğumuzu anlamayacağız, ancak neden yok ettiğimizi sorgulamadığımız için bize müstahak. Muhteşem zekamız sadece küçük olaylar içinde sebep sonuç ilişkisi kurmamıza yarıyor. Bütünü görmüyoruz, “ben”den, bizden ve bütün bir tarihten daha büyük bir şey olabileceğine ihtimal vermiyoruz. Tarihin gidişatını bencilce yorumluyoruz.

Bireyler gibi toplumlar da doğar, büyür ve ölür. Siyasi yapılar ölmeye mahkumdur. En büyük politik teşkilatlar bile çözülür. Sonunda insanlığın küresel toplumu da bu akıbete uğrar. Ne kadar büyürse büyüsün, insanlık balonu büyüdükçe patlamaya yaklaşır. Büyüme ve gelişmişlik bu çağa özgü değildir. Tarih boyunca bu anlayış olmuştur. Her şey büyümüş, gelişmiş ve sona ulaşmıştır. Buna başkasını geride bırakmak da diyebiliriz.

Başkasını geride bırakmak, ya da gelişmişlik başkasının üzerinde hüküm kurmaktır. Bu durum fiziksel ihtiyaçlardan değil, insan olmaktan gelen sıkıntıdan kaynaklanır. Birçok toplumun gelişip büyüyemez olması ve yok olması ilginçtir. Bu durum belki de doyuma ulaşan toplumun kolektif bilinçaltından kaynaklanmaktadır. Bir toplum belli süre sömürür ve daha sonra bunun anlamsızlığı içinde çöker. Tarih boyunca mutlak yok oluşların nedeni bu olabilir. Yahudiler gibi kapalı toplumların tarih boyunca tutumunu devam ettirmesi de kültür transferinin eksiksiz sağlanması ile mümkündür ve anlayışın yok olmasını engelleyici mekanizması ile düşüncemizi desteklemektedir.

İnsanın yok oluşu tarihteki medeniyetlerin yok oluşuna benzer. Her medeniyet yükselmiş, duraklamış ve çökmüştür. İnsan da büyümüş, olgunluğa erişmiş ve ölmüştür. Hayatın kaçınılmaz döngüsü içerisinde “zaman” dikkat çekmektedir. Ne zaman yok olacağımızı merak etmekteyiz ve aslında çağdaş hızlı yaşamda giderek yaklaştığının farkındayız. Yine de görsel olarak etkileyici biçimde yok olacağız. Bu da bir şey.

Doğa karşısında üstün olduğunu düşünen bir insan toplum karşısında üstün olduğunu düşünen birey gibidir. İnsan gibi insanlık da parçası olduğu bütünün denetimindedir. İnsan başkaları tarafından dünyaya getirilip, başkaları tarafından eğitiliyor. Başkaları uğrunda ve sayesinde yaşıyor. Ne var ki bunu dikkate almıyoruz. İnsanlık, hayat, tarih ve zaman algılarımız bunun bir nişanesidir. O kadar dar bakıyoruz ki genel bir insanlıktan bahsedebilmemiz bile şaşırtıcıdır.

köprü

Köprü dizisinin 11. yazısıdır. 12. yazı Gelecek Tasarımı

Tarih birkaç yıldan ibarettir. Tarih anlayışımız “ben” dışına çıkamamıştır. Binlerce yıl da modern insanın tarihidir. Asıl tarih her şeyi ve onun da ötesini kapsamalıdır. Her şeyi hesaba katmadan yazılan bir tarih yereldir. Bilinmeyenler de göz önünde olmalıdır. Günlük bir olayın nedenselliğini bütün bir zamana uygulamalıyız. İnsanı işin içine çok karıştırmamalıyız. İnsan “ben” demektir, lakin ben geçici bir surettir. İnsanın dışındaki tarihi de hesaba katarsak tarihin gidişatını ve bütünlüğünü anlayabiliriz. Sonuç olarak tarihin gidişatının aslında bizim “ben” algımızın gidişatı olduğunu söylemeliyiz. Böylece ilerleyen ve bizi olumlayan tarih de ben varsayımının bir yanılsaması haline gelmektedir.

Leave a Reply