Çin felsefesi Asya karasının en doğu ucundaki bölgede büyük çoğunlukla Çince dilinde yapılan felsefi çalışmaların adıdır. Coğrafi bir adlandırma olduğu kadar kaynakları ve etkileri itibariyle coğrafyaya bağımlı olduğundan entelektüel bir akımın ve geleneğin de adıdır. Modernleşme sonrası Çin için Modern Çin felsefesi tabiri kullanılırken, Çin felsefesi en büyük eserleri klasik dönemde MÖ. 5.- MS.5. yüzyıllar arasında ortaya çıkmakla birlikte 20. yüzyıl öncesinde Çin’deki düşünce faaliyetlerine verilen isimdir. Araştırmacılar özel anlamda Yunan felsefe geleneğinden beslenmediği için “Çin düşüncesi” demek gerektiğini de savunmuşlardır.
Çin düşüncesinin bir zamanlar batıda Descartes ve Newton’a kadar gördüğümüz doğa ile iç içe olmak ve onu bir organizma olarak görmek gibi bir tutuma sahip olduğunu ve batı daha sonra bunu bırakmasına rağmen doğunun(Hint ve Çin) bununla muhkem olduğunu hemen söylemek gerekir. Meşhur bir örnektir Çincede “nasıl doğdum” sorusu aynı zamanda “nasıl yetiştim” olarak da sorulur. Doğayı geliştiremeyeceğimizi, sadece dönüştüreceğimizi, çünkü bir parçası olduğumuzu ifade etmek de Konfüçyüsçü, Taoist ve Budist düşünce geleneklerinin ortak beyanlarından biridir.
Mao’nun Komünist Çin’i 20. yüzyılda bu düşünceleri yok edene ve önceki ekollerin aksine, ekonomik determinist bir anlayışla doğayı araçsallaştırana kadar Çin düşüncesi Konfüçyüs, Mensiyüs, Sun Tzu, LaoZi, Mozi, Gongsung Long başta olmak üzere klasik doğalcı düşüncenin etkisindedir. En büyük etki ise aynı zamanda bir bürokrat olan Konfüçyüs’ün(MÖ. 551-479) düşünceleri ve hayatından gelir. Konfüçyüs’ün soyağacı takip edilebilen en eski insan olduğunu eklersek ne kadar etkili ve önem verilen bir düşünür olduğuna işaret edebiliriz. Halen Çin’de bir milyon kişi Konfüçyüs’ün bakiyesi olarak yaşamını sürdürmektedir.
Çin felsefesi garp felsefesinden farklıdır. Avrupa ve Hint felsefesinde büyük bir ehemmiyeti haiz olan, meselâ, mantık Çin’de hiç bahis mevzu değildir. Fakat buna rağmen Çinde felsefe yardır, ve hattâ Çin kültüründe çok ehemmiyetli bir rol oynamaktadır.
Wolfram Eberhard, Eski Çin Felsefesinin Esasları, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 1944.
Konfüçyüsçülük
temele ahlakın yeniden tesis edilmesini, bunun için aileden başlayarak toplumun düzenine uğraşılmasını önerir. Ailenin iyileşmesi için de bireyler iç huzurlarını bulmalıdırlar. Birey, aile, toplum ahlakına dayalı Konfüçyüsçü düşünce ve eserler Mao öncesi Çin’in eğitiminde temeldiler.
Taoizm(Dao-yol, suyun yolu)
Laozi’nin temsilcisi olduğu bir düşünce geleneğidir. Doğa ile uyumu vurgularken “suyun yolu” metaforunu kullanır. Su gibi hayatla uyumlu olmak bu düşüncenin başlıca beyanıdır. En büyük eseri Tao te Ching( Yolun ve erdemin klasiği) uyum içinde yaşamanın yolunu anlatır. Su metaforu gibi hayat içinde doğayla birlikte akarak, arzulardan sıyrılarak mutlu olmayı tavsiye eder.
Budizm(Budacılık-Burhancılık)
Kuzey Hindistan’da ortaya çıkmış ve çeviriler yoluyla Çin’e yayılmıştır. Mahayana okulu(toplumsal gelişmeyi amaçlar, hinayana ise bireyseldir) Taoizm katıştırılarak chan(Zen) budizminin doğumuna yol açmıştır. Zen(chan,dhyāna), “meditasyon fiili” anlamına gelir ve insanın yaşamak ve anlamak için kendi içine bakmasının yeterli olduğunu savunur.
Taoizm ve Budizmin ortak bir mesajı kelimelerle gerçekliğin ifadesinin açıklanıp anlaşılamayacağıdır. İki okul da kabullenmenin erdemine vurgu yaparken “hayatın hiçliğine, doğanın çabalamadan yaşamasına” dair atıflarla uyum içinde yaşamayı öğütlerler. Bak: dmy.info/budizm-nedir
Diğerleri
Devletçi bir akım olan legalizm devletin çıkarlarını en üst ahlaki edim olarak savunan bir düşünce tarzıdır. Hükumeti eleştirmeyi bile yasaklayan, anarşi dönemindeki bir çözüm arayışı olarak nitelendirilebilir.
Özgeci bir tavırla toplumsal kazanımları vurgulayan etik Konfüsyücçü ekole tepki olarak çıkan Mohizm Mozi’nin(MÖ. 470 – 390) ortak çıkarlara dayanan pragmatik-fiiliyata vurgu yapan felsefesidir.
Kaynakça
- Chan, Wing-tsit – A source book in Chinese philosophy-Princeton University Yay., 1963.
- Wikipedia- tarihler