Yazdığım her şey anlam arayışı idi.
Uzunca bir anlamsız(belki de anlamlı) hayattan sonra, hayatım anlamsızlaşmıştı, ya da anlamlısızlığı fark etmiştim. Sürekli yazıyor, arkada kalan felsefesiz on dokuz yılın muhasebesini, ve mevcut durumun eleştirisini yapıyordum. Beni bu yola sevk edenlerin başında yalnızlık geliyordu. Farklı bir şehir, farklı bir ortam ve yabancılık hissi sorgulamamı sağlamıştı. Hayata yönelik duruşumun dışına çıkıp, onu eleştirmeye başlamıştım.
Yazıyordum, çünkü yazarak düşüncelerimi sürekli kılıyor, belki birkaç dakikalık zihin sınırını artırıyordum. Düşüncelerimi borçlu olduğum insanlığa danışma ve onları arayışıma katma fırsatı da cabasıydı. Şehirdeki yalnızlığımı anlam uğraşıyla giderdim. Önce şehre, sonra hayata yabancılaşmıştım. Artık yalnızlık dahil, tüm ruhsal durumlar ve kültürel edimler bana yabancıydı. Hayatı anlamlandırma arayışım hayattaki diğer arayışların önüne geçmiş, yaşam biçimi olmuştu.
İlk soru ne zaman geldi bilmiyorum ama gittikçe biriken bir yığın halini aldı. Başlarda neden böyle yaşıyorum, nasıl yaşamalıyım, neden yaşıyorum, yaşamın amacı nedir gibi sorular vardı. Gittikçe sorular değişti ve usule ilişkin içerik edindiler. Anlam arayışım neden sonuçlanmıyor, hayatın bir anlamı olabilir mi, anlamsız olabilir mi, anlam nedir, gibi sorularla devam etti. Ardından anlamın anlamı nedir, binlerce yıldır neden bir cevap yok, neden bazılarımız arıyor ve çoğumuz aramıyor, yoksa herkes arıyor da bazılarımız mı ifade ediyor, peki neden? gibi sorularla sürdürdüm.
Yıllarca aradım, sorguladım. Sonuçta bir yanıt bulamadıysam da, arayışı yaşadım. Bu yaşantı beni hayattaki diğer unsurlardan özgür kıldı. Artık eskisi kadar kaygılı değildim. Tek kaygım, diğer tüm kaygıların içinde bulunduğu hayatın anlamı kaygısıydı. Birkaç yıl felsefe yaptım. Eylül 2013’te yeterince arayıp bulamadığıma kanaat getirerek insanlara yaymayı düşündüm. Çünkü ben arayış içindeyken, benzer durumdaki arayışları merak ediyor, sorularıma soru katmak istiyordum. Hayatın Anlamı diye bir felsefi komedi yazdım. DMY Felsefe sitesini kurdum. Buradaki yazılarda anlam çabamın insanlara yardımcı olmasını, yazarken kendim de anlamayı ve diğer insanların da bana anlatabileceği bir şeyler olmasını diledim.
Uzun süredir hayattayım. Bunun ancak beş yılı felsefe içindeydi. Bir yanıt için uzun bir süre gibi gelebilir. Ancak buna bir ömür, bir insanlık adanmış olabiliyor. Kendi bireysel arayışım nihayete ermedi. Ancak bugünkü sonucun en azından benim hayatımın anlamını değiştirdiğini söylemeliyim. Yıllar süren uğraştan dilsel bir yanıt edinemedim. Ancak yaşam tarzım değişti. Artık her şeyin mümkün olduğu, kesin anlamların verilmediği bir dünyada yaşıyorum. Artık bu dünyada kişisel bir hayat anlamı oluşturmak için, yalnızca hayal gücüne bağlıyım. Felsefe ile sınırları aştım ve her şeyi mümkün kılabilecek sorgulama gücünü edindim.
Yanıtsız maceramın getirisi belki de yanıttan önemliydi. Herhangi bir yanıt bulamadıysam da, yanıt üretebilecek bir kudrete vardım. Ancak bunu talep etmiyordum. Hala anlamın peşindeydim. Çünkü birey mükemmel işler yapabilirdi, 60-70 yıl için imkansızı başarabilirdi, ancak tüm zamana hükmetmek söz konusuydu. Kendim için harcayabileceğim felsefe gücünü, yüzyıllara ve hatta zaman boyutunun ötesine taşıyabilirdim. Bunun için sorgulamaya devam ettim. Sonuçta bir makro birey olan insanlığın ve onun da parçası olduğu hayatın eleştirisini yaptım. Zaman geçtikçe insanlığın ve hayatın eleştirisini yazacağım. Ancak önce anlam arayışımı anlatmalıyım.
Bu yazılan, anlam arayışımı aktaracağım yazı dizisinin önsözü mahiyetindedir. Önce arayışımı betimleyeceğim. Ardından insanlığa ve hayata dair tespitlerden bahsetmek istiyorum. Belki daha sonra hayatımın anlamını oluşturmak için yola çıkabilirim. Yalnız bu küçük bir iştir. Önce büyüğü halletmek, sonra ufak bireysel meselelere yönelmek niyetindeyim. Eleştirmekten çekinmeyiniz.
Dil bir labirente benzer. Bir taraftan yaklaşırsan yolunun nereye gittiğini bilirsin; aynı yere başka taraftan yaklaşmaya çalışırsan artık yolunun nereye gittiğini bilemezsin. Ludwig Wittgenstein, PI., Oxford 1958,Bilingual, s.82e
Bütünüyle olmasa bile- geniş bir sınıfa ait durumlar için kullandığımız “anlam” sözcüğü şöyle tanımlanabilir: bir sözcüğün anlamı onun dildeki kullanımıdır. Ludwig Wittgenstein, Philosophical Investigations 43.
Anlamak deşifre etmektir, anlam bulmak çeviridir. George Steiner, 1998: 49
Bir köpeğin ya da bir kedinin hayatının anlamı nedir? Niçin yaşarlar? Bizim yaşama amacımız gibi onların da bir yaşama amacı var mı? Amaçtan kastım neden var oldukları? Anlamdan kastın var olmamızın nedenini araman değil mi?
Aslında aramamız diyelim. Anlam bende değil. Görebildiğim bütünde bile değil. Anlam içeride veya dışarıda, görünen veya görünmeyen her şeyin birbirine verdiği bir tanım sadece.
Senin anlam a verdiğin tanım güzelmiş. Bana sanki her şey renksiz gibi geldiği için seninki gibi bir tanım yapamayacağım. Bana göre anlamın tanımı hedeflediğim amaçlardır. Yani senin taniminla benim tanımı birleştirirsem kısaca hedeflerimi arıyorum. Cevabın için teşekkür ederim. Farklı bir bakış açısı çözüm surecimi bir üst seviyeye taşıdı.
Bir kedi yada köpek anlam arıyor mudur acaba? Hayatını manasız buluyor mudur, anlamı olması gerektiğini düşünüyor mudur?
Hayatın bir anlamı olması için çırpınmamız (bazılarımız en azından), bize bir ip ucu vermiyor mu? Neden basitçe yaşayamıyoruz? Söylediğiniz bir hayvan gibi doğada, ki onun bağrından kopup geldik. Neden kabullenemiyoruz, önemsiz olamaz mıyız, sade, basit, ne yaparsak yapalım aynı ve diğerleri gibi; bizim için kimsenin yada hiç bir varlığın ilahi bir planı olmaması neden bu kadar üzüyor bizi?
Mana aramaktan kaçmıyorum zor deyip de fakat aradığım sürece de olmadığını kabullenmiş olduğumu bilmem yorucu, olmadığını, varlığımın evrende hiçbir şeye tekabul etmediğini farketmem acı ve sonunda bunu yaşamak zorunda olduğumu anlamam korkunç akşam. Bu sabah 7 idi metrobüste bunlar aklımdan geçerken, aracın her hareketinde tüm yolcular aynı anda aynı yöne savruluyorduk. Sabahlara sirayet ediyor ya, şimdi ne yapıcam diye düşünmeye başlıyorsun…
Hocam kabullenebilirdik eğer öğretilseydi bize ya da öğretilmeseydi. Gördüğünden geri kalmamak ifadesi gibi. Yaşamın bir anlamı olamayacağını hatta varlığın, bu fizik dünyanın bizim algı ve etki sınırlarımız içinde bir anlamı olmayacağını düşünüyorum. sadece merak duygumuzu tatmin edip fizik dünyanın matematiksel ve şiirsel hikayelerine tanıklık edebiliriz sanırım.
Anlam bulamıyorum . Düşünmek çok yorucu , ödül mü ceza mı bilemedim. Hiçbirşey istememek , amaç anlam yüklememek . Fakat Zaman çabuk tükeniyor ve istemediğin , korktuğun yada tenezzül etmediğin şeyler , yaş ilerledikçe çevre değiştikçe korku ve pişmanlığa ya da hiçliğin yitirmişliğin içinde acı çekmene sebep oluyor