Hayat nedir, ne yapıyoruz, amacımız ve akıbetimiz nedir? Bu sorulara kimse tatmin edici bir cevap üretememiştir. Herkesin kabul edebileceği bir cevabın imkanı bile belirsizdir. Hayatımızı anlamaya gerek duymadan yaşıyoruz. Ya anlam yok, ya göremiyoruz, ya da dile getiremiyoruz. Yalnız kesin olan bir şey var ki bir bilinmezlik, bir anlaşılmazlık mevcut. Var ve yok olduğumuz bu diyarı anlamıyoruz ve onun içinde küçük oyunlarla anlaşılmazlığı göz ardı ediyoruz.
Herkes aynı değil, bazılarımız soruyor, düşünüyor. Verilen cevaplarla yetinmeyerek soruları artırıyor. Ama bir kesinlik bulamıyor. Bilgi arttıkça sorular da artıyor. Sonuçta bilinmezlik çoğalıyor. Yine de yılmıyor ve sormaya devam ediyoruz. Herkes anlamak ister, ancak bazılarımız bunun için hayatını vakfeder. Hayvanlar aleminin hayata kayıtsız olması ve içindeki ufak bir grubun anlamaya çalışması gibi, bazı kişiler anlamaya odaklanmıştır.
Hayatın geneline baktığımızda anlamaya çalışmak en büyük uğraştır, çünkü gerçekten de anlaşılmaz bir hayatta yaşamaktayız. Hayata biraz dışarıdan baktığımızda burada ne aradığımızı sormamız gerekir. Yaşamak kendini belirsiz bir yerde ve zamanda bulmak gibidir. Nerede ve neden olduğunu sormamak gariptir. Çoğumuzun sormaması, henüz çoğumuzun bu garipliği fark etmemesi ve belirsiz yerdeki ufak eğlencelere kapılmasındandır.
İnsanın kendi başınalığı hariç bir bilgimiz yok. Toplum içinde de düşünen, şüphe eden, anlamak isteyenler kendi başına bir iş üzerindedir. Sormak yalnızlıktır. Şüphe eden sürüden ayrılır. Anlamak isteyen oyunlardan kopar. Biraz fark etme gayreti olan, biraz görmeye çabalayan herkes oyalayıcı uğraşlardan kurtulup anlama yolculuğuna devam eder. Hayatın bilinmezliği içinde anlamaya uğraşmaktan daha büyük bir gayret yoktur.
Anlamaya uğraşan ile uğraşmayan arasındaki fark nereden kaynaklanır? Kim soru sorar, kim şüphe eder? Tabi ki bunun ihtiyacını duymak gerekir. Her şeyden hoşnut olan kişi sormaz, sorgulamaz. Hayattan sıkılmış, çevresindeki zorluğu ve garipliği fark etmiş kişi sormak ve anlamak ister. Anlamaya çalışan biri olmamız daha çok dışarının bizi şekillendirmesiyle ilgilidir. Bu da bütüncül bir evren tasavvurunu gerektirir ki evrende organik olmayan bir bağ bulunduğu söylenebilir.
Hayatlarımız başka insanların ve canlıların eseridir. Anlamaya çalışmamız da onlar sayesindedir. Kimse kendi başına değildir. O halde her şey anlatır ve her şeyi dinlemek gerekir. Farklı görüşlerin, farklılıkların bir anlamı vardır. Farklılıklara tahammül etmek bir yana, anlamaya çalışmak gerekir. Bir taraftan bakıp diğerlerini dışlamak yerine anlamaya uğraşmalıdır. Hayatın bütüncül yapısında yanlış veya anlaşılmaz bir şey yoktur. Anlaşılamamış gerçekler vardır.
Her şeyi anlamaya çalışmak dışında bir anlayış olamaz. Bir tarafı anlamak bir taraftaki oyuna kapılmaktır. Her şeyi hesaba katmayan bir anlayış eksiktir. Her şeyi hesaba katmak da bir hayat gerektirir. Anlamak hayatı feda edebileceğimiz en büyük gayedir. Anlaşılmaz bir hayatta hayatı anlamaya çalışmak en anlamlı iştir.
- https://www.dmy.info/calismak-nedir/
- https://www.dmy.info/ertelemeciligi-birakip-calismaya-baslamak/