Malumunuz, Sokrates siyasi nedenlerle, haksız yere idam edilmişti. Bu ceza Dünya’da infaz edilse de, üst yargı makamı tarafından bozulmuş ve Sokrates’in Dünya’ya geri yollanması söz konusu olmuştur. İster inanın ister inanmayın, ben de kafamdan uyduruyorum. Daha doğrusu yiyorsa inanmayın. Söz öyle bir şey ki, doğal olarak doğru ve yanlışlığı sanki çok tutulmuş bir şeytan icadı. Bakınız: dmy.info/dogruluk-nedir
Gelelim Sokrates meseline. Rivayet odur ki dosyaların ve temyiz makamının yoğunluğu neticesinde 2000’lere kadar sarkan bir süreç yaşanmış. Geçtiğimiz yıllarda Dünya’ya gelmek üzere yola çıkan Sokrates, Atina’ya değil de, yakınlardaki başka bir yere avdet etmek istemiştir. Çünkü Atina’da Asclepius’a bir horoz borcu vardır ve faiziyle epey bir miktar tutmaktadır. Yunanistan’daki ekonomik krizi de düşünerek, 2071 vizyonu olan bir Türkiye neden olmasın? der. Ayrıca felsefe bu topraklarda doğmuştur ve felsefenin gerçek kıymetini anlayanlar burada olmalıdır, diye düşünür.
Atmosfere girerken açıyı tutturamaz, 45 dereceye çıkan açısı ile kitonu biraz alevlenir. Neyse ki Türkler büyük bir havaalanı inşa etmektedir. İstanbul Üçüncü Havaaalanı’na daha yapılmadan inerek bütün felsefe tarihini bir kez daha yerinden oynatır. Hemen ardından çevrede bir mesken aramaya çalışır. Ancak havaalanı çevresi rant merkezi olduğundan Edirne-Keşan’a kadar ev bulamaz. Bekara da ev vermediklerinden, çok mağdur olur. Nihayetinde dul bir hacı olduğuna inanarak ev verilse de iş verilmez. Felsefenin anlamını bilmeyen insanlar tarafından aşağılanır, itilir, kakılır, hor görülür. İğrenç emellere alet edilmek istenir. Kimse filozof aramamaktadır, ama kız olsa aranan çok şeye sahip olacaktır. Bu düzen cinsiyet, emek ve hayat gibi şeyleri sömürmekte pek mahirdir.
Oysa onun tek bildiği bir şey bilmediğidir. Neyse ki Öbür Taraf’tan verilen harcırah ile bir süre geçinir. İş yapmıyorum bari elimdeki para değerini yitirmesin der. Çünkü “enflasyon” diye bir şey icat edilmiştir ki, devletler bu tatlı icat sayesinde vatandaşın cebinden alenen ve tatlı tatlı para çalmaktadır. Devletin fonksiyonu pek değişmemiş, diyerek can havliyle bir bankanın yolunu tutar. Bankaya girer, sırasını bekler, sırası gelince çalışana meramını anlatır. Çalışanın ilgisinden kıllanır. Bu kişiler kendi işleri olmadığı halde neden böyle aşırı sevgili davranıyorlar diye düşünür. Demek ki köleliği bayağı ilerletmişler der. Faiz oranlarını sorduğunda ise şaşırır. Dünyası kararır. Feleği şaşar. Peri perişan olur. Çünkü faiz dedikleri enflasyon ile neredeyse aynı düzeyde, cılız bir heves minvalinde. %8.
Hemen doğurtma yöntemine başvurur. Faizlerin neden düşük olduğunu, bankanın neden vatandaştan yüzde sekiz ile alıp vatandaşa yüzde yirmi ile para verdiğini, çalışanın kendisi keşfetsin ister. Hem de devletten daha da düşük faizle, neredeyse bedavaya alınan paraların neden böyle fahiş fiyattan satıldığını merak ettirmek ister. Direkt söylemez. İpuçları vererek çalışanın anlamasını, sorular sorarak kendisinin ona anlatmasını arzular. Mamafih, çalışan bunu anlamaz ve felsefe yapma amca! diye güvenliği çağırır. Sokrates felsefeden haberdar olunduğunu sanarak mutlu olur ancak memlekette felsefe bir hakaret konusu olmaktan ileri gidememiştir.
Güvenlik Sokrates’i dışarı atarken o ciğer-hun, acıklı sözler dökülür: “Ben Sokrates, bana da mı yüzde sekiz!”
Sonrası hepimizin bildiği gibi, Sokrates yine mahkum. Garipliğe ve ötekiliğe binlerce yıl sonra bile devam. Zalım Dünya! diyerek, hiçbir gelişme olmadığına kanaat getirir. Üstelik şehir devletinin terörü şirket adı verilen küresel bir hal almıştır. Kader utansın der ve felsefenin süper kahramanı olan kendisine bile yüzde sekiz verilmesine içerler. Demek ki insanlar hatalarından hiç ders almamaktadır ve tatlı tatlı yemenin farklı türde çıkarması olduğunu da akıl etmemektedir.
Sonrasında Sokrates’e ne oldu? Çıplak ayakları tahriş olduğundan terlik aldı. Bunlar camide çalınınca, vatandaş ne ki devlet ne olsun dedi. Sonraları amelelik yaptı. Ama bir ticari taksi, bir minibüs ve bir de kamyon arka arkaya çarparak ölümüne sebep oldular. Öbür Taraf’ta suçunu, felsefeyi, kabul ederek davacı olmadı. Toplumun iyiliği için uğraşıp öldürülüyorsam onlar için daha fazla yaşayamam dedi.
Teşekkürler Murat bey, tesadüfi olarak yazını okudum, çok beğendim. bu tür yazılara yorum yapmam ama, sizin yazınıza yapıyorum. Değişik bir yazı. .Diğer yazılarını da bulup okuyacağım. Şaban AKSU
Teveccühünüz için teşekkür ederim. Eleştirileriniz bana şevk veriyor, var olun.
Ben de bir edebiyatçı olarak yazınıza denk geldiğim için mutluyum. Tebrikler…