Doğayı duyamıyoruz. Hem kulak vermiyoruz, hem de diğer tüm sesleri bastıran bir ses var. Biraz kulak verdiğinizde her yerde aynı sesin baskın geldiğini söyleyebilirsiniz. Televizyonda, gazetede, çarşıda, pazarda, kalabalıklarda, fısıltılarda ve insanın olduğu her yerde bunu duyacaksınız. İnsan “ben” diye haykırıyor. İnsanın “ben” haykırışı her şeyi bastırıyor. Ben diye inliyor dünya. Her şey insanın ben merakı ardında kalıyor. Güzel bir cıvıltıya mahal kalmıyor. Bir manzara seyretmek mümkün değil. Suya, dağlara, bitkilere hayranlık duymak eskide kaldı. Artık varsa yoksa ben…
Varoluşsal bir tehditle karşı karşıyayız. “Ben” varlığımızı tehdit ediyor. İnsanlık olarak bir yanılgıya düştük. Bireyin tek başına mükemmel olabileceğini, diğer insanlardan üstün şekilde var olabileceğini sandık. Halbuki ne tarihte ne de gelecekte bunun mümkün olamayacağını göremedik. İnsanın hem kültürel açıdan toplumun ürünü olmasını hem de yaşam kaynaklarını toplumdan almasını hesap edemedik. Hızlı bir yaşam için “ben” dediğimiz düşüncesizliği yücelttik. Bencilliği bir erdem bile sayanlar oldu. İnsanlık olarak benin ayakları altında kaldık. Kalkamıyoruz. Bak: dmy.info/bencillik-nedir
Ben diyeni ödüllendirdik. Paylaşmayıp kendine saklayanı takdir ettik. Başkalarına üstünlük kurana imrendik. Kendinden başka kimseyi düşünmeyeni başarılı diye baş köşeye aldık. Kimseyi mutlu olmasıyla, sevgi duymasıyla, adaletiyle, düşünceleriyle sıralamadık; ama parasıyla sıraladık. Hep en zengini, en üstünü parmakla gösterdik. İşte bunun mahsulü olarak tükenişe geldik. Sınırlı kaynaklarımızı bencilliğimiz için harcadık. İnsanlık bir çıkmaza sürükleniyor. Kendimizle birlikte canlı hayatını da yok ediyoruz. Ben tehlikesi bizi ve tüm doğayı tehdit ediyor. Bak: dmy.info/toplumun-yok-olusu
İnsana en büyük tehdidin kendi içinden gelmesi ne kadar gariptir. Hem bireysel olarak bencilliğin kendimizi aslında küçültücü olduğunun farkına varamıyoruz, hem de dünyada sadece insan önemliymiş gibi davranmanın zararlarını göremiyoruz. Bireyler büyük toplum tarafından yetiştirilir ve yaşatılır. İnsan da çevresindeki doğa tarafından beslenir, yaşatılır. Canlı hayatı olmazsa insanlık olmaz. Toplum hayatı olmazsa da birey olmaz. Bu temelleri bencillik ile yok ediyoruz. Belki de kesin bir yok oluşa kendi kendimize adım atıyoruz. Varlığımızı tehdit eden en büyük tehlike olduk.
Kendi ayaklarının altından kalkamayan bir ucubeye dönüştük. Bunun farkına bile varamıyoruz. Kendimize en büyük tehlike haline geldik. Bu tehlikeyi görsek bile gözardı ediyoruz ki kısa ve avutucu bir yaşantı sürelim. Ne var ki artık kapımıza dayanan tüketim savaşları ile geleceğimiz yüzümüze çarpmaya başladı. Bu yaşam tarzı ile gelecekte bizi sadece yok oluş bekliyor. Ben tehlikesini fark edip ekonomik, kültürel, toplumsal açılardan yeniden örgütlenmeliyiz. Ahlakın ve erdemin yüceltildiği bir toplum olmak zorundayız. Yoksa olmayız(!)
Yazı çok başarılı olmuş.İnsansıların normların üzerine taşıdığı ve haliyle zararlı bir şekle soktuğu “ben”
kavramını çok güzel anlatılmış ve son cümle herşeyi anlatır olmuş.Ama unutulmamalı kavramlar bir durumun içinde değilse yada kendi içinde bir durum barındırmıyorsa nötürdür.Nötür kavramları iyi yada kötü yapan bizleriz.Umarım ki her zaman iyisini yapmayı seçeriz.Nice yazılara.