Bilmediğiniz bir yerde uyandığınızı düşünelim. Uyanır uyanmaz size bir şeyler öğretiliyor. Buranın neresi olduğunu da söylüyorlar. Çaresiz, güveniyorsunuz. Orayı onların söylediği isimle anıyorsunuz. Onların söylediklerini tekrar ediyorsunuz, çaresiz. Buna da bilgi diyorsunuz, çünkü başka türlüsü yok. Var saydıklarınızın dışında bilgi yok. Kesinlikle bilinen şeyler varmış eskiden, artık yoklar. Şu anki bilgiler de geçmişte yoktu.
Bilinmeyen diyarda zaman da belirsizdir. Mekan zaten belirsizdir ki bu belirsizlik zamanın ve mekanın aynı bilinmezliğin parçası olduğuna işaret eder. Bilinmeyen diyarda bildiğinizi sanırsanız, yahut bir zamanlar insanoğlunun yaptığı gibi kesin bilgiye ulaştığınızı iddia ederseniz bilinmeyenden daha beter bir yükün altına girersiniz.
Modern insan her şeyi biliyor mesela, bilinmeyen diyarda. En büyük bilgi yokken, gerçek belirsizken, gerçekler üretiyor.Eskiler bilinmeyen bir yerde olmayı çok kolay bir çözümle gidermişlerdir. Mitler ve masallar bilinmeyen diyardan kopuşun araçlarıdır. Ne var ki modern gerçeklik iddiası mitlere bakışımızı köreltmiştir. Zamanı ve mekanı belirsiz olan bu diyarda zamanı ve mekanı belirsiz masallar gerçek dışı olarak nitelenmiştir. Sensin gerçek dışı!
Bilinmeyen diyarda bilinmeyendir hedef. Gerçek ise bilinmeyen çerçevesindedir. En büyük sorular yanıtlanmamışken -mesela burası neresi?- hava durumunu sormak gibidir. Bilinmeyen diyarın bilinen gerçeklerine saplanmak mı istiyoruz, yoksa bilinmeyen haliyle bırakarak kayboluşu yaşamak mı?
Gerçeklerle uğraşmak da mümkün, ama gerçeğin ne olduğunu bilmiyorken gerçeklerle uğraşmak da bilinmeyenden bilinenleri uydurmak manasına gelir. En azından bunun farkına varmalıdır. Gerçek yok, varmış gibi yapabilirsin, ama ulaşamadım diye de ağlama. Çünkü asıl gerçeği bilemiyorken- burası neresi gibi- diğer tüm gerçek arayışları oyundan ibarettir.
Dünya, bilmediğimiz bir diyar. Bilmek imkansız, çünkü öncesini ve sonrasını bilmiyoruz. Oluşum sürecine dair açıklamalar var ama bunların hepsi neden? bilmiyoruz. Binlerce yıldır bilmediğimize göre ya bilmek istemiyoruz ya da başka olaylar var. Belki de bu diyar, atıldığımız bu yer unutma yeridir. Çünkü unutmazsan yaşayamıyorsun. İnsan da hatırlamak için değil, unutmak için sanki.
Geçmişi hatırlarsan geçmişte de bilmiyordun. Geleceği düşünürsen geleceği bilmiyorsun. Tam bir cehalet içindeyiz. Bu kadar cehalet yalnızca kasıtlı olabilir. Amacımız bilmekmiş gibi yaşasak da eylemlerimiz unutmaya yönelik. Kendini ne kadar kaybedersen o kadar mutlu sayılıyorsun. Kendini boş verip başkasına hayran kalmaya güzellik diyorsun. Kendini teslim etmeye aşk, günlük unutma işine uyku ve kesin unutma işine ölüm.