Biz olmak
Biz olmak nedir? Bu yazıları kim yazıyor? Kimin bu hayatlar? Kimdir biz? Nedir bu biz- siz olayı? Sahi, kimiz biz? Ben dediğimiz şey benim mi? Ben kendimin ne kadar sahibiyim? Ya da neler benim olabilir? Biz neyiz? Ne oluyor?bak.[ dmy.info/hayat-nedir]
Mülkiyetine sahip olduğumuz şeyleri bir düşünelim. Bir ada ülkesi? Ya da ülkeden daha büyük bir şey, bir şirket, en kapitalinden. Para dediğimiz kağıtlar? Para demediğimiz şeyler, para etmeyen şeyler, paradan başka her şey eden şeyler, insanların güvenini sömürme imkanı, insanları yönetme hakkı, birinin sevgisi, karşılıksız saf sevgi: öyle ki bakışınca gözlerin kendi arasında anlaştığı sevgi, yalandan sevgi, çıkar ilişkisi, mantık evliliği, mantık dışı evlilik, ikisinin ortası? Sahip olunabilecek o kadar şey var ki sahip olunacak bir şey yok diyebiliriz.
Çölde kumun kıymeti nedir? İşte hayatta sahip olunabilecek maddi şeylerin de değeri budur. Hayattayken bir şeylerinizin olması, onların siz öldüğünüze inanılana kadar sizin kararınıza tabi olduğuna diğerlerini inandırmanız demektir. Daha kısa deyişle kefenin cebi yok. İnsan vücudu dahi bu maddi şeylerin içindedir. Bir bedenin ne kadarı kişiseldir? Beden dediğimiz doğayı aidiyet duygusuyla dönüştüren insanın bir ürünü müdür? Yani anne ve baba bir çocuğu doğadan aldığı enerjiyle yapar ve büyütür. Sonra çocuk ölür ve doğaya geri döner. Kiralık mıydı bu canlar? Yoksa mülkiyet pratik bir varsayım olduğundan mı bunlar? Doğadan aldığımızı doğaya verdik ama bize ait bir şey var ortada. Bu yöntem, yaşam biçimi, atalarımızdan gelen insanlık dediğimiz doğa biçimi. Bizimkileri inceleyelim.
Biz olmak amaçken bizimkiler, bize en çok benzeyenlerdir. Bu biz meselesi her alanda böyledir. En çok kendimizden olan en bizdir. En üst kademe ben’dir. Bu saçma tanımdan sonra insan adı verilen bana en yakın canlı biçimleri hakkında atıp tutmak bu bölümün amacı. En amacı ise “İnsan içinde insan” Yani kendimiz ne kadar kendimiz. Yaptıklarımızın ne kadarı bizim? Kısaca sonuç geçmek gerekirse “bir ben var benden içeri, o da benden içeri, içeri” diyebilirim. Yaptıklarımızı biz yönlendiriyoruz ama harbiden biz. Yani bireyden öte, birçok unsur var söz konusu olan. Hatta birey burada figürandır diyebiliriz. Başrol bizden önceki milyarlarca yıldadır. En önceki şey bizim anlam sınırlarımız dışındadır. Kendimize doğru çoğalan bir anlama kabiliyetimiz var. Kendimizden başlayarak bizim ne kadar kendimiz, ne kadar başkası, ne kadar ben olduğunu tartışmalıyız.
İnsan öncesinden atılmış bir hamledir. Öncemiz neyi hedeflemişse her nesil bir şeyler ekleyerek devam etmiştir. Her yeni birey hayatı öncesinden öğrenir ve maddi olarak da öncekilerin yoluna uygun şekillenmiştir. Bunu her yerde görebiliriz. Bir basketbolcunun çocuğu onun gibi uzundur. Ya da bir müzisyen, müzisyen olmasına yardımcı olan yetenekleri çocuğuna da aktarır ve müzisyenlik yolu yeni bireyler için devam eder. İnsanların dünyanın çeşitli yerlerinde siyah, sarı, beyaz, uzun, kısa, zayıf, güçlü, çalışkan, tembel olmaları bu hamleden kaynaklanır. Biz döngü içerisindeki bir mirasız ve onu ufak eklemelerle devrederiz. Geleceğe savrulan bu hamledeki hareketlerimizin çoğunu öncemiz belirlemiştir. Biz havada nasıl süzüleceğini belirleyen bir ok gibiyiz. Ok gibi olmak, küçük eklemeler yapmaya dahi engel bir örnektir. Gerçekten de böyledir. Okun hareketini oku atan belirlediği kadar hayat da belirler. Aslında hayat organizmasının bir hareketidir. Bireyin dışındaki hareketlerse yine hayatın oluşturduğu ben adı verilen küçük farklardır.[bak.dmy.info/hayat-bos-mu]