Britanya'nın AB'den Çıkması

Britanya’nın AB’den Çıkması

Britanya'nın AB'den ÇıkmasıBencilliğin sınırı olmadığını söylemiştik. Irkçılık ırk ile sınırlı kalmıyor; toplumların, görüşlerin, farklılıkların ve kişilerin ayrımı sınırsızca sürüyor. Bir kişi dahi bencilliğiyle sevdiklerini, kendi hayatının farklı dönemlerini, bedenini ötekileştirecektir. Hedef sömürmek ise sınır yoktur. İşbirliği ile kurduğumuz toplumda yalnızca kendi çıkarlarını gözetmek köklerden ayrılmak demektir. Kökten ayrılan da hayatta kalamaz. Hayatta kaldığını sananlar topraktan ayrı durumda ölüme seyretmektedir. Toplumda bir yer edinme amaçlarını topluma rağmen gerçekleştiremeyeceklerini anlamalıdırlar.

Sömürü denince aklımıza Karl Marks(1818-1883) gelir. 1849 yılı onun için ayrılık zamanıdır. Vatandaşı olduğu Prusya makamları devrimci görüşlerini hoş görmemiştir. Ülkeden ayrılması istenmiştir. Sonradan sanayileşen Prusya için Marks’ın görüşleri tehlikelidir. O da tehlikeli olabilecek yerden daha tehlikeli bir yere, Britanya’ ya gitmiştir. Britanya tarihin en büyük imparatorluğu olarak sömürüye karşı çıkan Marks’ın tam zıttı istikamette yaşamını sürdürmektedir. Kapitalizm karşıtı biri kapitalizmin tam merkezine yerleşmiştir. Başkent Londra dünyanın finans merkezidir. Hala da öyledir. Endüstriyi kuran, kapitalizmi küresel düzeye taşıyan İngilizler; küresel düzenin odak noktası olan finans piyasalarına halen ev sahipliği yapmaktadır.

Marks insanların ve dünyanın acımasızca sömürüldüğünü, bunun toplum yaşantısına aykırı olduğunu beyan etmiştir. Almanlar onu Prusya’da dinlememiş ve istememiştir . İngilizler de dinlememiştir ancak istememek gibi bir davranış söz konusu değildir. Marks krallığın devasa kapitalleri arasında felsefe yapmış ve orada yaşamaya devam etmiştir. Britanya’nın bu garip davranışı anlaşılamamıştır. Zaten Marks’ın ihtiyaç duyduğu maddi kaynak da bir fabrikatör olan Engels’ten gelmiştir. Kapitalizmin merkezinde bir kapital komünizmin aksakalına hayat vermektedir. Bu epey garip bir davranıştır.

Garabet 21. yüzyılda da devam etmektedir. Britanya Avrupa Birliği adlı kapitalist düzeneği terk etmeye karar vermiştir. Bu saçma düzenin Britanya’da başlaması ilginçtir, ancak burada sonlarınsa iş daha da ilginçleşecektir. Halen finans piyasalarının merkezi olan Londra tüm engellemelere rağmen sömürü düzeninin merkezine bomba yerleştirmiştir. Sistemin ağalarından olan Britanyalıların bu davranışı sürpriz olarak nitelendirilebilir. Ancak halkın tepkisi kapitalizme karşı değil, onun iyiliği içindir. Britanya halkı sömürgeciliğin sonlandırılmasından sonra fakirleşmiştir. Kolonilerden servet akmayınca küçük adalarında alelade bir toplum oluvermişlerdir.

Avrupa Birliği ile özgürlükleri de kısıtlanınca Britanyalılar iyice sinirlenmiştir. Halk eski güzel imparatorluklarını özlerken kendi ülkelerinin de elden gittiğini düşünmeye başlamıştır. Mülteci sorunu ile göç alacaklarını fark etmişlerdir. Mesela Londra’nın nüfus yapısında Britanyalıların azınlığa düştüğü görülmektedir. Başkentin ancak %45’i Britanyalı kalabilmiştir. Öte yandan Müslüman mülteciler Avrupa Birliği içerisinde dağılınca durum gittikçe daha vahim hale gelmiştir. Britanyalılar kendi kapitalizmleri için küresel kapitalizme oyunbozanlık yapmıştır. Öteden beri sağcı, ırkçı, popülist fraksiyonlar Avrupa’dan ayrıcalıklı statü istemiş, en sonunda iş buraya kadar gelmiştir.

Britanya Krallığı Avrupa’dan çıkmaktadır. Bu mızıkçılığı kendi kapital düzenleri için yaptıkları söylenebilir. İnsanlık açısından çok sevindirici bir haberdir. Küresel sömürü düzeni ne kadar küçülürse bizim için o kadar yeğdir. Dünyanın en gelişmiş sayılan milletlerinin kendi bencillikleri için daha büyük bir bencilliği feda etmeleri de düşündürücüdür. Gelişme bizleri nereye götürmektedir? Avrupa, ABD, NATO vs. birlikler parasal düzenin araçları olmaya devam edecek midir? Umalım insanlığın düşmanları birbirine düşsün de geleceğimizin üzerindeki kara bulutlar defolsun gitsin.

Ayrıca Bakınız

Leave a Reply