Adil düzen zengin için daha çok para kazandıran iken fakir için parayı yeniden dağıtandır. Fenerbahçeliler kendi takımlarına adalet ister, Beşiktaşlılar kendi takımlarına. Her insan kendi çıkarını adil olarak değerlendirir. Kişisel varlığına imtiyaz istemese bile fikirlerine yatkın olanın adil olduğunu iddia eder ve bu da kaçınılmaz bir görelilik var demektir.
Yeni bir toplum oluşturma görevi size verilmiş olsun. Adil bir toplumu nasıl oluşturursunuz? Adalet elbette görelidir ve öznel yargılarınız her zaman işin içindedir, ama asgari düzeye indirilebilir. Filozof John Rawls(1921-2002) bunun için kendinizi bir cehalet örtüsünün ardına koymanızı önerir. Bu örtünün ardında kendinizden ve toplumdaki konumunuzdan haberiniz olmayacak. Cinsiyet, ırk veya herhangi bir özelliğiniz hakkında bilgi yok. Kendiniz hakkında bilgi yok, ama insan gruplarını birbirinden ayıracak söz konusu farklılıklar olacak. Toplumu inşa edecek kuralları ancak bu örtünün ardında, adil koyabilirsiniz.
Rawls 1971 yılında yayımlanan Adalet Teorisi adlı eserinde faydacılığın ve liberalizmin toplumsal bir düzen inşa etmede tek yol olarak görülmesine karşı çıkar.
Cehalet örtüsünde, yani dünyaya nasıl geleceğini bilmeden herkes için(kendin de dahil) bir düzen tasarlamak gerekir. Böylece kendi refahımız için başkalarını mağdur etmek yerine kendimiz de mağdur biri olarak dünyaya gelmemek için adil davranırız.
Immanuel Kant bir örtü önermiyordu, ancak o da evrenin her yerinde bir ilke olacakmış gibi davranmamız gerektiğini söylüyordu. Böylelikle hiçbir yalan ve hiçbir saldırı haklı olamıyordu. Adaleti kendilerine adalet olarak anlayan insanlar Kant’ı anlamadı. Kişisel çıkara aykırı ise doğru söylemenin anlamı nedir diye sorguladılar, ancak Kant’ın ve Rawls’un amacı bireysel çıkarlar değil ilkelerdi. Büyük resmi göremeyenlerce bu ifadeler aşağılandı. Ne var ki eninde sonunda bu düşünürler haklı çıktı, söyledikleri “zamanla” anlaşıldı.
Rawls kanun koyucuların öznel yargılardan arındığı bir original position(el değmemiş konum, özgün konum) önerir. Cehalet örtüsü de bu işe yarar. Yalnız bu cehalet sıkıntılarıyla gelir. Çoğu eleştirmen öznellik olmadan kanun koyulamayacağını ve öznelliğin adil koşulları oluşturmada önemli olduğunu öner sürer. Ayrıca tarihsel bağlamdan ve geçmiş tecrübelerden bağımsız bir yasa da büyük olasılıkla işe yaramayacaktır.
Cehalet örtüsü tam anlamıyla değil de yaklaşık olarak uygulansa yeter. Kanun koyucular ve toplumun tasarlanmasında rolü olanlar kendileri gibi insanları değil farklılıkları korumaları gerektiğini zamanla anlarlar. Bir kişi kendisinin bir kopyası ile mi arkadaş olmak ister? Yoksa ona yeni tecrübeler verecek bambaşka biriyle mi? Kendisi zaten var, gelişmeyi sağlayacak olan farklılıktır.
Farklılıklar bizim düşüncemizle çelişebilir, ancak düşüncemizin sağlamlığı onu sınanması ile belli olur. Öznel yargıları dikte etmek yerine fikrimizi test etme şansını değerlendirelim. Farklılıkları kendimize benzetmek yerine, özgün olmalarına ve fikrimizi sınayarak sağlamlaştırmalarına uğraşalım. Kanunların bir kesimi değil herkesi koruması en çok kendi çıkarımızadır. İnsan kendi başına değildir, birey de, bedenin kendi başına olmaması gibi.
Toplumdaki cevheri ve farklılıkları ortaya çıkaracak kanunları hedeflemek var oluşumuz için hayati önemdedir. Tek tipleşme ve tek düşünceye saygı duyma tek besinle beslenme, tek türün yaşam hakkına inanma, tek rengin güzelliğini kanunlaştırma gibidir.
Daha önce de söylediğimiz gibi farklılıkların güzelliği insanlarca gözden kaçırılmışsa da zamanla tekrar anlaşılmaktadır. Ama işte, zamanla.