Devrim Nedir?
Devrim: iktidar ya da organizasyon yapısında, kısa zamanda yaşanan köklü değişimdir. Niteliğindeki değişikliklere, devrimcilere ve hedeflere göre farklı isimler alabilir. Toplumsal, kültürel, felsefi, teknolojik devrim gibi adlandırmalara sahiptir. Devrim sözcüğü genellikle politik devrimleri çağrıştırır. Bunlar da sivil savaş, isyan ve büyük devrim gibi basamaklara ayrılabilir. Politik devrim hedefleyen marksistler devrimleri: burjuva, proleter, sosyalist gibi türlere ayırır. Kültür, ekonomi ve sosyo- politik kurumların değişimi politik devrimin kişilik özellikleridir. Devrimlerin zaman, yöntem ve güdüleyen fikirler açısından çok farklı koşullarda gerçekleşmesi, göreli tanımların türemesine neden olmuştur. Kısaca “çabuk ve büyük değişim” tanımını kullanabiliriz. Zira, başka bir nitelik belirtmek, zıt görüşte devrimler olması nedeniyle mümkün değildir. Eski dilde ihtilal ve inkılap aynı anlamda kullanılmaktaydı. Bakınız: Politik devrimlere örnek olarak Atatürk devrimleri hakkında İonna Kuçuradi’nin yazısı.
Sözlükte Devrim- İnkılap- İhtilal
Güncel sözlükte:Belli bir alanda hızlı, köklü ve nitelikli değişiklik. 2. İhtilal: Fransız devrimi. 3. esk. İnkılap. 4. esk. Çevrilme, katlanma, bükülme.Felsefe terimi olarak: Yerleşik toplumsal düzeni değiştirme ve yeniden biçimlendirme; yavaş bir gelişme olan evrime karşıt olarak, toplumsal yaşayışta ve siyasal durumda birdenbire gerçekleştirilen, köklü ve temelli bir değişme. 2. Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta vb. birdenbire olan değişmeler, eskimiş olanı kaldırıp yerine yepyenisini koyma. (Ör. Felsefede, Kant usu eleştirmesiyle düşüncede devrim yaptığını, Nietzsche de değerler alanında (ahlakta) devrim yaptığını öne sürer.). Kökenbilimsel sözlüğe göre: Devrim sözcüğü dil devrimi sırasında türetilmiştir. Türkçe devir- mek kökünden gelir. Daha önceki karşılıkları: İhtilal Arapça iχtilāl karışıklık, fesat, bozgun ” halel, İnkılap Arapça inqilāb altüst olma, tersine dönme, tepetaklak olma
Devrimler Tarihi
Büyük devrimleri ayrı bir yazıda inceleyeceğiz. Şimdilik örnek olarak bazı devrimleri sayalım. Nikola Kopernik(1473–1543) ve Galileo Galilei(1564-1642)’nin uzay gözlemleri bilimsel yöntemde devrim denebilecek gelişmelere yol açtı. Skolastisizmin geride bırakılmasını ve gerçeklerin gözlem ve veriye dayanmasını sağladı. Önceleri dünyanın evrenin merkezi olduğunu varsayan insanlık, böyle olmadığını öğrenince diğer varsayımları da sorguladı. Isaac Newton (1642–1727) gibi fizikçileri etkiledi. Principia (1687) adlı eserinde hareketin kanunlarını yazdı. Fizik kanunları da Endüstri Devrimi’ne yol açtı. Fiziksel olayları nicel ve nitel olarak verilere dayandıran insanlık, bunları kendi çıkarına kullandı. Bak:dmy.info/ronesans-nedir-dusuncesi/
İngiliz aydınlanma dönemi yazarı John Locke (1632–1704) hükümdarların ilahi iktidarına karşı çıktı. Hükümet Üzerine İki İnceleme(1690) adlı yapıtında herkesin haklarından bahsetti. Özgürlük, eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi kavramları irdeledi. Tiranlığa karşı devrimi öğütleyerek hak, eşitlik, özgürlük kavramlarına karşı gelenlerin devrilebileceğini söyledi. Thomas Paine (1737–1809) Amerikan Bağımsızlığı’nı destekledi ve görüşleriyle devrimler tarihine etki etti. İnsanın Hakları (1792) adlı yapıtı devrim fikirlerini yaymada önemlidir.
Politik devrimlerden Fransız Devrimi’ni Voltaire (1694–1778); sosyalist devrimleri; Karl Marx (1818–1883) gibi düşünürler hazırlamıştır. Fransız Devrimi(1789–1799): René Descartes (1596–1650), Voltaire ve Jean-Jacques Rousseau (1712–1778)’nun felsefelerine dayanır.İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi(1789) ve Fransa Anayasası(1791) da Fransız devrim düşünürlerinin fikirlerine dayanır.
17 ve 18. yüzyıllardaki Endüstri Devrimi insanın kol gücünden fazlasını ortaya çıkardı. Artık enerjiyi kullanarak insanın yerine iş yapabilen büyük makineler üretilebilirdi. Tarım, üretim ve nakliyede köklü değişiklikler oldu. Tarımsal toplumdan, endüstriyel şehir toplumlarına geçtik. Yollar ve demiryolları yaptık. Emmeline Pankhurst (1858–1928) kadın haklarında, Martin Luther King Jr. (1929–1968) siyahi insanların haklarında devrimci fikirler öne sürdüler. Kendi alanlarındaki fikirlerde devrime yol açtılar.
20. yüzyılda ise iletişim devrimi vardı. Dil felsefesi, dilbilim, iletişim bilimleri, radyo ve bilgisayar bilimleri devrimsel olaylara şahit oldu.Elektrik, entegre devreler ve bilgisayar çipleri diğer her şeyden daha hızlı gelişti. Bilgiyi muhafaza etmekte, işlemekte, iletmekte kolaylıklar sağladı. Eskiden hayal bile edilemeyecek ölçüde bilgiyi saniyeler içinde bilgisayara indirecek hale geldik. İşte bu olay devrimin canlı bir örneği sayılabilir.
Politik Devrimler
İnsanlık tarihi boyunca birçok köklü değişiklik yaşandı. Zorlu, zorunlu, kanlı, barışçıl biçimde yaşanan bu değişikliklerden büyük ve ani olanlarına devrim dedik. Genellikle yavaş ilerledik, ama geç kaldığımızı hissettiğimizde devrim dediğimiz ani değişikliğe başvurduk. Politika devrimlerle iç içeydi. Felsefe ise devrimlere yol gösterdi, ancak devrim yaşamadı. Felsefe yığılarak ilerlerken, her şeyi sorgulamaktaydı. Her şeyi sorgulayan, derinlemesine tartan bir etkinlik, devrime ihtiyaç duymadı. Zaten felsefede devrim niteliğindeki çabalar da uzun uzadıya sorgulanacağından, ani ve köklü bir değişikliğin imkanı az olacaktır.
Felsefe devrim yapar ancak yaşamaz. İnsan da devrim yapar ancak yaşadığı söylenemez. Bütün politik devrimler lider kadroların güdülemesiyle yapılmış, tabana yayılmamıştır. Mesela Rus Devrimi’nde milyonlarca köylünün komünizmden haberi yoktu. Çoğu yere ekmek vaat edildi, insanlar bu yüzden devrime uydu. Sonradan komünist devlet yıkılınca altından Rus oligarklar ve Rus milliyetçiliği çıktı. Amerikan Devrimi de eşitlik ve adalet için çok önemliydi. Ancak sadece beyazlara, çoğunlukla da Anglo-Sakson beyazlara adalet getirmiştir. Siyah kölelere Beyaz Saray’ı inşa ettirip adalet dağıtan bir Amerika vardı. En meşhur devrim, Fransız Devrimi de baskı ve zulüme karşı çıkmıştı. Devrim öncesinden daha zalim yönetimler geldi ve terör dönemi başladı. Eşitlik ve özgürlük devrimi imparator Napolyon’u da doğurdu.
İster sosyalist, ister burjuva devrimi olsun: bencillik izleri taşımıştır. Politika gibi insanlığı sevk eden bir organizasyon acil değişikliğe maruz kalmalı mıdır? Felsefe gibi olsa daha iyi sanki. Herkes için iyiyi belirleyemiyorsak, her şeyi sorgular durumda olmalıyız. Devrim olacak diye hiçbir fikri kestirip atamayız. Felsefe buna örnek olabilir. Hegel ve Schopenhauer zıt görüştedirler. Ancak düşünce binasının farklı kısımlarını oluştururlar. Ne kadar birbirlerini sevmeseler de, birbirlerinin varlığına etki etmişlerdir. Felsefede bir görüşü diğerinden üstün sayamayız. Varlığın farklılıkları hayatın anlamına ilişkindir. Farklı görüşler olmasa “biz” olmazdık. Devrim adı altında diktatörlük ve hoşgörüsüzlüğün reva görülmesi anlaşılamaz. Bak: dmy.info/farkliliklara-saygi/
Yeşil Devrim
Lafı açılmışken, devrimi hayırlı işlerde kullanabiliriz. Kimsenin ölmesine ya da üzülmesine gerek yok. Sadece farkında olsak yeter. Tüketmek için yaptığımız onlarca devrimden sonra, hayatta kalmak için de bir devrim yapabiliriz. Dünyada depolanan fosil enerjiyi açığa çıkararak dünyayı ısıtıyoruz. Doğal varlığı yok ederek bindiğimiz dalı kesiyoruz. Canlıları öldürmek birer canlı olan insanları öldürmektir. Çöp diye bir şey icat ettik ve dünyayı kullanılmaz hale getiriyoruz. Tüketme hırsımızdan bunu fark bile edemiyoruz. 100 yıl içinde milyarlarca yılda oluşan maden ve fosil enerjiyi tüketmiş olacağız. Tüketecek bir şey kalmayınca da genelde savaşmaktayız. Tüketim yalanından uyanmanın vakti geldi. Her varlığa birere ortakmış gibi davranalım. Hiçbir şey fazladan değil. Her şeyin bir nedeni ve sonucu var. Dışarıya zarar vermek, bizim öte yanımıza zarar vermektir. Bunu görürsek asıl gerekli devrimi yapmış oluruz.
- Bak: dmy.info/insanligin-gelecegi/
- Bak:dmy.info/kuresel-isinma-nedir-sebepleri/
- Bak:dmy.info/dunya-cevre-gunu/
Özgürlük, „sağanakların savaş arabası üzerine yazılmış olan bu korkunç ad‟, bütün devrimlerin özündedir. O olmadı mı adalet düşünülmesi olanaksız bir şey gibi gelir ayaklanmışlara. Yine de, bir zaman gelir, adalet özgürlüğün bir süre yasaklanmasını ister. O zaman büyük ya da küçük bir yıldırı gelip devrimi taçlandırır. Her başkaldırı bir suçsuzluk özlemidir, varlığa yönelen bir sesleniştir. Ama bir gün olur, özlem silahları kendi eline alır, tüm suçluluğu, yani öldürmeyi ve şiddeti omuzlarına yüklenir. Böylece, bayağı başkaldırılar, kral öldüren devrimler, bir de yirminci yüzyıl devrimleri, gittikçe daha tam bir kurtuluşu yerleştirmeye kalktıkları oranda büyüyen bir suçluluğu benimsemişlerdir. Albert Camus, Başkaldıran İnsan
VATANI KURTARMAK YETMEZDİ
Devrim gerekliydi.
Devrim; değişim, çağdaşlaşma demekti.
Fikirde, düşüncede devrim
Kılık, kıyafet devrimi
Şapka devrimi
Kadınlara özgürlük
Harf devrimi
Gelin, tamamlayalım devrimi, dedim.
Geldiler, tamamladık.
Çağdaşlaştık, medenileştik.
İlkellikten kurtulduk, modernize olduk.
Modern olduk.
Çağın gereklerine uyduk.
Yazan: Serdar Yıldırım
O CESUR YÜREKTE YÜZLERCE ASLAN YATAR
Anadolu dört bir yandan kuşatılmıştı
Ordular dağıtılmıştı, silahlar toplanmıştı
Halk, çaresizdi, mal, can emniyeti yoktu
Her yer karanlıktı, göz gözü görmüyordu
Anadolu düşman çizmesi altında eziliyordu.
* * * *
Ruslar, 1914 yılında Anadolu’ya girdi ve Erzurum’u kuşattı
Enver Paşa başarılı olamadı
Ruslar, Erzurum, Muş, Bitlis ve Erzincan’ı ele geçirdi
200 bin kişilik Rus Ordusu yenilmezdi
Mustafa Kemal dediler, az bir kuvvetle Rusları durdurdu, dediler
Mustafa Kemal adı kısa zamanda Anadolu’ya yayıldı
Dillerde, gönüllerde Mustafa Kemal vardı
O, karanlıkta bir ışıktı ve Anadolu ışığa koştu
Dünya durdukça sönmeyecek bir ışığa, Mustafa Kemal’e koştu
* * * *
Anadolu’da Türk olmayan, başka milletlerden insanlar vardı:
Ne Mustafa Kemal’i, kim bu Mustafa Kemal dediler
Türk Halkı dedi: Sıra dışı bir komutan, mert, yiğit
O cesur yürekte yüzlerce aslan yatar.
* * * *
Türk olmayanlar, Mustafa Kemal’i sevmeyenler, dedi.
Bizim komutan Trikopis, İzmir’e geliyor
Tilkiden kurnaz, kaplandan kavgacıdır.
Mustafa Kemal’i Anadolu’dan söker, atar.
* * * *
Türk Halkı dedi: Yunan komutan Trikopis gelsin ve ne olacağını görsün
Türk, teslim olmaz, köle olmaz, boyun eğmez, bunu bilsin
Türk’e boyun eğdirmek isterken,
Kendisi boyun eğmesin.
* * * *
Dünya tarihi boyunca pek çok millet
Türk Milleti’ne boyun eğdirmek istemiştir
Böyle bir şey mümkün olmayınca
Dilini dibine çekip sessiz kalmıştır
Baskı altındaki milletler, Mustafa Kemal Atatürk’ü
Örnek alarak bağımsızlıklarını kazanmıştır.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım