Din, felsefe ve bilimin yorumlarını araştırırken aslında bilgi iddialarının anlamları ve referanslarına yönelik bir merak içindeyiz. Bu üç kategori nasıl yorumlara sahiptir? Bizi meraklandıran bu üçünün de birer bilgi sistemine işaret etmesidir. Yani kendi içinde karakteristik özellikleri olan birer bilgi kümesidirler. Hemen söyleyelim ne din, ne felsefe ne de bilim yekpare nitelenecek kesin kümeler değillerdir. Yani din içinde farklı dinler, felsefe içinde farklı felsefeler ve bilim içinde de farklı bilimler vardır. Ne var ki bunların birleştiği ortak noktalardan din, felsefe ve bilim etiketleri üretilmiş ve ayırt etmeyi sağlayan kategoriler haline gelmişlerdir.
Dinin dayanakları ve yorumları
Din genellikle ilahi(doğa üstü, aşkın) bir kaynağa dayandığını iddia eden bir sistem olarak tanımlanır. Sistem denmesinin sebebi kendi içinde kanıtlamaları olan, tutarlı bir yapı oluşturmaya çalışmasıdır. Doğa üstü güçlere dayanmayan inanç sistemleri olduğu iddası da vardır. Burada doğa-üstü’nden ne kast edildiğine dair bir tartışmaya girmek gerekir. Doğa-üstü terimini dogmatik- imana dayalı olmakla(kaynağa kanıt olmadan güvenmekle) netleştirirsek din kümesinin altındaki din alt kümelerinin ne yaptığını daha iyi anlarız. Dogmatik olması iddialarını temellendirmek için kendi sistemindeki kanıtlara dayanmaya çalışmasındandır. Yani dış dünyadaki tecrübi, deneysel bilgi veyahut başka dinler veya bilgi sistemlerinden ziyade kendisinin önceki verilerine temellenir.
Dinler bütün medeniyetlerde mevcut olmuştur ve medeniyetin temeli olduğu da söylenebilir. Dış olgulara bakmadan nasıl temel olabilir? diye sorarsanız da “insani değerlerin, ahlakın, zekanın” nereden geldiğine yönelik bir tartışmaya girmek gerekir. Dogmalar, yani nereden geldiğini bilmediğimiz kabuller olmasa, aksiyomatik temeller atılmış olmasa üzerine inşa edecek bir kültür olabilir miydi? Değerler objektif, somut, empirik nesnelere sahip olmadıklarından temeller inanç ve kabullerle kurulur. Dine bilgi binasının eski temelleri diyebiliriz. Dış dünyaya bakmaz, ama esasta yer alır.
… burada bataklıklar ve sazlıklar hariç ne mineral ne ağaç ne de taş vardır. Yoksulluğa ve perişanlığa mahkum bir toprak… buna karşı tanrının eli… Sümerliler olarak bilinen insanlar buraya yerleştiler…
Samuel Noah Kramer, The Sumerians: Their History, Culture, and Character
Felsefenin dayanakları ve yorumları
Felsefenin ne olduğunu birkaç kez uzun uzadıya tartıştık. Felsefe diğer medeniyetler gibi bilgi arayışı içinde olan Yunanlıların bu işi daha iyi yapmasıyla ortaya çıkıp gelenek, birikim haline gelmiş bir uğraştır. Dine karşı konumlanarak çıktığı söylenebilir, ama dine karşı değildir. Yani derdi dine karşı olmak değildir ama bilgiyi iyileştirmek için kendi zamanının bilgi sistemi olan din ile çarpışmak zorunda kalmıştır. Felsefe kısaca dogmaları reddetmek, varsayımları ve önkabullemeleri çürütmek tutumundaki insanların etkinliği olagelmiştir. “Dindar filozoflar da var” diyenlere tekrar söyleyelim, amaç zaten dini yok etmek değil; bilgiyi iyileştirmek. “Bilimi doğuran çalışma” olarak ne kadar iyi bir iş yaptığını hemen söyleyebiliriz. Din olmadan medeniyet, felsefe dediğimiz karşı çıkışlar olmadan da bilim olmazdı. O halde neden din eskidi ve bilim diye de ayrı bir etikete ihtiyaç duyuldu? Binanın temelini kurunca üzerine katlar çıkmaya benzetebiliriz. Temelin görevi başka, girişin başka, üst katların başkadır. Felsefe bilgi binasının girişidir diyebiliriz. Üst katlara çıkmak için, yani olgusal bilgiye ulaşmak için bilimlerin türemesi gerekecektir. Din tüm bilgileri toparlayamadığı gibi felsefe de içinde toparlayamamış ve bilgi arttıkça teknik alanlar ortaya çıkmıştır. Felsefeye de genele ve temele dair soruşturmaya açık sorular ve iddialar kalmıştır. Halen felsefede gerçeklere işaret edilir, ama gerçeklerin ölçülüp tartıldığı teknik alanlar bu girişten sonra ayrılıp müstakil bilimler olmuşlardır.
Şüpheden söz edemiyorsan bilgiden de söz edemezsin.
Derek Jarman’s Wittgenstein(1989)
Bilimin dayanakları ve yorumları
Bilimin birçok tanımı vardır ama kısaca “gerçeğe işaret eden iddiaları, yani bilgiyi” elde etmeye yarayan nesnel, somut, ölçüme dayalı çalışma olduğunu söyleyebiliriz. Hem isim hem de fiil olarak güvenilir bilgi(Ve onu üreten çalışma) anlamında kullanırız. Bilim sorulan soruların dış dünyaya işaret edilebilecek şekilde olgularla yanıtlanmasıdır. Bilimin bilgisi görüş ve yoruma değil gözlemlenebilir ve ölçülebilir dış dünya gerçekliklerine dayanır. Bilim ölçülemeyen, tespit edilemeyen; başka bir deyişle yanlışlanması mümkün olmayan iddialarda bulunmaz. Bugün bilim dediğimiz fiilin atası felsefedir ve bilimsel yöntem de felsefe dediğimiz şüphe, sorgulama, sınama çabasından doğmuştur. Tabi ki Yunan’dan başka medeniyetlerde de bilgiler vardı, ama bunu titizlikle, sistemli şekilde yapan batının standartlaştırması sonucu felsefe ve bilim diye belirgin etkinliklere sahibiz. Bilimin din ve felsefe iddialarına benzemesini beklemek yaygın bir yanlıştır. Çünkü din tutarlılık, felsefe rasyonel sorgulama(sürekli sınama) amacındayken bilim dış gerçekliğin somut ölçümlerini yapmak amacındadır. Din temelleri kurar, felsefe acaba diye sorar ve bilim de somut şekilde ortaya koyar diyebiliriz.
Bütün doğayı açıklamak herhangi bir insan, hatta herhangi bir devir için çok zor bir görevdir. Küçük bir kısmını kesinleştirerek yapmak, gerisini senden sonra gelenlere bırakmak; hiçbir şeyden emin olmayarak her şeyi konjonktürle açıklamaktan çok daha iyidir.
Statement from unpublished notes for the Preface to Opticks (1704) quoted in Never at Rest: A Biography of Isaac Newton (1983) by Richard S. Westfall, p. 643
Sonuç
Din binanın temeli olarak hukuki kanunlara benzer. Tarih boyunca kanunlar olmadan toplumsal hayat kurulamamıştır. Kanunlar şüpheye mahal verdiğinde nasıl acı sonuçları oluyorsa din de böyle davranmak zorunda kalmıştır. İçtihat oluşturan, topluluğu birleştiren dogmalar bir temelin ve bir kanunun sarsılmaz olması gibi sert olagelmiştir.
Felsefe en basit ifadesiyle soru sorma fiiline benzer. Soru sormak sıkıntı üretir, eksikliği gösterir, hoş değildir. Tembel biriyseniz soruları bastırırsınız. Lakin soruyu cevaplamaya yeltenenler büyük bir mükafatla karşılaşırlar, daha doğru bilgiler sorularla gelir ve daha da doğrusu için sınırsız bir sorgulama zinciri başlar. Öncesinde yanılmışken şimdi nasıl yetinebiliriz ki! Bu sorular bilgi binasının girişinde gideceğin yeri belirlemede kilit önemdedir. Yol gösterirler. Dinin kanun ve bina temeli olmasının aksine felsefe gelen bilgiye dair sorgulamak ve hareket halinde olmaktır diyebiliriz.
Bilim ise binanın üst katlarında münferit işlere ayrılmış müstakil bölümlerin adıdır. Onlar kendilerine ayrılmış alanda kendi işlerini yaparlar ve bilgi binasının katları onların da üzerinde yükselerek gider. Temeldeki din yekpare dururken girişteki felsefe dinamiktir. Katlardaki bilimler de meslekler gibi belli bir işi, ölçülebilir, elle tutulabilir şekilde yapmaya çalışır ve bilimin bilgisi bu işten somut, nesnel ürünler elde etmeye benzer.
Hemen hatırlatalım din, felsefe ve bilim etkiketleri içinde ağaç veya araba etiketleri gibi bambaşka ağaçlar ve arabalar vardır. Ortak yanlarının ne olabileceği düşünülerek yapılan bu benzetmeler de tam gerçeklikler değildir. Sadece okuyucunun aklında kolay canlanması için yapılmışlardır.
Her binanın temeli vardır ama zamanla temeller unutulur, sadece sorulduğuna ikrar edilir. Her binanın bir girişi vardır, ama giriş hedef değildir. Hedef bilgi binasının müstakil, münferit katlarıdır ve zaman geçtikçe onlar asıl adres olurlar.