Dürüstlük Tanımı
Dürüst, “doğru” kimse anlamına gelir.(Farsça drust<duruva<deru-1 düz, sağlam) Dürüstlük içtenlik, doğruluk, açıklık, doğrudanlık gibi kişilik özelliklerine sahip olmaya işaret eder. Yalan, hile, düzenbazlık gibi olumsuz eylemleri değil, doğruluk ve gerçekçilik gibi olumlu eylemleri içerir. Güvenilirlik, içtenlik, kibarlık, insaflılık ve adalet gibi erdemleri de beraberinde getirir. Ahlaken doğru olana verilen addır. Osmanlıcası: hüsn-i niyet(niyetin güzelliği)’tir. Bakınız: dmy.info/yalan-nedir-neden-yalan-soyleriz
Tanımlar bildiğimiz gibi. Bize doğru ve içten bilgi veren kimselere dürüst adını veriyoruz. Herkesten dürüst olmasını bekliyoruz. Çoğu zaman dürüst olmaya çalışıyoruz. Ancak dürüst olmadığımız zamanlar da olabiliyor. Kesin olan bir şey var ki, her zaman dürüst olunmasını bekliyoruz. Kendimiz dürüst olmasak, bunu bir alışkanlık edinsek bile, başkalarının dürüst olmasını istiyoruz. Dürüst olmak gerekir mi? sözünün yanıtı da buradadır. Herkesin yalan söylediği bir dünyada yaşamak ister miyiz? Böyle bir dünya mümkün müdür, tartışılır, ancak yaşamı mümkün kılan durumlardan biri de birbirimize karşı dürüstlüğümüzdür.
İnsanlar birbirine güvenerek toplum halinde yaşamaya başlamışlardı. Doğanın zor koşullarında tek başımıza hayatta bile kalamazken, diğerlerinin yardımı ile doğayı şekillendirmiştik. Bugüne kadar insan gelişiminin tüm nedeni birbirimize güvenmek, karşımızdaki için bir şeyler yapabilmekti. Halen, toplumdaki küçük rollerimiz ile büyük insan kültürünü yaşatmakta, birbirimiz için yaşamaktayız. Bu yolda birbirimize güvenip, doğruyu söyleyeceğimize inandığımız için toplum bütününü oluşturabildik. Dürüst olmak hayati bir eylemdi. Hala da öyledir. Yalnızca modernite bunu perdelemektedir. Temelimizde yer alan bu erdemi göremediğimiz zaman, unutabiliriz. Bakınız:dmy.info/insanligin-sorunlari
Diğerlerinin de doğru söylediğine olan inancımız bizi toplumdaki ufak rolümüzü gerçekleştirmeye ikna etmiştir. Diğer herkesin üstüne düşeni yaptığını varsaymaktayız. Her sözün de doğal olarak doğru olacağını, çünkü doğruyu duymak isteyen insanın doğruyu söylemesi gerektiğini düşünmekteyiz. Her ne kadar genel geçer bir eğilim olmasa da, doğrunun hükmüne inanmaktayız. Doğruya olan inancımız sayesinde toplumun biçtiği rolü kabul edip, onun sınırlarında kendimizi oluşturmaktayız. Hayatın doğru olduğuna inanarak yaşıyor, insanlığın doğruluğuna inanarak da toplumun bir parçası oluyoruz. Bakınız: dmy.info/dogruluk-nedir Bakınız: dmy.info/gercek-nedir
Dürüst Olmamak
Dürüst olmak gerektiğini pek çok defa duymuşuzdur. Filozoflar, bilginler, peygamberler dürüstlükleri ile tanınmış, dürüstlüğü tavsiye etmiştir. Dürüst olmak gerektiğini söylemek yeni bir şey düşündürmez. Asıl sorun, neden dürüst olunmadığı. Madem herkesçe onaylanan bir erdem, neden dürüst olmuyoruz? Dürüst olmamanın sebeplerini irdeleyelim. Dürüst olmayış neden var? Bunu farklılıklara saygı bağlamında, kötülemekten kaçınıyoruz. Her şey bir etkiye tepkidir ve dürüst olmayış da dürüstlüğü oluşturmuştur. Yok olmasını değil de, neden istenmeyen bir durum olarak halen var olduğunu sorgulamalıyız. Bunu da kesinlik anlayışımıza bağlayabiliriz. Herkesin dürüst olmaması ilginçtir, peki kişinin her zaman dürüst olmamasına ne denmelidir? Bakınız: dmy.info/varsayim-nedir
İnsan hata yaparak öğrenir. Dürüstlüğü de, birbirine doğru söylemediği zaman tarafların yok oluşu ile öğrenmişizdir. Ancak bireyin tamamen dürüst olamaması gibi, insanlık da tamamen dürüst olamamaktadır. Her bireyin dürüst olmadığı anlar vardır. Doğruluk tamamen zıt anlamlara gelebilen bir varsayımdan ibarettir. Doğru insan da, bizim olumlu görebileceğimiz şeyleri söylemesine bağlıdır. Kişi kendine dahi her zaman dürüst olamamaktadır. Duyu organları her zaman doğru bilgiyi vermeyebilir. İlüzyon yani optik yanılgı, bize doğru bir yanlışı gösterebilir. Kendi fiziksel varlığımız bize dürüst olmamaktadır.
Yine de dürüst olmak gerektiği söylenebilir. Ancak bunun işlevsel bir varsayım olduğu unutulmamalıdır. Kendi duyularımız, bilimsel yasalarımız, toplumumuz ve tarihimiz bize doğruyu iletmekte tutarlı değildir. Dürüstlük paradigma değişene kadar doğru olabilir. Bundan sonra ikiyüzlülük sayılabilir. Dürüstlük 1984 adlı eserde olduğu gibi, karşındakini değil, devleti düşünen bir dürüstlük olabilir. Neye ve kime karşı doğruyu söylemeliyiz? Immanuel Kant’taki gibi, yakınlarımızı öldürmeye gelen bir katile, onların yerini söylemek de dürüstlük sayılabilir. Aynı dinden, mezhepten, gruptan olan insanların kendi içinde olduğu kadar, dışarıya dürüst olmamaları da ayrı bir dürüstlük sayılabilir. Önemli olan herkese hitap eden, din, ulus, sosyal statü, tür, ırk, canlı- cansız ayırt etmeden mümkün olan en katılımcı dürüstlüğü oluşturabilmek. Dışarıda dürüstlüğü aramak ya da üretmek değil, bunu hep birlikte oluşturabilmek. Önemli olan hep birlikte olmak ve dürüstlüğün bencil tarafından sıyrılmak.
Çok güzel emeği geçenin eline sağlık…
harika bunu düşünen insan profesyonel yazar olmuştur.bence…