İnsanlar da darbe yer. Yakınlarınız yanlış yaparsa bu bir darbe olur. Aslında dışarıdan kötü muamele görme riski her zaman vardır, ama darbeyi darbe yapan yakından gelmesidir. Yabancı ne söylerse söylesin, elin oğlu ne yaparsa yapsın dokunmaz. Darbe beklenmedik yerden, sevdiklerinizden gelir. Başkasıyla her zaman mücadele edersiniz; ama kendinizden ayırmadığınız, bir olduğunuzu sandığınız kişiler yanlış yapınca beklenmedik bir darbe gerçekleşir. Güvendiğiniz kişiler güveninizi boşa çıkarır. Sevdikleriniz sevmeyeceğiniz şeyler yapar. İhanet edeceğini sanmadığınız yakınlarınız arkanızdan vurur.
İnsanlık farklı toplumlara bölünmüştür. Toplumlar da kendi içinde gruplara ve en önemlisi, ailelere ayrılır. İnsan topluluğu en başta bir büyük aile yapılanmasına sahip iken topluluk büyüyor ve birbirinden bağımsız aileler ortaya çıkıyor. Öteden beri aileler mümkün mertebe geniş aile ölçeğinde var oluyor. Bağlı bulundukları toplum da ulus bilinciyle değil kandaşlık bilinciyle hareket ediyor. Derken devletler büyüyor ve imparatorluklar türüyor. Topluluk bağları zayıflıyor. Lakin halen üyeler birbirine bağlı ve geniş aileler revaçta. Üyeleri birbirinden kopan toplum ise küreselleşme ile ortaya çıkıyor. Ne zaman insanlık birbiriyle iletişime geçmeye başlıyor, o zaman toplum üyelerinin ayrışmaya ve aile bağlarını dahi koparmaya başladığı görülüyor.
Küresel dünya insani bağları koparmıştır. Çağımızın insanı giderek çekirdek aileden de müstakil bir şekilde bireysel bir hayat sürüyor. Bunu küresel sistemin sonucu addedebiliriz. Ailenin ve toplumun değil, bireyselliğin övüldüğü bir sistemde yaşıyoruz. Bencilliğin erdem sayıldığı bir toplumda ailenin yok olması ve en yakınınızdaki insanların ihanet etmesi olasıdır. İnsanın yalnız dahi bırakılmadığı, borçlandırılarak mahkum edildiği bir düzende yaşıyoruz. Borçlandırılarak köleleştirilen insan ailenin ve toplumun aksine hareket ediyor. Bireyselliğin, yalnızlığın ve borç altında yaşamanın pompalandığı sistemde birlik olmak ve insani değerlere önem vermek normlara aykırı hale geliyor. Başkasını önemseyen, ötekini hesaba katan, ailevi değerleri yücelten çalışmalar öcü gibi dışlanıyor.
Bireyin daha kolay sömürülmesi için ailenin ve toplumun gündem dışı olması gerekiyor. İnsanı yalnız bırakırsanız daha kolay mağlup edersiniz. Emek çalmak, başkasının emekleri üzerinde yaşamak isteyen küresel sistem bunu hedefliyor. Bireyselliğin norm olduğu düzende yakınlarımızdan darbe yemek de sıradan hale geliyor. En yakınından darbe yemek normalleştiriliyor. Boşanmalar artıyor, aile içi sömürü çoğalıyor ve bireysel edimler uğruna aileler parçalanıyor. Mesela “para” ailevi değerlerin, hatta tüm değerlerin önüne geçebiliyor.
Toplum olarak da yakınlarımızdan darbe yiyoruz. Birlik olmanın yerine bireysellik geçince gelecek düşünülmeden ayrımcılık yapılabiliyor. En yakınımızdaki insanlar bize düşman olabiliyor. Ortaklık bilinci bencillikle kör ediliyor. Ayrılıkların bencilliğe hizmet ettiği sanılsa da büyük güçler tarafından sömürüye açık olunacağı gözden kaçırılıyor. Parasal düzen toplumları ve aileleri daha kolay sömürmek için bölüyor. Birey de bencillik yaptığını sanarak yok oluşa koşuyor. Bunu küresel oyuncuların top sahası olan Ortadoğu’da acı bir şekilde görüyoruz.
Esasında tüm dünyada bencil bir düzenin tohumları atılıyor ve her yer Ortadoğu gibi bölünüp sömürülmeye çalışılıyor. Bu eylem ülkeleri, aileleri ve bireyi tek başınayken dahi hedef alıyor. Ayrılıkların ve nefretin mümkün mertebe hayatımızdan çıkarılması gerekiyor. Yakınımızdan nefret etmek yalnızca yanlış sistemi yüceltmeye yarıyor. En yakınınızdaki insanlarla geçinemiyorsanız bunu sorgulamalısınız. En yakından darbe alıyorsanız veya darbe vuruyorsanız ne diye yaşıyorsunuz? Hayat birlik olmak iken ne hakla sadece kendinizi düşünüyorsunuz? Nefret edecek insan arayıp kendimizi soyutlamak yerine sevmek ve birlik olmak gerekiyor.