Savaş, açlık, hastalık, yalnızlık, başarısızlık, ölüm ve daha birçok sorun, zihninde yaşayan entellektüel için önemsizdir. Ne var ki kalıcı deneyim sadece ideal düzeyde olsa da, elbette vücudun ve fiziksel görünüşlerin gerçekliği vardır.
Rahipler, gurular, dervişler, keşişler ve çağımızın aktivistleri neden hayatlarını insanlara yardım etmekle geçiriyor? Neden tüm zamanlarını feda ediyorlar? Onların bakış açısına göre bu bir fedakarlık değil, hangi eşyalara sahip oldukları veya fiziksel olarak nerede oldukları önemli değil. İnsanlar dışarıda değil, zihinlerinde yaşarlar. Entelektüel kategorilerimiz, dışarıda olup bitenlere tamamen farklı anlamlar verir. Örneğin bir çocuğun sesi başkasının çocuğu olduğunda rahatsız edici olabilir ama sizinki olduğunda ferahlatıcıdır. Aynı olay insanlar arasında farklı tepkiler getirebilir, aynı uyaranlar insanlarda farklı tepkilere neden olur. Aynı kelime insanlar için farklı çağrışımlara sahip olabilir. Fiziksel dünya bizim için sadece bir araçtır, özneler zihinsel düzeyde bulunur.
“Teorisiz deneyim kördür, ancak deneyimsiz teori sadece entelektüel bir oyundur.”
Immanuel Kant
Bu tek yanlı yaklaşım için bir karşı iddia Kant’ınki olacaktır. Kant, deneyim ve zihin olmak üzere iki cevher olduğunu iddia eder; ikisi de birbirine muhtaçtır. Gerçekliğe anlam veren ideal tarafa da eğildiği için idealist olarak kabul edilir. Sonuçta biz gerçeğiz, aynı zamanda fizikseliz; ama felsefe – başka bir deyişle bu sitede yaptığımız şey, söylenenlerin zıtlığından oluşan teorik spekülasyondur. Öyleyse söyleyelim, zihinde yaşayan entelektüeller olduğumuz fikri modern duyumcu, materyalist insanlık anlayışına zıttır.
Entelektüeller, hayatın ideal, akılcı yönüne odaklananlardır. Bedensel zevklere ve fiziksel bağlılıklara yoğun bir şekilde yatırım yapan duyum düşkünlerinin aksine, onlar kafalarının içinde yaşarlar. Sonuç olarak, hayatın bağlamı umurlarında değil; zihinlerinde özgür oldukları sürece. Herhangi bir uyaran, entelektüel algıları için bir araçtır. Duyum sadece bir oyuncak, zihinde algı için bir araçtır. Dolayısıyla herhangi bir olay veya gerçeklikle oynayabilirler; Gerçeğe anlam veren algı araçlarına sahip olmanız şartıyla.
Entelektüel, üzüntüleri ideal düzlemde nihai gerçekliğe açılan bir kapı olarak kullanabilir. Acı belki de aydınlanma yolunda zevkten daha etkilidir. Başarısızlık, kitlelerin algısına zıt olması nedeniyle bu anlamda başarıdan daha aydınlatıcıdır.
Selamlar,
vurgulamak istediğiniz noktayı anladım ve katılıyorum. Ancak zihinin çok önde gitmesi de fanteziden öteye geçmekte zorlanıyor. Zihnin düzgün çalışabilmesi için de bedenin doyurulmuş olması yatıyor. Bu satırları sıcak evimizde, açlık kaygısı olmadan ve geleceğe dair bir umudumuzun olması sayesinde yazabiliyoruz. Tüm bunlar maddi temellere dayanıyor ve materyalist yaklaşım işte burada kazanıyor. Çünkü zihnin içindeki idealleri oluşturabilmek için de maddi dünyaya bağımlığıyız. Materyalizmin başlangıç noktası çok basit gerçeklerden filizleniyor. Açlıki tokluk, uyku, fiziki doyum vb. gibi. Bu nedenle şimdi veya gelecekte maddi konforu açısından rahat olmayan birine VEYA rahat olmadığı DÜŞÜNDÜRÜLMÜŞ birine bunları anlatmanız zor. Bunları düşünmeyecektir bile, o kısa süreli de olsa bu maddi ihtiyaçlarının doyurulmasıyla ilgilenecektir. Bu noktada da materyalistlerin kolay bir şekilde yapabildikleri manipülasyonlar devreye giriyor. Maddi temelden yola çıktıkları için bu ilüzyonları çok kolay bir şekilde oluşturabiliyorlar. Ancak insanlar deprem gibi tüm oluşturulan sanal gerçekleğin yok olduğu durumlarda sorgulamaya, neyin yeterli, neyin gerekli, neyin önemli olduğunu sorgulamak için fırsatları oluyor.
Sonuçta idealizm, materyalizme her türlü yeniliyor.
Bu saptama tartışma için faydalı lakin idealizm-materyalizm tartışması bilginin kaynağı ile ilgili iken biz burada bir ihtisastan, odaklanmadan bahsediyoruz. Yani dermatoloğa bu derinin içi de var demek, gayet güzel, ama o hekim buna odaklanmıştır diyoruz. :)