Ne yaşadıysak oyuz. Geçmişimiz kişiliğimizdir. Yanlışıyla doğrusuyla, yaşadıklarımızdan kalana kendimiz diyoruz. Kötü yaşantıları reddetmekle değişmiyoruz. Aksine, kötü yaşantıların tekrar edilmesine zemin hazırlıyoruz. Hataları unutmak almamız gereken dersten feragat etmektir. Geçmişi reddetmek daha iyi bir gelecekten vazgeçmektir. İnsan geçmişinin bir ürünüdür. Geçmişi kabul etmeli, geleceğin onun üzerinde yükseldiği bilinmelidir.
Hayatla, diğerleriyle ve kendi rollerimizle bağ kurarken geçmişi ve geleceği de gözden kaçırmamalıyız. Bu bölümde geçmişle barışmak, yaşadıklarımızı kabullenip bağ kurmak hakkında konuşalım. Yazıların amacının iletişim sağlamak olduğunu söylemiştik. İnsan her zaman köprü kurar, kendi içinde de köprüleri vardır. Geçmişle barışmak bir bütün olan hayatın içinde süreçle bağımızı koparmadan yaşamaktır.
Tarih geride değildir. Tarih bizimle devam eden bir süreçtir. Bu süreçte yaşananlar yaşanacaklarla bağlantılıdır. Zamanın ne olduğunu çözemeyen insanoğlu yaşadıklarını geçip gitmiş gibi değerlendirmemelidir. Geçmiş ve gelecek zamanı anlayamayan bizler için bir yer planından başka bir şey olamaz. Çizgisel ilerleme bir yanılgıdan ibarettir. Evrende lafı bile edilmeyecek küçüklükte olan tarihi meydana getirdiğimizi sansak da bir anda olup bitmekteyiz, uzun destansı tarihimiz dışarıdan böyle görünmektedir. Geçmiş ve gelecek sıradan bir olay gibi olup bitmektedir.
Bizim geçmişimize bağlı olmamız gibi geçmiş ve gelecek de bağlıdır. Gelecek geçmişten temelini alır. Geleceği görmek geçmişin tahliliyle mümkündür. İyi bir tahlil için de öncelikle geçmişi her şekilde kabul etmeliyiz. Modern zamanların çarpık tarih anlayışıyla bunu yapamayız. Küreselleşme bütünü görmemize engeldir. Tek tipleştirilmiş insanın tarihe bakışı da tek taraflı olur. Dolayısıyla modern hayatın göz bağlarını çözmek için uğraşmak gerekir. Parasal düzenin ardını, gerçekte yaşananları görmeliyiz. Bu da bireysel hayatların önyargısız şekilde kabulü ve daha sonra korkusuz bir tarih anlayışıyla mümkün olur.
Hatalarınızdan ders almadıkça aynı hatayı yapmaya devam edersiniz. Bu durum insan için geçerli olduğu kadar insanlık için de geçerlidir. Şöyle bir tarihe baktığımızda hata görmek zordur. Çünkü başarıları yazmış, hataları göz ardı etmişizdir. Sadece mağlup devletlerin hataları kaydedilmiştir. Hatalar hep başkasına ait olunca insan ders çıkaramamıştır. Ders almadığı için tarihin tekrardan ibaret olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlık tarihinin bir yok ediş ve yok oluş tarihi olduğunu düşünürsek geçmişi unutmaya çalışmak, ya da sadece bir kısmını almak acı sonuçlara gebedir. Bak: Toplumun Yok Oluşu
Sevgili Hocam;
Sitenizdeki yazılarınızı imrenerek ve zevkle okuyorum. Günlük hayatın yorucu çalışması içinde vakit bulup bu güzel yazıları hazırladığınız için size teşekkür ediyorum.
Esasen bu gecikmeli bir teşekkür sayılır. Çünkü marifetin iltifata tabi olduğunu yaşayarak öğrenen ve uygulamaya gayret eden bir yapıda olmaya özen göstermeye çalışıyorum. Bu nedenle, teşekkür gecikmiştir.
Başarılarınızın devamı dileklerimle.
Ben sadece bir parçayım, yazdıklarım bütünün yazdırdıklarıdır. Gördüklerim hayatın gösterdikleridir. Yazma emrini ise sizin gibi güzel insanlar güzel sözlerle veriyorlar. Saygılar.