Varlığın bütünüyle olan bağımızı gözden kaçırdığımız gibi zamanın bütünüyle olan bağımızı da gözden kaçırıyoruz. Bir olayı başlangıcını ve sonunu ele alarak değerlendirirken bir hayatı başlangıcını ve sonunu görmeden değerlendirmeye çalışıyoruz. Hayatın bütününü göremediğimiz gibi, hayatlarımızı da bir dönemle veya sadece birey denen sınırlamayla değerlendiriyoruz. Geçmişimizi reddettiğimizi söylemiştik, geleceği de reddetmekteyiz. Geçmişten hoşlanmayabiliriz, ancak iyi olabilecek bir geleceği nasıl reddedebiliyoruz?
Hayatın başı ve sonu değişmese de aradaki küçük olaylar değişir. Belki başlangıcı uzun tutabiliriz, belki sonu geciktirebiliriz. Mutlak bir yok oluş varken arada ne yapıyoruz? Herkesin itiraf edebileceği utançlarımız var. Kibrimizden kendimizi ve hayatı görmek bir yana, önümüzü göremiyoruz. Hayat yolunda arkamız geçmiş, önümüz gelecektir. Gelecek geçmişten bağımsız değildir.
Gelecek şimdidir, şimdi nasılsanız gelecek de öyle olacaktır. Tabi ki çağımızın sorunlarından biri olan “ürünleştirmeyi” bıraktığınızda bunu fark edeceksiniz. Daha önce söylediğimiz gibi zamanı tüketilen bir şey olarak algılıyoruz. Dolayısıyla geleceği de bir ürün gibi tasarlıyoruz. Yapmamız gereken ise çok basit. Gelecek, geçmiş, insan ve bütün bir hayat birbirinden kopuk ürünler değildir. Bir bütün içinde düşündüğümüzde tüm kaygılarımız ortadan kalkacak. Yok olmak kaçınılmazsa da, rahat kafayla yok olacağız.
Şimdi istediğiniz vasıflara sahip değilsiniz, ancak önemli olan bu değil. Gerekli olan yalnızca bu iradeye sahip olmak. Gelecekte bir şeye sahip olmak ya da iyi bir gelecek inşa etmek değil, kendinizi şimdi geliştirmek ve şu anın gelecek olduğunu fark etme iradesine sahip olmak gerekir. Gelecek kaygısı bugünkü zayıflığınızdır.
Tarih boyunca edebi eserlere baktığımızda gelecek tasarımının bu kadar işlenmediğini görmekteyiz. Geçmiş çok işlenmişse de geleceği tasarlamak ancak günümüz insanı tarafından tutulmuştur. Gelecek bugün neden tasarlanmaktadır? Çağımızın ekonomisinde her şeyin bir ürün olması ve tüketilebilmesi gerekliliği düşünülünce buna çok şaşırmıyoruz. Geleceğin ürünleştirilmesi geleceğimizi tükettiğimiz anlamına geliyor. Bu bir metafor değil, gelecekten kaygılıyız, çünkü zaman tüketiliyor.