Hayat hata mı
Schopenhauer hayatın bir hataya uygun görünüme sahip olduğunu söyler. Ona göre hayat berbat bir şeydir ve hayatını hayatı anlamaya adamıştır. Sokrates’e göre de hayat bir hata olabilir. Ama antik dünya filozofları henüz bizimkiler kadar karamsar olmamıştır. Antik zamanlarda hayat bir hata olsa da bizim hatamızdır. Sokrates, felsefenin süper kahramanıdır. Hayatta bir hata varsa bundan herkesin sorumlu olduğunu söyler. Her bireyin kendisini düzeltmesini, böylelikle hatanın da düzeleceğini söyler. Nietzche ise güç istenci ile şekillenen sonsuz bir döngü tasavvur eder. O, hayatın ne olmadığını söyler. Ne olduğundan pek bahsetmez. Ona göre hiç de eğlenceli bir şey değildir.
Hayatın anlamını birçok kez irdelemiştik. Şimdilik hayatın ne olduğunu bırakalım, ne olmadığını da bırakalım. Hata olup olmadığına gelelim en azından. Bari bu küçük kısmı aydınlatalım. Hayatın anlamsızlığına kafayı takanlara biraz yardımcı olalım. Hiç düşündünüz mü? Binlerce yıldır büyük soruya büyük bir cevap gelmiyor? Ufak tefek cevaplar var ve bazılarımızı tatmin ediyor ancak geçerli bir tanım olduğu söylenemez. Varoluşçuların çoğuna göre hayat katlanılan bir şeyken, dile getirilmeyen acı bir ihtimal vardır. Çoğu düşüncenin yanında bir yedek oyuncu gibi bekletilen bu fikrin itiraf edilemeyen gerçek olduğu ihtimali epey korkutucudur. Belki filozoflar bu fikri itiraf edemedikleri için cevabımız yoktur. Ya da fikri itiraf edebilenler bilinmeyişin gerçekliğine varmışlardır. Hayat bir hata mıdır? Yaşamak büyük bir yanlışlıklar silsilesi mi?
Hayat için istediğimiz zaman girip çıkamadığımız bir hapishane ya da içine atıldığımız bir zindan benzetmesi yapan varoluşçular vardır. Oyun, ibadet, deney olarak görenler de var. Hata olarak gören kimse yok. Çünkü mantıksal olarak bu görüş belirtilemez. Yaşamın içinde yaşamı hata görmek geçersiz ve tutarsızdır. Tabi hatayı günlük dildeki anlamında kullanıyoruz. Yani yapılmaması gereken şey anlamında. Yoksa hatanın mahiyetine ilişkin sorgulama yaptığımızda işler değişir. Hala yaşıyor olmak hatalı hayat fikrine yönelik tüm önermelerin yanlışlanmasına yol açar. Burada mantığı bırakıp şüphe ile devam edersek bazı kafa açan düşüncelere sahip olabiliriz.
Belki hayata ilişkin en önemli cevap hiç de sosyal bir cevap değildir. Ya iletilmiyordur ya da iletmeyi saçmalaştırıyordur. Belki cevabın sahibi hayatın bir hata olduğu kanaatiyle hayattan ayrılıyordur. Birçok filozof bu düşüncenin kıyılarında gezinmiş ama cevaba kimse girmemiştir. Yani kimse “ölün” dememiştir. Mesela Camus, hayatı saçma görüp en büyük kararın intihar edip etmemek olduğunu söyler. Ancak yaşamak lazım diye de ekler. Kendisi de yaşamaya çalışır. Filozof kalmak için yaşamı olumlamak gerektiği gibi bir görüntü var.
Kıssadan hisse: filozoftan basit adama geçişin tek ön koşulu hayat hatasını fark etmek. Hayatın bir hata olduğunu, dolayısıyla canlılığın ve onun içinde insanın, ondada filozofun en hatalı olduğunu hayal ederek filozofu aşmak ve başlanılan yere dönmek mümkündür. Yalnız hata dediğimiz bir tecrübedir. Hatanı görüp ders almak en büyük kazançtır. Herkes hata yaparak öğrenir. Çocukken binlerce hata yapmasak şu an en basit işleri bile yapamazdık. Hata olacak ki başarı olsun.
Kendi tarihimize bakarsak, insanlık olarak hata yaptığımızı görürüz. Hayatta tek ve en zeki olduğumuzu sandık. Hatayı kabul ederek onu deneyim haline getirebiliriz. Hayat acılı bir tecrübedir. Acıyı paylaşacak kimse yoksa katlanılmaz hale gelir. Bu acıyı mümkün olduğunda ötekilerle paylaşmalı, geçiştirmeli. Kendimizden örneklediğimiz hayat hatasını daha da katlanılmaz hale getirmemek için ders almalıyız. Hatayı görelim ve doğayla barışalım. Kendimizle barışalım. Unutmayalım ki biz doğadan oluşuyoruz. Her bir hücremiz milyarlarca yılda oluşan elementlerden meydana geliyor. İnsan yanılgısını fark edelim. bak..dmy.info/hayat-nedir/ bak.dmy.info/hayat-bos-mu/
size katılıyorum sizin gibi açık sözlü insan az bulunur.
Bu yorumu teolojik duygularınızdan tamamen arınmış bir şekilde değerlendiriniz. Evet hepimiz insanız , en özel, en gelişmişiz , ama şahsi olarak sınırlı iradeyi kabul göremiyorum . Ve evet düşünüyoruz , hatta bu yeti öyle bir yeti ki sadece biz onurlu insan türüne bahşedilmiş , peki sizce bunun sınırlandırılması ne kadar kabul görülebilir ? Ya da madem düşünüp yanıtını aradığımız soruları “üstün tür insan” olarak cevaplandıramıyoruz , o zaman düşünmenin manası nedir , bu irade akıl neden var ? Ve yine tabii olarak “şahsi” görüşümce yanıtını bulamadığımız soruların içinde bulunduğumuz bu fanusta “mantıklı bir şekilde” yaşamak, bu saçmalığı sürdürmek için “manalı” bir sebep , arasam da göremiyorum. Konu hakkında tartışmak , fikirlerini beyan etmek isteyen (katılıp katılmamak şartlar bünyesinde dahil değildir lütfen konuşmak isteyin , kafiidir) lütfen bu yoruma yanıtlarını iliştirsinler , bu karanlık fanusta kobaylar olarak ne kadar kibrit çakarsak o kadar varız.
Açıkçası bu sorulara yanıt olmadığı için yanıt beklemiyorum. Sadece bu soruların neden aklımıza geldiğine şaşırıyorum. Burada da şaşkınlığımı paylaşmışım.