Başkasına yönelik davranışlarımız kendimizi tanımamızı sağlar. Bir insanın kişiliği davranışlarından tahlil edilebilir. İnsanlığı tanımak için de insanlığın davranışlarına göz atmak yeterlidir. Nasıl davranıyorsak öyleyizdir. Hayvanlara mesela, insanlık olarak nasıl davranıyoruz? Doğaya nasıl davranıyoruz? Canlı, cansız fark etmez; dış dünyaya olan davranışlarımız iç dünyamızdan gelir. İçeride nasıl bir insan olduğumuzu söylemeyiz, ama davranışta içimizi belli ederiz. Başkasına olan davranışımız bizi bize dahi gösterir. Yalnızca bilinçli davranış değil; bir bakış, ağızdan kaçan bir laf ve zinciri kopmuş insanlık bile bize kendimizi anlatır.
Bireysel düşünmeden önce parçası olduğumuz insanlığa değinelim. İnsanlık olarak doğanın paydaşlarına iyi davrandığımız söylenemez. İyi davranmıyorsak, “iyi” olduğumuzdan da söz edemeyiz. İnsanlığın genelini dahi hedeflemeyen bazı kazanımlar için diğer tüm canlı ve cansız varlıkları sömürmekten geri durmuyoruz. Özellikle hayvanlara davranışımızın bir sorun teşkil ettiğini söylemeliyiz. Hayvanların hakir görülmesi bir yana, onlara eziyet etmek ve acısını geçersizleştirmek bize dair bir sorunun belirtisidir.
Hayvanları aşağılık gören insanlığın kendisi aşağılıktır. Her varlık bir nedene bağlıdır. Hiçbir şey birbirinden bağımsız değildir. Her şeyin ana maddesi aynıdır. Buna aksi davranan insanlık çok göze batmaktadır. Doğayı katlettiğimiz bir gerçek iken hayvanlara muamelelerimiz ayrıca dikkat çekmektedir. Hayvanlara olan davranışlarımız bir masaya veya sandalyeye olandan daha tehlikelidir. Bir eşyaya hava atmak, sandalyeye üstünlük taslamak ve onu gereksiz yere yok etmek saçma iken hayvanlara yapılan kendimize doğrudan zararlıdır. Immanuel Kant’a göre hayvanlara gösterdiğimiz davranışlar insanlara gösterdiklerimizle aynı duygulardan kaynaklanır. Hayvanlar ile insanlar gibi irtibat kurarız. Bu da onlara gösterdiğimiz davranışın toplum içindeki insanlara da gösterilebileceği anlamına gelir.
Binlerce yıldır insanların köle olarak alınıp satılması kölelerin hayvanlar gibi muameleyi hak ettiği savına dayanıyordu. Geri kalmış toplumların üyeleri zincire vurulup zorla çalıştırılıyordu. Onların insan olmadığı düşünülüyordu. Hayvan olduğu kabul edilen köleler binlerce yıl başkalarının altında çalıştı. Daha sonra birileri onların da iyi muameleyi hak ettiğine kanaat getirdi. Bu durum zaman içerisinde hayvanlar için de geçerli oldu. Hayvanların hiçbir hakkından söz edilmezken bugün onların da hakkı savunulmaktadır.
Her şeye iyi davranmak insanın kendi iyiliği için gereklidir. Davranış bizi tanıtan bir dışavurumdur. Birey açısından olduğu kadar insanlık olarak da davranışlarımıza dikkat etmeliyiz. Hayvanlara iyi davranmak, bu davranışların insanlara da sirayet edebilmesi ve hayvanların da haklarının olması nedeniyle önemlidir. Kaldı ki biz davranışlarımızla toplumdaki konumumuzu ediniyoruz. Hayvanlara iyi davranmak gibi davranış örnekleri bizim kim olduğumuzu arz eder. Ötekine olan davranışımız kişiliğimizin yansımasıdır. İnsanlık olarak dünyanın halinden bunu anlayabilir, kendi davranışlarımızdan da bireysel çıkarımlara ulaşabiliriz.