Zengin bir kültürün kaçınılmaz hoyratlığını yaşıyoruz. Tarihin verdiği yüklerin etkisiyle bir oraya bir buraya savruluyoruz. Diğer ülkelerin sahip olmadıklarına sahibiz. Hem zenginlik hem de yük olan bir geçmişimiz var. Bu topraklarda binlerce yıl dünyanın en farklı işlerine imza atmak bazı sorumluluklar getiriyor. Tarihi reddimiras söz konusu olmadığı için bununla yaşamayı öğrenmeliyiz. Bu zenginliği nasıl koruyacağımızı, bu yükü nasıl kaldıracağımızı düşünmeliyiz.
Uygarlığın ortaya çıktığı yerdeyiz. Tarım, para, felsefe ve birçok fikir Türkiye topraklarında ortaya çıktı. Her ne kadar bunun bilincinde hareket etmiyorsak da bazı güncel olaylarla rahatsızlığını hissediyoruz. Tarihin en büyük devletlerine ev sahipliği yapmak ve dünyanın merkezi gibi davranmak sonucunda günümüze aks eden bazı sorunlar var. Uygarlığın ve dolayısıyla devletlerin merkezi olan Anadolu tüm dünyadan insanların toplandığı bir yer haline geldi. Antik zamanlardan itibaren dünyanın en uygar toplumları bu topraklarda yaşadı. En güçlüler de buradaydı. Üç bin yıl kadar dünyanın ortası Anadolu’ydu.
Bunda kültürel olduğu kadar coğrafi bir etki de söz konusuydu. Anadolu batı ve doğu kültürleri arasında bir köprü gibiydi. Bereketli Hilal ile Antik Yunan ve Avrupa arasındaki bağlantıyı sağlıyordu. Dünyayı fethetmek isteyenlerin yolu bir şekilde buraya düşüyordu. Dünyayı öğrenmek isteyenler de buraya geliyordu. Dünyayı gezmek isteyen zaten buradan başlamalıydı. O kadar merkezi bir yerdeydi ki buradaki devletler tek bir tarafı temsil edemedi. Roma‘nın doğulusu kuruldu. Osmanlı da İslam devleti olmasına rağmen Romalı gibi yapılanmıştı. Günümüzdeki Türkiye Cumhuriyeti de Müslüman bir ülke olmasına rağmen Avrupa’yı örnek almıştı. Ne Müslümanlar gibi edilgen, ne de Avrupalılar gibi materyalist idi.
Velhasıl günümüze ulaşan Türk toplumu böyle bir mirasın sahibidir. İçindeki zenginlik hasebiyle ağırdır, taşıması zordur. Binlerce yıldır köprüde toplanan farklı kültürlerin çatışma alanıdır. Çoğu zaman bir sentez oluşturulmuşsa da arada kavgalar hep çıkacaktır. İçinde büyük bir zenginlik barındıran bu köprüyü yıkmak yerine daha da berkitmek gerekir. Bir fikir ayrılığı çıktı diye köprüyü yıkmanın alemi yoktur. Bunun köprünün üstündekilere bir yararı olmadığı gibi, köprünün dışındakilere de olumlu katkısı olamaz.
Köprü herkes için nimettir. Hele ki uygarlık bunun üzerinden geçiyorsa köprünün korunması elzemdir. Günümüzdeki adı Türkiye olan bu köprünün korunması ve üzerinden geçenlerin de sorumluluklarını bilmeleri gerekmektedir. Farklılıklar biz yaşayalım diye var. Herkesten parçalar taşıyan bu ülkede tek yönlülük yerine çok yönlü ve olması gereken geçişi sağlamalıyız. Bu yeni bir iş değildir, içimizdeki zenginliğin varlık sebebidir. Farklılıklarımız bize yük gibi gelse de köprünün amacı olduğunu unutmayalım. Kadim tarihiyle ve muazzam farklılıklarıyla içi içine sığmayan bu ülkenin yaşaması için çalışalım.