Immanuel Kant kimdir? Felsefesi nasıldır?

Hayatı

Immanuel Kant, 1724’te bir zanaatkar ailede doğdu ve hayatı boyunca, o zamanlar Prusya’nın bir parçası olan kozmopolit Baltık liman kenti Königsberg’de yaşadı. Kendi ilini hiç terk etmemiş olsa da, dünya hakkındaki bilgisi engindi. Kant, Königsberg Üniversitesi’nde felsefe, fizik ve matematik okudu ve sonraki 27 yıl boyunca aynı kurumda öğretmenlik yaptı. 1792’de alışılmışın dışında görüşleri, Kral II. Friedrich Wilhelm’in onu öğretmekten yasaklamasına yol açtı. Kral öldükten sonra Kant eğitime geri döndü. Parlak ve sosyal olmasına rağmen hiç evlenmedi ve 80 yaşında öldü.

Felsefesi

Kant bizden bağımsız bir dış dünya olduğunu fark etmiş ve Berkeley ile Descartes gibi rasyonalist temellerde; ama dış dünyadan da şüphe ederek bilginin mümkün olduğunu savunmuştur. “Ne bilebilirim?” diye soran Kant, zihin ve duyu olmak üzere iki kaynak olduğunu ve bilginin dışarıdan içeriye anlam kazandığını söyler. Doğal, gözlemlenebilir dünyayı bilebileceğimizi, ancak yine de metafiziğin en derin sorularının çoğuna fiziksel(duyusal, deneysel) içerikleri olmadığı için yanıt alamayacağımızı söyler.

Transandantal idealizm olarak da adlandırılan görüşüne göre bilgi, duyusal kanıtların değerlendirilmesini aşan ve zihinde yer alan yapılarla işlenerek oluşur. Zihindeki yapıların başlıcaları uzay ve zamandır. Bunlar dışarıdaki şeyler değillerdir. Uzayda ve zamanda sezdiğimiz nesneler, sezgimizden bağımsız olarak var olan nesneler değil, görünüşlerdir.

Nesneleri yalnızca uzayda ve zamanda, görünüşlerde bilebiliriz, kendi içlerinde idrak edemeyiz.(Kendinde şeyi bilemeyiz, yani onun aslında ne olduğunu) Bununla birlikte, kategorileri kullanarak kendinde şeyler hakkında düşünebiliriz.

Epistemoloji anlayışı Saf Aklın Eleştirisi(1781) eserinde görülür. Dış dünyanın insan zihninin bir kurgusu olduğunu anlatır. Bizim bilişsel donanımlarımızın bilgiyi şekillendirdiğini öne sürer. Hume gibi şüphe duydu, ancak ondan farklı olarak insanda apriori(önceden gelen) bazı yapılar olduğunu düşündü. Sonuç olarak Numenal(dışarıdaki bağımsız) gerçekliği ve “kendinde şeyleri” bilemeyeceğimizi ama fenomenal gerçekliği(bize yansıyan gerçekliği) bilebileceğimizi iddia etti.

Etik anlayışı Pratik Aklın Eleştirisi(1788)’nde görülür. Arzularımızı, davranışlarımızı yönlendirecek bir ilke olarak fizikteki yasalar gibi evrensel bir ahlak yasası oluşturmamız gerektiğini ve bunun da temelinde “evrensel bir yasa olacakmış gibi davran”ma anlayışının olması gerektiğini söyler.

Estetik anlayışını Yargı Yetisinin Eleştirisi(1790)’nde ele alır. Haz ve hoşnutsuzluk yetilerinin bireyin duygularına dayandığını, yani öznel bir yanı olduğunu; ama bir şeyi güzel bulmanın da “çıkarsız” bir bakışla, yani onu araçsallaştırma amacı olmadan gerçekleştiğini anlattı. Yani estetikte objektif ve subjektif taraflar vardı.

Evrensel Yasa

Kant, Altın Kural(Kendine yapılmasını istediği şeyleri başkasına yap) daha genel ve (inanıyordu) daha kesin hale getirecek şekilde yeniden formüle etti. Hem bunun bir yasa olduğunu (“zorunlu”, “emir” için başka bir kelimedir) hem de koşulsuz olarak bağlayıcı olduğunu vurgulamak için bu reformülasyonu kategorik zorunluluk olarak adlandırdı.

Makul ve adil olduğunu kabul ettiğiniz ahlaki kurallardan muaf kendinize “özel bir durum” gibi davranmak etik değildir. Kant’ın kategorik buyruğunu pratik durumlara uyguladığınızda zorluklar vardır. Ancak ahlak gibi zor bir konuda kesin ve genel bir şeyler söylemenin zorluğu hesaba katıldığında Kant’ın makul olduğu görülecektir.

Ona göre bir insan yalnızca duygularını ve yatkınlıklarını bastırıp “olması gerekeni” yani görevini yaptığında ahlaklı olur. Görevle uyumlu olmak bile yeterli değildir, görevden olmak gerekir. Kategorik imperatif olarak bilinen “Evrensel bir yasa olacakmış gibi davran.” (Tam tersi hipotetik imperatif ise birinin bir işine yarayacak buyruktur ve örnek olarak “Susuzluğumu gidermek için su içmeliyim.“) onun ahlakta model olacak meşhur maksimidir.

Bilgi

İçeriği olmayan düşünceler boştur; kavramsız sezgiler kördür… ancak onların birleşmesinden biliş ortaya çıkabilir.

Kant’a göre bilgi numenlerde, dış dünyada başlar ve duyular aracılığıyla zihnimize ulaşır. Zihin bunlara anlam verir ve bilgi oluşur. Yani ne rasyonalist ne de empirisisttir. Dış dünyada başlayan bilgi “Tanrı” ve “özgür irade” gibi şeyleri temelsiz bırakır. Yani duyusal içeriği olmayan şeyler boştur. Kant ahlakı derinden sarsacak bu sonuç için rasyonel iman gibi bir çözüm sunar.

  • Duyarlılığımız, dünyadaki şeyleri hissetme yeteneğimizdir.
  • Anlayışımız, bir şeyler hakkında düşünme yeteneğidir.
  • Uzay ve zaman deneyim yoluyla öğrenilemez; onlar zihnin sezgileridir.
  • Dolayısıyla bir şey, yalnızca zihnimiz tarafından algılandığı sürece uzayda ve zamanda görünür.
  • Kavramlar, yalnızca zihnimiz tarafından algılandıkları sürece şeyler için geçerlidir.
  • Bir “kendinde şey” (dış olarak kabul edilen bir şey
  • zihinlerimize göre) uzay, zaman veya herhangi bir kavramımızla ilgisi olmayabilir.
  • “Kendinde şeyler” bilinemez.
  • İki dünya vardır: bedenlerimiz tarafından algılanan deneyim dünyası ve kendinde olduğu gibi dünya.

Sonuç

Kant’ı böyle birkaç paragrafta özetlemek çok zordur. Felsefenin zaten alan olarak üzerinde durup aşinalık sağlanması gerekirken, sistem filozofunun felsefesini anlamak için hem alana hem de onun sistemine aşina olmak gerekir.

Kant’ı yeterince incelerseniz günümüzün felsefe paradigmasına göre bile çok kıymetli bir çaba içinde olduğunu görürsünüz. Ona dil oyunları oynaması açısından baksanız bile bir abide görürsünüz. En azından çağın aydınlanma ruhunu en iyi şekilde temsil ettiğini herkes itiraf edebilir.

Metafizik, epistemoloji, etik ve estetik başta olmak üzere tüm felsefe alanlarında etkili oldu. Neyi bilebileceğimiz sorusuyla başlayarak nasıl davranmamız gerektiğini ve ne ummamız gerektiğini sordu.

Sonuçta apriori sentetik bilginin nasıl olduğunu sormanın en hayati problem olduğunu düşündü. Yani hem apriori(önceden gelen, duyudan bağımsız) hem de sentetik(bilgimizi genişleten, tanımını içinde içermeyen) matematik gibi bilgilerin nasıl olabildiğini araştırmamız gerekiyordu.

Analitik önerme “tüm bekarlar evli olmayanlardır” türünde yeni bilgi vermezler. Sentetik önerme “Otoyolda hız sınırı 120’dir” gibi bilgi verirler. Apriori önerme fiziksel dünyada yer almayan mantık, aksiyomlar, çağrışımlar, soyut yapılar iken aposteriori bilimsel önermeler gibi duyularla edindiğimiz bilgileri dile döken önermelerdir.

Kant duyulardan gelmeyen ama bilgimizi genişleren apriori sentetik önermelerin olmasını şaşkınlıkla karşılar ve bunu soruşturmamız gerektiğini söyler. Matematik diye bir şey vardır, bunu dış dünyadan öğrenmemişizdir ama yine de bilgimizi genişletir. Dış dünyadan gelmemesine rağmen nasıl böyle bir bilgi olabilir?

Sentetik A priori önermelere örnekler

5+ 7 = 12 ve diğer tüm sayısal ifadeler.

Doğru, iki nokta arasındaki en kısa çizgidir.

Bir üçgenin açılarının toplamı iki düz açıya eşittir.

Her etki için eşit ve zıt bir tepki vardır.

Madde ne yaratılabilir ne de yok edilebilir.

Her olayın bir nedeni ve bir sonucu vardır.

Her değişimde, değişim boyunca devam eden bir madde vardır.

Her doğal şeyin geniş ve yoğun bir büyüklüğü vardır.

Yalnızca evrensel bir yasa haline gelmesini isteyebileceğiniz ilkeye göre hareket edin.

Öyle bir şekilde hareket edin ki, ister kendi şahsınızda ister başka birinin şahsında olsun, insanlığa her zaman sadece bir araç olarak değil, her zaman aynı zamanda bir amaç olsun.

https://www.quora.com/What-are-some-examples-of-Kants-synthetic-a-priori-knowledge#:~:text=A%20synthetic%20a%20priori%20proposition,equal%20to%20two%20right%20angles.%E2%80%9D

Kaynakça

Leave a Reply