İnsan nüfusunun %60’ı evinde tuvalete sahip, %40 değil ve %14 halen açığa yapıyor. %80’inin ise bir cep telefonu var. Tuvaletin insanlık kadar eski, cep telefonun insanlığın yok oluşu kadar yeni olması göz önüne alınınca insanlığın ihtiyaçları hakkında şüpheye düşmemek elde değil. İnsanın ihtiyaçlarının insanlıkla birlikte değiştiğini görmekteyiz.
Her canlının yaşamak için gıdaya ihtiyacı vardır. İnsan henüz gıda almayı bırakmamıştır. Farklı bir teknoloji geliştirene kadar enerjimiz gıdalardan gelecektir. Ne var ki çağımızda gıda insan için bir hedef bile değildir. Yaşamak için en büyük ihtiyacımız olan gıdaya artık ihtiyaç demiyoruz. Günlük hayatımızda bunun zaten sağlanacağını varsayıyoruz. Biz daha çok lüks dediğimiz şeyleri planlıyoruz. Yemeği, uykuyu, mutluluğu; yani hayatın temel olaylarını dikkate almamaya başladık.
İnsanların yaklaşık olarak %50’si kadın ve %50’si erkektir. Bunun dışındaki oranlarda bir terslik mevcuttur. %1 lik kesim dünyadaki varlıkların %50’sini kontrol etmektedir. Nüfusun %70’i ise %3’lük bir servete sahiptir. Bunu daha kolay anlamak için en üstte yer alan 80 kişinin 3.8 milyar insanın toplamından daha zengin olduğunu söyleyebiliriz. Günde 1 dolardan az kazanan 2.5 milyar insan var ve üst tabakadaki zenginler “saniyede” 100 dolar kazanıyor. Zenginin nasıl bir ihtiyacı vardır ya da fakirlerin mi ihtiyacı yoktur merak ediyoruz.
İnsanın hayattan beklentisinde bir gariplik sezilmektedir. Modern insana ihtiyacı sorulduğunda lüks tüketimden örnekler verilmektedir. Sürekli bir teknoloji tüketimi mevcuttur ve temel yaşamsal ihtiyaçlar bu uğurda feda edilmektedir. Tarih insanlığın ihtiyaçlarından çok hevesleri için öldüğünü göstermiştir. Savaşlar ekmek için değil, bundan çok daha fazlasını elde etmek için çıkarılmaktadır.
İnsanoğlu yaşamını sürdürecek her şeye sahipken bile fazlasını elde etmek için saçma işlere kalkışmıştır. Suç insanın daha fazlasını istemesinin bir göstergesidir. Cezaevleri ekmek çalanlarla değil, gösteriş peşinde olanlarla doludur. Toplumsal canlı olmanın garip bir yan etkisini yaşamaktayız. Başkasına hava atmak için can atmaktayız. İnsanın temel ihtiyacı gösteriş haline gelmiştir.
İnsanın bu garip ihtiyacı için ciltler dolusu malumat verilebilir. Modern insanın hava atmak için harekete geçmesini suçların sebeplerinde görebiliriz. Statü kaygısı insanı canavara dönüştürmektedir. Küresel iletişim çağında bu durum her bireyin içinde bir canavar üretmiştir. İhtiyacını kendine göre değil de ekranda gördüğüne göre belirleyen kafalar insanlığın tüketilmesine yol açmıştır. İlişkiler, aileler, toplumsal bağlar yeni ihtiyaçlar yüzünden kopmuştur.
İnsanın çağımızdaki ihtiyaçları ihtiyaç değildir. Lüksleri ihtiyaç olarak belirlediğimizde hayati olanın geri dönülmez biçimde değiştirilmesi ve hayatın yok edilmesi söz konusudur. Belki uzun uzun yazmadıkça anlaşılamamaktadır, tekrar söyleyelim “insan hava atmaktadır.” Toplumsal bir canlı olmanın doğal sonucu küresel toplumda kritik düzeylere ulaşmıştır. Temel ihtiyaçlarımız gıda ve güvenlik iken hava atmaya kadar varmıştır.
İnsanın halihazırda suça teşvik eden bir statü kaygısı vardır. Bir de tüm dünya ile etkileşim halindeki modern bireyi düşünün. Tarih boyunca havalı görünmek için kendini öldürenler, statüsü için yok olan kabileler, hatta ülkeler gördük. Şimdi bütün bir türü, hatta gezegeni feda edebilecek kudretimiz var. Emin olun birileri edecek, ihtiyacın yaşamak olduğunu çoktan göz ardı ettik. Bu saçma ihtiyaç hiyerarşisinde yaşamak değil, yok olmak ihtiyaç olmuştur.
Fotoğrafı çekilen Afrikalı çocuk elindeki ekmeği vermemek için direnmeyi düşünüyordu, hayallere dalmışken ekmek çoktan başka bir çocuğun eline geçmişti. Belki bir fotoğraf daha çekerler diye bekledi. Ekmek zordu, sanat güzel değildi.
Mahkemeye götürülürken tutukluya muhabirin sorduğu ”neden yaptınız?” sorusuna verilemeyen bir cevap gibidir, insanoğlunun özeti. Nedensiz ve ihtiraslı.