İnsanlığın Sorunu mu İnsanlık Sorunu mu?
On üç bin yıldır dünyanın tüm kıtalarında yaşıyoruz. Küçük bir grup çıplak hayvandan, küresel güçler oluşturduk. Her yeri ele geçirdik. Hem doğayı, hem de kendimizi mağlup ettik. Birbirimiz üzerinde zaferler ilan ettik. Bu, tarihin başlangıcından beri vardı. Ancak zamanla, her hareketin kendimize etki ettiğini göremedik. Her eylem bir şekilde karşılığını bizden alıyordu. İnsanlar geliştikçe bunun farkındalığını unuttu. Eskiden farkındaydık ama biz dediğimizin ne olduğunu unuttuk. Bizi besleyen doğayı, parçası olduğumuz canlılığı, zaman geçtikçe yok etmeye başladık. İnsanlığın gelişimi, yok edici gücünün de gelişimi oldu.
Yüz binlerce yıllık doğa tarihimizde sadece 300 yılda telafisi imkansız sorunlar yarattık. 18. yüzyıldaki endüstri devrimi ve gelişmişlik bahanesi, kendi ölümümüzü başlatan güzel birer bahaneydi. Bugünkü gelişmişlik anlayışımız endüstri denen yok edici mutluluk tarafından şekillendi. Dağ, taş, su ve orman ruhlarına inanan; her şeyi bir canlı gibi gören atalarımızın aksine hiçbir şeyin yaşam hakkına inanmaz olduk. Endüstrinin tüketim ihtiyacını doyurmak için, üzerinde yaşadığımız dünyayı yok etmeye başladık. Aslında devrimin bir suçu yok. İnsan ne kadar geliştiyse, o kadar cehaletin içine battı diyebiliriz. Zaten gelişmişlik öteki bireyler üzerindeki iktidarı sembolize eder. Yani bir gelişmişlik varsa, muhakkak mağdur olan birileri vardır. Bir eşitsizlik ve adaletsizlik olmalı ki gelişme olsun.
İnsanlığın sorunları gelişmiş dünyanın bir getirisidir. Gelişmiş, küreselleşmiş dünya gelişmiş, küresel sorunlar getirmiştir. Artık günlük problemlerimizin yanında, gelişmişliğin bize getirdiği problemlerle de iç içeyiz. İnsanlık sorunları dediğimiz gelişmiş sorunlar artık her birimizin günlük derdidir. Bunları sıralayalım.
1. Gelişmiş Cehalet
Gelişmiş olduğunu sanan, kendini beğenmiş cahiller dünyanın en büyük sorunudur. Bu grupta kendisini diğerlerinin üstünde gören insanlar vardır. Bugün tüm dünyaya güç uygulayan- çok uygar milletler en büyük derdimizdir. Çok zeki olduklarını sanıp, hareketlerini sorgulamadıkları için kontrolden çıkmış yıkıcı bir güç halini almıştır. Genellikle en büyük sorun olarak petrol, su, gıda gösterilir[1] ancak en büyük sorun bunları harcayan insanlardır. Dünyanın geri kalanına göre her şeyi 10 ila 100 kat daha fazla tüketen ABD. yi ele alalım. ABD. tüm dünyaya hükmeden gelişmiş bir güçtür. Geri kalmış yerlere demokrasi götürmesi ile bilinir. Kimseye zararı olmayan köylüleri bombalayarak dünyayı kurtardığını beyan eder. Halbuki ABD. vatandaşı günde 1 saat tüketmeden yaşasa Türkiye’nin ihtiyaçları artar. Geri dönmeyecek bu kaynakların tüketimi ile ABD. dünyayı yok etmektedir. Bak: dmy.info/cehalet-nedir-cahillik/
Sadece ABD. değil, tüm batı ve onun yaşam tarzını benimseyen bizim gibi sefil ülkeler de bu cehaletin parçasıdır. Hiçbir şekilde geri gelmeyecek petrolün ve suyun hiçbir sınırlama olmadan harcanması ancak gelişmiş bir cehalette mümkündür. ABD. vatandaşı günde 600 litre su harcarken, Afrika’da 2 litre su bulamadığı için ölen insanlar vardır. ABD. şu an buralara demokrasi götürmektedir. Dünyayı kurtarmak adına başkalarını değili kendimizi düzeltmemiz gerekir. Dünyayı kurtarmak için acilen kendimize bakmamız gerekir. Bak: dmy.info/dunyayi-kurtarmak-icin-ne-yapmaliyiz/
2. Yoksulluk
Dünyanın en zengin 85 kişisi, dünyanın yoksul yarısı kadar zengin.[2] Yani 85 kişi 3.5 milyar insan ediyor. Bu nasıl olabilir? Ancak gelişmiş düzende olur. Bir insanın nasıl bir yeteneği olabilir ki 42 milyon kişiye denk olsun? Bu düzende yanlış bir şeyler olduğu kesin. Tabi algı da yanlış. Yoksul olan kimdir? Yoksulluk aslında zenginlere mahsustur. Bu düzenin mimarları düşünce yoksunudur. Açlıktan milyonlarca insan ölürken, sadece insanlığı değil doğayı da yok eden zenginler kendi sonlarını hazırlamaktadır. Fakir, gariban halk su ve yemek ile sonsuza dek yaşar. Ancak bir gün gelip, farkına varamadıkları değerli kaynaklar tükenince batılı endüstriler uyum sağlayamayacaktır. Büyük sermayenin yoksulluğu dizginlenemez bir hal almıştır. Tüketim hastalığı tedavi edilemez büyüklüklere ulaşmıştır. Bu acımasız doğa katillerine artık sadece acıyabiliriz.
3. Çöp
Bildiğimiz çöp. Sanayileşmiş ülkelerde kişi başı 3 kg. çöp çıkarıyoruz. 3 kg. doğal kaynağı bir daha kullanılamayacak hale getiriyoruz. Çöp bir insanlık icadıdır. İnsanlığın da sonunu getirecektir. Doğada bir şeyi kullanılmaz hale getiren tek canlı biziz. Çöp diye bir şey neden olsun ki? Sanayi devrimine kadar yok denecek kadar azdı. Gelişmişlik ve sömürü yalanlarıyla kendimizi tükettik. Dünyadaki madenler bu hızla giderse 50 yıl içinde tükenecek. Tüm çöpler gelecekten çaldığımız yaşam imkanıdır. Tüketim çılgınlığımızın bir nişanesi olan çöplere dur demek mümkün. İsteklere göre değil, ihtiyaçlara göre hareket edelim. Ambalaj çıktısını en aza indirip, mümkün olanları geri dönüşüme yönlendirebiliriz. Çöpe attığımız çoğu şey yeniden kullanılabilir. Biriktirip belediye ve sivil toplum kuruluşlarına teslim edebiliriz. Bize lazım olmayan eşyalar ise birçok insanın ihtiyacı olabilir. Atmak yerine bağışlamayı deneyebiliriz. En önemlisi de, çöpün kurtulması gereken bir şey olmaktan çıkmasıdır. Çöpten hiçbir zaman kurtulmuyoruz. Çöpler tüketim karşılığı kendimize verdiğimiz bir zarardır. Bunu göz önünde bulundurursak daha çöpsüz bir dünya mümkün olabilir.
4. Diğerleri
Savaş, hastalık, eğitim, demokrasi, nüfus, enerji, su, gıda, çevre falan filan. Bunların hepsi gelişmeye bağlıdır. Savaş, hastalık, eğitim vs sorunları her zaman vardı. Tarih boyunca bu sorunlarla başa çıktık. Şimdi başa çıkamayacağımız tek sorun var. Gelişmiş insan. Bakınız: dmy.info/hayat-neden-zor
İleri Okuma
- Farklı bir bakış açısı- Tüketim, Nüfus Ve Çevre Sorunları(PDF)
- insanlığın sorunları adlı sıralaması ile tanınan Richard Smalley(İngilizce)
Kaynakça
- lisansyayincilik.com.tr/pdf/gds(1).pdf
- The Guardian
Çoook teşekkurler
cok abartili yazi cahil diyecem degilsiniz ama tarafli yazi yazmissini cöp ten bahsederken bile dunyada herseyin bir geri donusumu oldugunu biliyor olmalisiniz. evet 85 kisi 3.5 milyar insana denk geliyor ama o 85 kisinin himayesinde calisanlari neden gormuyoruz hep patron mudur isci iliskisindeki damlayan su vardir ama asagiya inildikce insan sayisinin arttigini kimse gormez.bana gore sorun gelismede degil geri kalmadadir esit dagilim istiyorsaniz esit uretip esit calisacaksiniz.buda mumkun degilse ozmn adil olani taraf tutacaksiniz.unutulmamalidir ki herkesin lider olmak istedigi dunyada kaos olur.herkesin coban olmak istedigi dunyada ise aclik olur. denge ADALET…
Çöp retorik bir ifadedir. İnsanın tüketim hırsını gösterir. 85 kişiyi savunmak ancak öfkeyle olur. Öfke göz bağlar. Burada kastımız insanın çizgisel gelişim anlayışının tersine, kaotik bir oyalanmayabimza atmasıdır. Yazılar insanın sandığından farklı şeylet yaptığını, farklı bir istikamete gittiğini anlatan durum tasvirleridir.
Herkes herseyi en iyi kendisinin bildiğini düşünür Her iki yorumunda kendine göre haklılık payı var evet insanlık olarak ürettiğimiz cöp dünyanın sonunu getirebilir. Bazı atıklar geri dönüşümle zararı engelenebilse de çoğunlukla bu mümkün olmamakta. Bazı atıklar ise geri dönüstürülememekte. Mesele birçok işçi çalıştıran o 85 kíşinin başkalarının haķlarını ezip ezmediği ve acıya sebep olup olmadığı. Adaletin ne olduğu ise tam bir muamma kim karar veriyor adil olanın ne olduğuna mesela. Hayatın kaos olduğuna katılmamak mümkün değil
Kaosun da düzeni vardır diye bir klişe mevcut. Amacımız kaos olsa bile bu hayat nereye ve nasıl gidiyor diye soruşturabilmek.
Güzel bir çaba ile yazılmış güzel yazılar farklı bakış açısı. Günlük medyada bu tür insanlığın topyekün nereye doğru yol aldığına odaklanan pek bir yazı göremiyoruz nedense. Bu insanlığın topyekün gidişatı değil birey olarak kendi çıkarlarına odaklandığını gösteriyor bizlere.Denge mekanızması adalet pek işlemiyor maalesef
Medya ve internet insanların aradığını veriyor. İnsanlar gerçeği aramıyor, kendi var oluşlarını onaylayacak yalanlar arıyorlar.