İnsanüstü güçler denince Süpermen ya da Örümcek Adam gibi kurgu eserler aklımıza gelir. Gözleriyle çeliği eritenler veya bir treni sırtında taşıyabilenler insanüstü kabul edilir. Ne var ki insanüstü güçler gerçekte süper kahramanlar değil, bildiğimiz kurumlardır. Devlet bu kurumların en ünlü örneğidir. İnsanın üzerinde yer alarak insana dair her şeye hükmetme yetkisi vardır. Şirketler de insanüstüdür. İnsanlığın geleceğini devletlerden daha çok ve kesin bir biçimde belirlemektedirler. Şirket ve devlet gibi kurumlar bireylerin yapamayacağı şeyleri yapmakta yetkindirler.
Kurumsallaşma nasıl ortaya çıkmıştır? İlkel insan neden devlet gibi bir şeye ihtiyaç duymuştur? İlk devletler olarak bilinen Asya ve Mezopotamya uygarlıkları aslında işlerin idare edilmesine yarayan basit kurumlar oluşturmuşlardır. Bugünkü devlete çok benzemeyen bu kurumlar insana atfedilemeyecek işlere yürürlük kazandırmışlardır. Yani bireylerin üzerine alamayacağı işgal ve iş bölümü gibi çalışmaları insanüstü bir güç altında meşru kılmışlardır. Her ne kadar güçlü ve haklı olsa da bir insanın üstlenemeyeceği şeyler vardır. Bir bölgenin ötesindeki topraklar ve binlerce insanın yaşamı da buna dahildir. İlk devlet benzeri yapılar eylemleri anonim kılmak ve insanlara bireyden daha meşru biçimde hüküm vermek için kurulmuştur.
Kurumsallaşma insanların işine yaramıştır. Kötü örnekler olsa da insanlık refah içinde yaşamayı devlet ve benzeri kurumlara borçludur. Ancak rahat bir hayatı getiren kurumsallaşma yok oluşu da getirmektedir. İnsanlık üzerimizde yer alan devlet ve şirketin muazzam gücü karşısında çaresiz kalmıştır. Kurumun gücünü kullanan tüzel yapılanmalar insanlığa zarar veren bir büyüme içerisindedir. İnsanlığın yok oluşu insan üzerinde yer alan şirketlerin tüketimi ile gelecektir. Bu da normal sürelerde değil, doğa üstü bir güç gibi ani ve kuvvetli biçimde gerçekleşecektir.
Devlet ve şirket gibi insan üzeri kurumların hepsi insandan daha yetkili ve haklı olmaktadır. Bu güç kötü niyetli insanların yönlendirmesiyle topluma kast etmektedir. İnsanlık üzerindeki bir güç insanlığa zarar vermektedir. Kontrolden çıkmış bir süper gücü düşünürsek kurumsallaşmanın topluma verdiği zararı görebiliriz. Büyük bir potansiyel enerji var ve bizi yok etmesine hukuki zemin mevcut. Güç bize yönelirse kendi haklarımızı teslim ederek kurduğumuz kurumlar bizi yok edecektir. Çağdaş kapitalist sistem bunun aracıdır.
Fevkalbeşer, yani insanüstü tarihin ilk dönemlerinden beri hayallerimizde mevcuttur. Her zaman üstün insanları düşünmüşüzdür. Aslında
insanüstü bir gücü çoktan ve sistemli biçimde oluşturmuşuzdur. Gözden kaçırdığımız şey bunun bir bedelinin olmasıdır. Hayaller nedensellik bağlarıyla oluşmaz. Bir masalda ya da sinema filminde yapay gerçeklikte düşünürüz. Oysa bizim gerçeğimizde insanüstü olmanın götürüsü vardır.
Bize teknolojiyi getiren, doğal kaynakları tüketerek insanların hiçbir şekilde üretemeyeceği şeyleri üreten şirketlerin aldığı bedeller vardır. Bunlar hukuki olarak insanlıktan üstün olmak ve insanın suçlarını şirketin gelişmesi olarak yansıtmak gibi tezatlardır. Bir insan doğayı kirletip anlamsızca tüketse suç olmakta ve ayıplanmaktadır. Bir şirket bunu yaptığında endüstri ve gelişme olmaktadır. İnsanın insanı öldürmesi de suçtur ancak devletler bunu büyük ölçüde yapınca milli gurur haline gelmektedir. Devlet bu işin masum hali olabilir, ancak onun evladı olan şirket; yani ortaklık insanüstü gücü kendi üzerimize çevirmiştir.