Beklediğiniz hizmetin karşılığını vereceksiniz, ama hizmet bulamıyorsunuz. Belki hastanız var, belki hayati bir nesneye ihtiyaç duyuyorsunuz; ama karşınızda muhatap bulamıyorsunuz. Görevli memur var diyelim. Görevliye işinizi halletmek için avuç açıyorsunuz. Onda hiç tepki yok. Onda aslında hiçbir şey yok. Memleketimin insanı eksik. Belki de en çok ne yok? diye soruyorsunuz. Ağzını hiç açmıyor, sizi önemsemiyor. Aslında önemsemeyen bakışların ardında olmayan şeyi haykırıyor: iş ahlakı!
İş ahlakı işi iyi şekilde çalışarak başarıyla yapmayı hedefleyen bir değerdir. Tüm toplumlar işini layıkıyla yapan bireyleri övmüştür. Toplum bireysel çalışmaların bileşkesi olduğundan herkesin işini iyi yapması halinde iyi bir toplum oluşacağına inanılmıştır. Hem kapitalist hem de sosyalist kuramlarda iş ahlakı önemsenmiştir. Bazı toplumların diğerlerinden daha üstün olması başarılı bireysel çalışmaların bir araya gelmesiyle mümkün olmuştur. Adı iş ahlakı olmasa da görevini çok çalışarak yapmayı öven metinler dünyanın her yerinde tarih boyunca yazılmıştır. İster Konfüçyüsçü metinlere, ister Budistlere, isterseniz Orhun Abideleri‘ne bakın, iş ahlakı dediğimiz değere önem verildiğini görürsünüz. Bununla birlikte toplum içinde sözlü kültür ile de benzer değerler öğütlenmektedir. Bu konuda bazı atasözlerini hatırlayalım.
- Adamın iyisi işte belli olur.
- Az eli aşta gör, çok eli işte gör.
- Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.
- Bugünün işini yarına bırakma.
- Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını.
- İşini kış tut da yaz çıkarsa bahtına.
- İşleyen demir pas tutmaz.
- İşleyen demir ışıldar.
- İşten artmaz, dişten artar.
- Tek kanatla kuş uçmaz.
- Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.
Max Webber 20. yüzyılın başında Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu eserinde Protestan iş ahlakını vurgulamış ve çağdaş kapitalist düzeni hazırladığını iddia etmiştir. Metafiziğe ve inançlara göre seçim yapan geleneksel Katolik Hristiyan anlayışının tersine mantık ve rasyonalite ile seçim yapan Protestan mezhebinin gelişmede öncü olduğunu söyler. Yozlaşmış Katolik düşüncesinde batıl inançlar ve kurtuluşu bekleyiş hakimdir. Protestanlık ve özellikle Kalvinizm ise ne kurtuluşu beklemek ne de söylenene inanmak tutumundadır. Protestan bireyler kendi hayatlarını çalışıp kazanmak, kaderlerini belirlemek tutumundadırlar. Kuzey ve batı Avrupa böyle bir düşünce ile nitelikli bir iş gücüne sahip olmuştur. Yakın tarihe baktığımızda Luther ve Kalvin’in takipçisi olan toplumların iş ahlakı açısından diğer toplumlardan ayrıldığını görürüz.
İş insanın hayatıdır. İşini iyi yapmak da iyi bir hayatın belirtisidir. İşini iyi yapmayan, görevini yapmayan kimse hem kendine hem de başkasına eziyet eder. Çalışmaktan kaçan bir insana tüm işler zordur. Çalışmayı göze almadan hiçbir işte başarılı olunamaz. Ülkemizde görev bilinci düşük ve iş ahlakı da asgari düzeydedir. Bunun giderilmesi için insanlar çalışmanın kendilerine faydalı bir erdem olduğu hakkında bilgilendirilmelidir. Tek sorun doğru işte olup olunmadığıdır. Sevdiğiniz bir işte değilseniz çalışmak zor gelebilir. Eğer çalışmanın kendisini sevmiyorsanız da hayat sizin için bir işkence haline gelmiş demektir. Hayatta yaşadığımız her an bedensel anlamda bir iştir. Aslında sürekli çalışır haldeyiz. Sürekli çalışan bir makineyi boşta tutmak yerine bir şeylere yaramasını istemiyorsanız aslında yaşamın tadına varmıyorsunuz demektir.
Ayrıca Bakınız
Alıntılar
İnsanlar ustalığımı kazanmak için ne kadar çok çalıştığımı bilseydi o kadar mükemmel görünmezdi. Mikalenjelo
Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasın. Sonra da herkesten daha iyi oynamalısın. Albert Einstein
Başarılı biri olmaya değil, değerli biri olmaya çalışın. Başarı egoya yakındır. Sevgi değere yakındır. Albert Einstein
Çalışmanın her dakikasından nefret ederdim, ama “bırakma, şimdi acı çek ve hayatının geri kalanını şampiyon olarak yaşa” dedim. Muhammed Ali
İnsan bedeni fevkalade bir zorlamayla karşılaşınca DNA’daki etkin olmayan genler belirir ve alışılmadık fizyolojik işlemler etkinleşir. Anders Erikson
Şeyler bekleyen kişilere gelebilir, ancak sadece itişip kakışanlarca bırakılanlar. Abraham Lincoln
Insanlardaki degisim hizi, zaman ilerledikce buyuk bir ivme ile artis gosteriyor. Teknolojideki degisim de oyle. Bu cok hizli oluslar ister istemez ‘calisma’ davranislarimizda da degisimi getiriyor. Uc kusagin bir arada calistigi bir ofiste bulundum. 70’li yaslarda bir mudurumuz vardi. O kadar titiz calisir, kendini oylesine ise verirdi ki, isin disinda adeta baska seyi gozu gormezdi. Klasik yontemleriyle calisir, hala raporlar uzerinde print alip, satir satir okur, kursun kalemlerle notlar alirdi. Bunu biz hem cok zaman kaybi olarak gorurduk, hem bosa cikti aldigi icin kagit israfi oldugunu savunur, hem de eski kafa diye onunla dalga gecerdik. Ancak birsey vardi atladigimiz, o degisimin guzel yanlarina adapte olamayip hala eski yollarla isini yapmaya calissa da, satir satir okudugu icin hep bir hata bulurdu bizim gormedigimiz. Mesaiden sonra da kalir epeyce gec saatlere kadar calisirdi, bunun aksi oldugunda kendini kotu hissederdi, o kadar onemliydi calismak onun icin. Orta yasli olan calisan, sorumluluklarini gun icinde yerine getirir, mesai bitiminde artik ozel hayatin da onemli oldugunu bilir ve hemen cikardi. En yeni nesil ise, isin her zaman mesai saatlerinde bile en kestirme yolunu bulmak icin ugrasir, yine isini yapar, bazen yapar gorunur, ama ozel hayatina cok daha fazla onem verirdi. Is aracti onun icin. Ozel hayatinda yapmak istediklerini finanse edecek bir aracti. Yapmak istedikleri coktu, heyecanliydi, herseyden cok istiyordu, bunun icin de cok kazanmaliydi, ama cok kazanmak ile cok calismak dogru orantili olmamaliydi. Daha az calissin ama cok kazansin isterdi. Simdi bu tabloya bakinca, hic bir karaktere sen dogrusun, sen yanlissin diyemiyorum. Insanlar da tarih gibi kendi zaman diliminde ve kosullarinda mi degerlendirilmeli, yoksa insan icinde oldugu zamanin gerektirdigi sekillere mi egrilmeli; bukulup degismeli? Bence temel dayanagimiz su olmali, cok calismaktan ziyade, ne kadar urettigin. Yani bir insan saatlerini verip cok verimli oldugunu dusunebilir, diger taraftan birisi cok yaratici bi sekilde farkli, guzel, ise yarayan bir sey uretebilir. Ne kadar urettiysen o kadar varsin. Ben de ne kadar uretebiliyorsam o kadar mutluyum. Cunku kanaatimce, yeni nesil bilgiye cok daha hizli ulasabilir oldugu icin, daha cok biliyor, ve dunyadaki adaletsizliklerin de cok daha farkinda. Yani birileri uc kurus paralara, hamallar gibi calisirken, birileri bizim aklimizin almayacagi paralari belki daha az is yaparak kazaniyor. Bu kisa yoldan para kazanma heveslerinin dayanagi bu. Giderek gelir dagilimindaki adaletsizligin artmasi diye dusunuyorum. Insanlarin farkindaligi arttikca, farkli tepkiler vermeleri ve degismeleri kacinilmaz. Savasimiz; cok daha okuyup, kendimizi gelisitirp, yenilikleri yakalayip, inovatif fikirlerle uretmek olmali. Sevgiler
Haklısınız. Daha iyi olmamız beklenirken daha kötüye gitmekteyiz. İş ahlakı bir terim olsa da çalışmak bir gerekliliktir. Çalışmanın gerekliliğini fark edemezsek geleceğin karanlık olacağını söyleyebiliriz.