Felsefi komedi dizisinin on üçüncü yazısıdır.
Bir adam varmış, seveni yokmuş. O da felsefeye yönelmiş. Albert Camus[Kamü(1913−1960)]’nün Yabancı eserini sipariş etmiş. Siparişte “bu kitabı alanlar bunu da aldı” kısmında yağlı urgan ve zehir görünce kuşkulanmış. Yine de sipariş etmiş, intiharsa intihar, felsefe cesaret gerektirir. Yalnız kargocu kapıyı çaldığında kapıyı açmamış, ölmekten korkmuş. Kitabın onu ölüme ikna etmesinden çekinmiş.
Adam henüz yirmili yaşların ortasında iyi bir insanmış. Dünyaya zorla getirilmenin acısını çok erken yaşta duymuş. Annesinin karnından çıkmak istememiş de zorla almışlar. Dünyaya gelmek onunla ilgili olmadığından çok takmamış. Ama sonraları hayata kafayı takmış. Çünkü kendisinin olmayan bir hayatta acı duyuyormuş. Acı duymamayı denemişse de başarılı olamamış, acıya kafayı taktıkça acı artmış.
Dünyaya gelmek hadi neyse de kötü koşullara denk gelmek de çok koymuş. Hadi zorla getirildin, niye zor koşullara getirildin? İnsan olmak zormuş. Ne kadar takmasa da bir yerden sonra sorun olmuş. İntihar hayattan daha samimi gelmeye başlamış. Ama emin olamamış, sadece düşünmüş. Yaşamaya devam ettikçe intihar daha yakın geliyor, düşünmeye karşı koyamıyormuş.
Sonra Camus’nün kitaplarında dünyada yalnızca tek felsefi sorun olduğunu, bunun da intihar olduğunu okumuş. Bunu anlamak için felsefenin ne olduğunu bilmek gerektiğinden yoğun bir felsefe çalışması başlamış. Felsefeye girdikçe intihar kaçınılmaz olmuş. çünkü hayatta cevaptan çok soru varmış. İnsan da ulaşamadığının delisi olunca felsefi bir intihar kaçınılmaz olmuş. Camus’nün Sisifos Söyleni’ni okuyunca olayı biraz anlamaya başlamış.
Ölümlülerin en bilgesi Sisifos tanrıları kızdırmıştı. Bir kayayı tepeye çıkarmakla cezalandırılmıştı. Yalnız tam tepeye çıkardığında taş aşağı yeniden yuvarlanıyor, Sisifos her gün tekrar taşı çıkarmaya uğraşıyordu. Hayat da böyleydi. Saçma olsa da bu eyleme bağlı kalmak, saçmaya bağlanmak zorundaydınız. Camus insanların düşen kayayı tekrar çıkarmak gibi yaşadığını anlatmıştı. Yalnız Camus’ye göre yine de yaşamalıydık. Yine de…
Bizim adam saçma hayatını kabul etmeyi ve kabullenmeyi denemiş. Hayat bu kadar acıysa belki insanları güldürerek ona sevinç katmalıyım diye düşünmüş. Pek başarılı değilmiş, çevresindekiler hiçbir şey için geç olmadığını söylemişler. Hala intihar edebilirsin diye telkin etmişler. Yazarlık denemiş. Çok güzel devam et demişler, intihardan vazgeçme diye dalga geçmişler. Bir çocuk her zaman onun kahramanı olacağını söylemiş. Hayatta ne yaparsa yapsın onun kadar kötü olamayacağı için çocuğa moral veriyormuş. Bir adam şovdan sonra onu tebrik etmiş. Aile planlaması departmanındanmış. İnsanları hayattan soğutup çocuk yapmalarına engel olduğu için faydalıymış.
Sonra iletişim kurmaya çalışmış. Arkadaş edinmiş, arkadaşı olmayınca parayla tutmuş. Arkadaşları ona yüzünü yıkamasını ve bir kız bulup evlenmesini söylemiş. Sonra futbol izlemeye, popüler kültürü takip etmeye başlamış. Televizyondaki her şeyi kabullenmeye gayret etmiş.
Farkına varmadan başka türlü bir intiharın içinde yaşayıp gitmiş.