İyi ve kötü varsayımlara bağlı değerlerdir. Genel olarak bir kötüden bahsediyorsak bu bizim bağ kurduğumuz bütüne uyumsuz olandır. Bağımız aile, millet, ırk, insanlık olabilir. Gündemdeki kötüler ise çoğunlukla toplumun değerlerine aykırı gördüklerimizdir. Toplum olmaya aykırı hareketler, toplumsal bağlara zarar veren eylemler kötülük olarak algılanır. İyi veya kötü bütünün yargılarıyla kararlaştırılırken, bütünle bağ zayıf olduğunda insan kötü olabilir.
Yazmaya insanın iletişim sorunlarından başlamıştık. İnsan kurduğu bağa göre iyi veya kötü olmaktadır. Eğer bütünüyle sağlıklı bir iletişim kurulmuşsa ona uygun hareket etmekte ve iyi olmaktayız. İyilik ve kötülük farklı konumlardan bakışımıza göre, yani kurduğumuz bütüne göre değişebilir. Ailenizin bakışı, etnik bağınız, dini öncelikleriniz veya genel olarak insanlık açısından iyi ve kötü ayrımı yapabiliriz. Küreselleşen dünyada bunun gittikçe insanlığın bakışı haline geldiğini söyleyebiliriz. Hatta insan bakışı abartılmakta ve insanın bağlı bulunduğu bütün gözden kaçırılmaktadır.
Eski devirlerde insanlar kabilelerine, renklerine, dinlerine göre ayrımlar yaparak kötülüğü tanımamaktaydı. Şimdi çoğu toplum insanlığın bakış açısını kazandı. Genel bir grup bilinci olduğu kadar, evrensel değerlerde de insani olanı olumlamaya gayret ediyoruz. Ki bu durum bazı çevreciler tarafından insanı aşacak şekilde geliştiriliyor. Artık insani olanı da değil, her şeyin yaşam hakkını dikkate alanlar var. Bir kabilenin, ırkın, dinin veya milliyetin bencilliğini aşanlar olduğu gibi, insani bakış açısı da sorgulanıyor. Hayattaki her şeyin yaşam hakkına inanan, genel bir varlık bilincine ulaşan insanlar gittikçe artıyor.
Önceki yazılarımızda değerlerin kurduğumuz bağlardan geldiğini söyledik. Kötülük varsayılan değerlere uygunsuzluk ise kötü insan değerleri benimsemeyendir. Değerleri benimsememek bağ kuramamaktır. Kitabımızın adı olan “Köprü” de bu bağın kurulmasını amaçlar. Kötü insan bağ kuramayandır, kötülük de bağın kopukluğu demektir. Kötülük hepimizin sorumluluğudur. Kötü birey toplumla bağ kuramamışsa o köprünün tek taraflı olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Her kötülükten toplum da eşit oranda sorumludur. Köprüyü iki taraftan inşa etmeden bağ meydana gelemez.
İyilik varsayılan değerlere uyumdur, bunu bireye kazandırmazsak kötülük etmesi olağandır. İnsan bağ kurmazsa kötü olur. Demek ki insana değer kazandırılmadığı için kötülük meydana gelmektedir. Bu anlayışı antik filozofların kötülüğü cehalete yormasına benzetebiliriz. Bağın kopukluğu cehalet olarak değerlendirilebilir. İnsan bağlarını bilmezse kötü olur. Bağ kuramazsa bizim dışımızda ve aksimize hareket eder. Kötülüğü bitirmenin tek yolu herkesle bağ kurabilmektir. Bunun yolunu yazı dizisinin sonunda kültürlenme ile açıklayacağız. Şimdilik kötü olmanın halen ilginç olmasını sorgulayalım.
Kötülüğün ana kaynağı bağın kopukluğudur. Birey bağ kuramazken toplum da ona ulaşamamış demektir. Bununla birlikte kötülük bazen rastgele olabilir. Bu da hayatın gidişatıyla ilgilidir. Hayatta çizgisel bir dizi yerine kaotik bir kargaşa halinde zaman geçirmekteyiz. Bu halde insan değerlerinden şüphe edebilir veya değerlerini askıya alabilir. Nitekim sadece eğlence olsun diye başkalarına acı çektirmenin bir mantığı yoktur, ancak hayatın kargaşasında tüm değerler alt üst olma istisnasına sahiptir. En genel kurallara, hatta kendi varlığımıza bile aksi yönde hareket edebiliyoruz. Bu yüzden kötülük çağlar boyunca istisnai şekilde ilginç olacaktır. Daha önce anlattığımız bireyselleşme ve farklılaşma oldukça kötülük kuvvetli bağlarda dahi bir ilginçlik olarak tercih edilecektir.