Kendi ölçütlerimizle başkalarını yargılamak ne kadar doğru? Başkalarını farklı seçimler yaptıkları için eleştirebiliyoruz. İyilik ölçütümüz “bizden” olanla sınırlı. Bizden olmayanı “kötü” sayabiliyoruz. Karşı tarafın kendi koşullarını göz önünde bulundurmuyoruz. Karşı tarafın yaşadığı zamanı, yaşadığı yeri, yaşadığı hayatı hesaba katmıyoruz. Başkalarını yanlış değerlendirdiğimiz gibi, başka zaman, mekan ve koşulları da içinde bulunduğumuz konuma göre yargılıyoruz. Tarihi koşulları akıl etmeden yorum yapabiliyoruz. Tarihi yorumlarken günümüzün yargılarını kullanıyoruz.
Abraham Lincoln(1809-1865) Amerika Birleşik Devletleri’nin on altıncı başkanıdır. Mart 1861’dan Nisan 1865’te bir suikaste kurban gitmesine kadar başkanlık görevini yürütmüştür. Amerikan tarihinin en büyük krizi olan Amerikan İç Savaşı’nda birleşik devletleri zafere taşımıştır. Birliği ve federal hükumeti kurtarmış, köleliği kaldırmıştır. En iyi Amerikan başkanı olduğu kabul edilmiştir. Farklı özellikleriyle diğer kırk dört başkan arasında göze çarpan bir üstünlüğü vardır. Bir kere Ülkeyi ele geçirmeye çalışan sermaye elitlerine karşı çıkmış ve öldürülmüştür.. Tam bir ulusal kahramandır. Ancak Lincoln’ün görünürde iki yüzü vardır. Bir şimdiki, bir de kendi dönemindeki…
En büyük ABD başkanı, ama nihayetinde “ABD” başkanı. Yani şeytani güçlerin kıblesindeki bir lider. “Dürüst Abe” olarak bilinen Lincoln aslında Amerikan yerlilerini yok eden bir organizmanın başındadır. En iyi, dürüst ve temiz kalpli başkan idaredeyken sansürü de bolca kullanmış, muhalifleri tutuklamış, sürmüş ve dışlamıştır. Tüm kölelerin özgür bırakılmasını vaadetmiş, sonra vazgeçmiştir. Köleliği yok etmek için yola çıkmış ve köle sahiplerini teşvik edebilmiştir. Onları özgür bırakmak yerine sınırdışı etmek istemiştir. Toplama kampları planlamıştır.
Amerikan yerlilerini yok ediyor, ama kendinden öncekilerden daha masum şekilde yapıyor. Tek taraflı bakarsınız soykırım yapan biri sanabilirsiniz. Ancak öyle değil. Politikada sansür ve baskı kullanmış, şimdiye göre kötü sanılabilir, ancak kendi zamanında muhalifleri öldürmek tüm ülkelerde geçerlidir. Köle sahipleriyle işbirliği yapmış, o dönemde devletler bile köle sahibidir. Tek taraflı bakmak tarihi kişilikleri şeytani ve meleksi hallere sokabiliyor.
Bizdeki bir örnek olarak Atatürk birçok konuda eleştiriliyor. Bir diktatör olmakla suçlanıyor. Halbuki diktatörlük kendi döneminde bir norm halindedir. En gelişmiş ülkeler diktatörlerce idare edilmiştir. Kaldı ki hala birçok ülkede monarşi ve tek parti idaresi gibi hükumet türleri mevcuttur. Kendi koşullarına göre değerlendirilmeyen olgular bizi yanıltır. Devrim koşullarını göz önünde bulundurmazsak dönemin siyasetini anlayamayız. Mesela tarikatların neden kapatıldığını, dönemin teslimiyetçi- edilgen tavrını bilmeden anlayamayız. Neden batılı ölçü, zaman, hukuk vs. sistemlere geçtiğimizi ancak batı karşısında yıllarca mağlup olan veya bu koşulları hesaba katabilen insanlar anlayabilir.
Art zamanlı değerlendirmeler yapmazsak en mükemmel kişilikler bile düşman oluverir. Mesela zor koşullarda yaşayan ilkel insanların yaşantısı insanlık suçu olarak değerlendirilir. Bir hayvanın avlanması vahşet, bir bebeğin yaramazlıkları geri zeka olarak değerlendirilebilir. Tarihi koşullardan soyutlanmış bir değerlendirme kahramanları hain, başarıyı hüsran yapabilir. Bunun tam tersi bugünün koşullarıyla değerlendirememektir. Gericilik yaparak insanları eskiye göre değerlendirmek aynen tarihi değerlendirmedeki gibi bir yanlıştır. Her olguyu çağının koşulları içinde değerlendirmeliyiz. Mesela günümüzün modern insanının gelişme adıyla rezalete yol açtığını anlamalıyız. Çağımızda bilgiye ulaşmak bu kadar kolaylayken yorumlarımızı araştırmadan yapmak çok büyük bir yanlıştır.