Metafizik nedir diye sormuş, Aristoteles’in varlığın nedenlerini ararken tasarladığı ilk felsefe olduğunu söylemiştik. Gerek Aristoteles’in gözlemleri, gerek metafiziğin anlamı ve işlevi tarih boyunca farklı yaklaşımlarla yorumlanmıştır. Bu yazıda kısa metafizik tarihi örnekleri vererek farklılıkları anlamaya çalışacağız. Metafizik bilhassa çok farklı yönlere çekilmiş, farklı sistemlerde farklı kademelerde yer almıştır. Modern felsefede metafiziğin yerini anlamak için Descartes yorumu ile başlamak gerekir. Descartes bazı kesin gerçekler olduğunu savunarak metafiziği bu gerçekleri arama aracı olarak görmüştür.[1] Zihni ve bedeni iki ayrı töz olarak ele alan Kartezyen düalizminin metafiziği bilimsel çalışmaların hizmetine verdiği söylenebilir.
Descarstes’ta bilimle uğraşan kişi için metafiziğe başvurmak bir ihtiyaç haline gelebilmektedir. Bu düşüncenin yer aldığı Yöntem Üzerine Konuşmalar’ın metafiziği konumlandırmada Aristoteles’e uygunlukta son büyük eser olduğu ve de modern felsefenin de ilk büyük eseri sayıldığı unutulmamalıdır. Metafizik Kartezyen düalizminde şeylerin en genel bir ifadesini oluşturma aracıdır. Descartes’ın kendi örneğiyle felsefe ağacının kökleri metafiziktir. Ağacın gövdesi fiziktir. Fizik gövdesinden türeyen dallar ise diğer tüm bilimlerdir.[2]
Spinoza Descartes sonrası felsefede metafiziğe önem arz eden bir etik filozoftur. Descartes sistemine yeni boyutlar kazandırmış ve metafiziği bilim yerine ahlakın aracı olarak tasavvur etmiştir. Düalizm yerine sınırsız bir monizm getirmiştir.[3] Bilimden ziyade ahlaka önem vermesi metafiziğin klasik anlamına uygun davrandığı zannını oluşturur. Descartes’ta iki ayrı töz varken bunu tek töze indirmesi de metafizik bir arayışın ürünüdür. Ayrıca felsefesinde ahlakın merkezde yer alması metafiziğin ahlakın temellendirilmesinde araç olması ile sonuçlanmıştır. Spinoza’da şeylerin genel bir anlayışına ve en yüksek erdeme ulaşmak amacının metafiziğe dayanan bir anlayış olduğu söylenebilir.
Leibniz metafiziği teodise çerçevesinde değerlendirir. Yine metafizik her şeyin genel bir anlamını çıkarmak için kullanılır. Matematik disiplini görünen şeylerin mekanik bir sunumunu verse de, töze ilişkin çalışmalar metafiziğe yönelecektir. Yani görünen şeyler bilimle ilerler, lakin aslolana ulaşmak için metafiziğe başvurulmalıdır. Matematik bilgeliğe aittir ve bilgelik de Tanrı’ya. En yüce ve sınırsız bilgeliğe sahip olan Tanrı en iyi şekilde ve metafizik olarak davranacağı gibi ahlaki noktada da bunu sağlar.[4] Leibniz metafizik ve ahlaki olarak Tanrı’nın mükemmel yetkinliğini vurgulamıştır.
Leibniz’den sonra metafiziğin karalandığı bir evreye geçilmiştir. Bacon ve 18. yüzyıl Avrupa felsefesi giderek metafizik eleştirilerine yönelmiştir. Hume metafiziği derine giden bütün akıl yürütmeler olarak değerlendirmiş ve en tartışmalı bilim olarak görmüştür.[5] Kant da onu dogmatik uykusundan uyandıran Hume gibi metafiziği tartışmış, hatta metafizikle uğraşan herkesin metafiziğin olanaklı olup olmadığını sorgulamasını istemiştir.[6] Metafiziğin sorgulandığı bir dönem yaşanmaktadır. Sorgulamalar bulunsa da henüz tamamen reddedilmediği ve Kant’ta sentetik apriori bilgiye ulaştıran özlü bir metafiziğin doğal karşılandığı söylenmelidir.
Metafiziği tamamen reddeden bir filozof ile farklı görüşler bulunduğu tespitimizi ve felsefe tarihinde metafiziğe ait süreci vurgulamalıyız. Ludwig Wittgenstein metafiziğin modern felsefedeki dikkate değer bir eleştirisini yapmıştır. Metafiziği terk etmek gerektiğini ve bunun mümkün olduğunu düşünmüştür.[7] Metafiziğe olan ilginin derinliğinden haberdar olan Wittgenstein natüralist bir bakış açısıyla metafiziksel unsurları temizlemenin yollarını aramıştır. Varsayımlardan ve karanlıklardan sıyrılmak amacıyla “konuşulmayan hakkında susmalı” aforizmasını da sarf etmiştir. Dilden yola çıkarak söylenebilenin zaten söylendiğini, kalan her şeyin kafa karıştırıcı olacağını ifade etmiştir.[8] Wittgenstein’ın metafizik eleştirisi dilden yola çıkmakta ve mantık bağlarıyla kurulmaktadır.
Wittgenstein’dan evvel Hegel, Nietzsche, Fichte gibi birçok metafizik felsefesi vardır. Wittgenstein’ın vurgulanması onun dilden yola çıkmasındandır. Bilimsel bir referanstan ilerleyerek mantık bağları sonucunda metafiziği tasvir ve tahlil etmiştir. Metafiziğin olduğu kadar felsefenin de geçersiz sanılmasında alıntılanmıştır. Wittgenstein metafiziğin ve felsefenin göz ardı edilmesinde farklı yönlere çekilebilecek ifadeler sarf etmiştir. Onun gibi birçok filozof kendi sistemi içinde farklı felsefe ve metafizik tanımları vererek bu iki çalışmayı birbiri yerine veya zıt anlamda kullanabilmiştir.
Kaynakça
- [1] Rene Descartes, Discourse on the Method of Rightly Conducting one’s Reason and Seeking Truth in the Sciences, çev. Jonathan Bennett, b.4, web kaynağı: http://www.earlymoderntexts.com/assets/pdfs/descartes1637.pdf s.14-18.
- [2] René Descartes, The Philosophical Writings of Descartes, Çev. John Cottingham, Cambridge University Press, 1985, s. 186.
- [3] R.S.Woolhouse, Descartes, Spinoza, Leibniz The concept of substance in seventeenth-century metaphysics, Routledge, 2002, s. 28-31.
- [4] Nicholas Rescher, G.W. Leibniz’s Monadology: An Edition for Students, University of Pittsburgh Press, s. 142.
- [5] Taşkıner Ketenci, “Kant Felsefesinde Metafizik ve İnsan Doğası”, Kaygı Dergisi, 4/2005: ss. 92-103. s. 93.
- [6] Taşkın Ketenci, a.g.e., s.95.
- [7]Kevin M. Cahill, The Fate of Wonder: Wittgenstein’s Critique of Metaphysics and Modernity, Columbia University Press, 2011, s. 152.
- [8] Kevin M. Cahill, a.g.e. s.20.