Geri Kalmak
Türkler, Müslümanlar ya da genel olarak doğu milletleri, batı karşısında neden geri kaldı? Bu yazıda kısaca içinde bulunduğumuz kültürün yenik düşmesini betimleyeceğiz. “Geri” dediğimizin ne olduğu belirsizdir. İlerilik silah üretimi veya ekonomik kalabalık değildir. İlerilik, toplum olarak birlik ve mutluluk içinde olmaktır. Geri düşmekten kasıt ise bunun tam tersidir. Yani toplum olarak mutsuz ve düşman halde olmamızı betimleyeceğiz. Gerek toplumsal mutluluk, gerekse ekonomik güç olarak geriye düştüğümüz için her ikisinin de nedenlerini sorgulayalım. Bakınız: dmy.info/kalkinma-nedir
İnsanın gelişmesini sağlayan iletişim ve paylaşımdı. Diğer canlılara nazaran daha yardımsever ve paylaşımcıydık. Birbirimiz için çalıştık. Bencilliktense birbirimiz için çalışmanın yararlarını gördük. Bir insanın hayatta kalacağı kısa süredense, hep beraber uzun yaşamlar sürebileceğimizi fark ettik. Bunun için farklılıklara saygı, hoşgörü, merhamet ve iyilik gibi özellikler edindik. Bunların hepsi düşmanlığın değil, sevginin eseriydi. Birbirimizi severek insan olmuştuk.
Kültürümüzü sevgi ile biriktirdik. Her birey kendinden sonrakiler için yaşadı. Toplumlar oluşturduk. Düşmanlıklar da oluşturduk ancak bu geçici bir depresyondu. Savaş her zaman vardı ancak çoğunluk, kendi grubunda da olsa, sevgi ile yaşamaktaydı. Dışarıya karşı aşırı düşmanlık toplumu yok ederdi. Az düşmanlık hep vardı, çoğaldığında yok oluşa yol açmaktaydı. Çünkü temelimiz birlikti. Düşmanlık bununu es geçmekti.
Bir insanın gücü nedir? Tek başına nasıl bir üretim yapabilir? Buna karşın bir araya gelen milyonlarca insan ise makineler gibidir. Herkes büyük insanlığın parçası olur. Parçası olduğumuz bütünler, bizim birliğimiz ile kuvvetlenir. Parçalar birbirine ne kadar çok kenetlenirse, bütün de o kadar kuvvetlidir. Parçaların birbirine düşman olduğu bütünler ise yıkılmak üzeredir. İşte geri kalışımızın en büyük nedeni. Birbirini sevememek. İnsanlığın en büyük mirası olan iletişimi kuramamak. Yani bir olamamak. Başarısız toplumlar birbirini sevmeyen, iletişim kurmayan insanlardan oluşur.
Neden Geri Kaldık
Toplumların yok olmasındaki birinci etken iletişim eksikliğidir. Kendi içinde olduğu kadar diğer toplumlar ile de ilişki kurmak bizim kökümüzde yer alan özelliğimizdir. Ancak İslam’ın ve Türklerin geri kalışındaki bir husus bu duruma zıt görünmektedir. İslam Devleti, Abbasiler, Osmanlılar gibi devletler çok büyük birliklerdi. Merkezi otorite çok kuvvetliydi. Bu kadar büyük bir devlet varken nasıl olur da iletişimsizlikten söz edebiliriz? Tüm nüfus tek padişah altında toplanmışken nasıl bir ayrılık olabilir? Avrupayı açıklayarak irdeleyelim.
Avrupa’daki siyasi bölünmüşlüğün rekabeti doğurduğu, bunun da gelişmeyi hızlandırdığı doğrudur. Ancak bu bölünmüşlüğün bizdeki tek devletten daha büyük bir birlik oluşturduğunu söylemeliyiz. Avrupa sürekli rekabet halindeydi ancak İslam gibi tehditlere karşı bir arada hareket edebiliyordu. Bizde ise, toplum, din, kültür ayırt etmeksizin yabancı ile işbirliği her zaman olmuştur. Bu bencilliği otoriteye bağlayabiliriz. Güç merkezde toplandığı ve farklı seslere imkan tanınmadığı için insanlar cahil kalmıştır.
Avrupa’da siyasi düşmanlıklar olsa da, bilgiye düşmanlık olmamıştır. Bizde yeni olan her şeye kötü gözle bakılırken, Avrupalı merak etmiştir. Mesela Avrupalı aydınlar o zamanın sosyal medyası olan matbaa ve yayıncılık sayesinde sürekli aydınlanmışlardır. Fikir alışverişi yapmışlardır. Aydınlanmanın temelinde de bu alışveriş yatmaktadır. Düşmanlık var diye bilgi ve teknoloji reddedilmemiştir. Bizde ise deprem olduğunda yeniliklerin sebep olduğu sanılmıştır. Deprem, hastalık oldu diye Takiyüddin’in rasathanesini yıkmak bunlardan biridir. Takiyüddin gibi, gerekli iş gücü her zaman vardır. Yalnız toplum birbirine düşmandır. İnsanlar, yeni ve farklı olana, sırf kendilerinden değil diye saldırmaktadır. Bencillik, bizi biz yapan hoşgörü ve yardımlaşma özelliğimizi köreltmiştir. Bu yüzden bencil toplumlar yok olmuştur, olacaktır.
Yakın örneğimiz Osmanlı da bencil yöneticilere sahiptir. Çoğu devşirme olan ve milli bağlılıktan yoksun bu kişiler halka inememiştir. Avrupa halkbilim çalışmaları yürütüp halkını araştırırken bizimkiler gittikçe uzaklaşmıştır. Edebiyat sadece saray etrafında dönmekte, iyilik ve merhametten çok az söz edilmektedir. Halk edebiyatı aşağılanmakta, toplumun temeli olan kalabalıklarla iletişim kurulmamaktadır. Halk kültürü ihmal edilip, halka inilmediğinde temeller sarsılmıştır. Bunu aydınların kullandığı dilde de görebiliriz. Sıradan bir Osmanlıca kitap ile halk farklı dilleri konuşmaktadır. Halen düzgün bir dilbilgisi kitabımız olmamakla beraber, halkın kullandığı yalın Türkçe de cumhuriyete kadar hiç merak edilmemiştir. Kültürün temelleri olan Eski Türkçenin tamamen Avrupalılarca ortaya çıkarılması ve işlenmesi de cabasıdır.
Merak- İletişim ve Örnek
Büyük bir eksiklik de meraktır. Sorgulamadır. Yani felsefedir. Felsefe olmadığından, kendimizi sorgulamadığımızdan, yanlışa düştüğümüzde kendimizi eleştiremedik. Eleştiremeyince de yanlışı sürdürüp gittik. Merak da insanın kendiyle iletişimi olarak düşünülebilir. Kendimizle barışık ve doğruları söyleyebilen biriysek büyük olasılık ile merak etmekteyizdir. Kendimizi kandırıyorsak, merakı susturmuşuzdur. Yine en baştaki iletişimsizlik sorununa geri dönmekteyiz. Önce kendimizle, sonra da toplum ile gerekli iletişimi sağlayamıyoruz. Merak etmiyoruz. Saygı duymuyoruz. Bu nedenle toplumumuz, kenetlenmiş toplumlar karşısında yenik düşüyor. İletişim kuramamak, en büyük geri kalış nedenimiz. Bunu bir örnekle açıklayarak geri kalmışlığımızı betimleyelim.Osmanlı’nın son döneminde, toplum olarak batılı güçlerin oyuncağı olmuştuk. Bizi geri bırakan da iletişimsizlik ve kopukluktu. Aydınlar halktan habersizdi. Çöküşün zirve noktasında Enver Paşa gibi halktan habersiz aydınlar vardı. Bunlar vatansever, ancak halkla bütünleşmemiş kimselerdi. Halkın bir dünya savaşını kaldıramayacağını bilemedi. Müslümanların İngiliz ve Fransızlara bir olarak ülkeyi parçalayacağını bilemedi. Çünkü insanımızdan bi-haberdi. Askerin mühimmatı olmadığını bilemedi ve 90 bin askerin soğukta ölümüne neden oldu. Kudüs İngilizlerce işgal edildiğinde müttefik Almanya’nın kutlamalar yapmasını öngöremedi. Halktan ve de dosttan habersizdi. Kabe’yi korumaya giden askerlerin oradaki halk tarafından aç bırakılacağını, düşmanla işbirliği halinde öldürüleceğini öngöremedi. Sonuçta Türk birliği kurmak için Orta Asya’ya gitti. Ancak buradan da haberi yoktu. İnsanların birlik olacağına, gelişip Rusya ile savaşacağına inanıyordu. Bunun imkansızlığını ömrünün sonunda fark etti. İnsanların düşündüğü gibi olmadığını, taassubun ve cehaletin egemenliğini gördü. Sonunda bir makineli tüfek ateşine atılarak intihar etti. Bu da bize toplum ile iletişim kurma gereğini anımsatan bir hayat hikayesi oldu.
İleri Okuma
- Ronan, C.A, Bilim Tarihi, Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve Gelişmesi
- Cengiz Özakıncı, İslam’da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü / 827- 1107
- İsmail Cem: Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi.
- Berkes, Niyazi: Türkiye’de Çağdaşlaşma
- Neden Geri Kaldık? Bitmeyen Kavga: Çağdaşlaşma, Kaynak Yayınları
Ayrıca Bakınız
- dmy.info/turkiyede-felsefe-egitimi
- * Gelişmişlik arzulanan bir şey olduğu kadar, kaçınılacak taraflara da sahiptir. Gelişmişlik sorunu için ayrıca dmy.info/insanligin-sorunlari yazısını okuyunuz.
ben paraya inanırım, inandırıldım inandıracağım. gerilik ilerilik umurum da olmaz, öyle öğrettiler, havuza bir şeyler atmalıyım. musluğum olmalı bir tane mutlaka, gerilik önemli değil öyle eğitildim, sorgulamadan çalışmalıyım ailemin ihtiyacı var, öyle söylüyorlar. mutlu musun diye sorulmaz paran var mı diye sorulur, öyle sordular. alabiliyorum parayla biraz mutluluk. sevdiğin var mı diye sorulmaz, birikimin var mı evlenmeye niyetin yok mu diye sorulur, öyle sordular. pek inancım kalmıyor yavaş yavaş, sormuyorlar bu konuyu belki ondandır. biz çevremizdekilerin bize verdikleri değerlerin toplamıyız öyle davrandılar, fikrimi değil kimi desteklediğim soruldu. herhalde neyse hayırlı bir şeydir, böyle söylemeliymişim, böyle söylendi. hayırlı bir şeydir.