Ölüm Nedir
Ölüm, organizmayı yaşatan biyolojik fonksiyonların durmasıdır. Hastalık, organ yetersizliği, cinayet, suikast, yaşlanma,intihar gibi nedenleri vardır. Örneğin: 2012’de Türkiye’de insanların ölümüne sebep olan ilk altı neden sırasıyla; %37,9 ile dolaşım sistemi hastalıkları, %21,1 ile kötü huylu tümörler, %9,7 ile solunum sistemi hastalıkları, %6,0 ile beslenme ve metabolizmayla ilgili hastalıklar, %4,3 ile sinir sistemi ve duyu organları hastalıkları ve %4,1 ile dışsal yaralanma nedenleri ve zehirlenmeler olarak görülmektedir. Ölüm biyolojik açıdan bir son değildir. Organizmanın yaşam etkinliği durduktan hemen sonra vücut ayrışmaya başlar. Midede bulunan enzimler öldükten sonra içinde bulunduğu bedeni sindirmeye başlar ve çürüme gerçekleşir. Bedenin tüm parçaları doğal döngüye dahil olur. Bak: dmy.info/hayat-nedir/
Yaşayan her şey ölür. Hayat ölüm ve yaşam döngüsü ile sürmektedir. Yaşayanların kaynağı ölenler, ölümlerin nedeni de yeni yaşamlardır. Yaşamın süreyle sınırlanması hayatın kendisi içindir. Böylelikle bedenler sürekli yenilenir ve dış etkilere daha dayanıklı bireyler dünyaya gelir. Kısaca, ölmek yaşamak içindir. İnsanoğlu ölüme anlam veremese de türün devamı ölüm sayesindedir. Ancak böylelikle güçlü bedenler, yeni teknikler ve fikirler ortaya çıkmıştır. Hayatta kalmak değişime ve uyuma bağlıdır. Değişimin insan bedenindeki tezahürü de ölümdür.
Evren yaklaşık 14 milyar,dünya da yaklaşık 4 milyar yaşında. Dünyada canlılık ise 3.5 milyar yıldır var. Hayatın var olması evrenin oluşmasına ve milyarlarca yılda içinde bulundurduğu enerjiyi dönüştürmesine bağlıdır. Canlılar yıldızlarda üretilen elementlerin bir birleşimidir. Tüm canlılar gök cisimleridir aslında. Milyarlarca yılda oluşan birçok maddenin gösterisi gibidir. Bir yandan da değişmeye ve dönüşmeye devam eder.
İnsan canlı olma yolculuğuna mikroskobik küçüklükteki sperm ve yumurtalıklar ile başlar. Yetişkin bir birey olana kadar 1 milyon kat büyür. Tüm bu süreç DNA adlı protein sarmalları tarafından kontrol edilir ve her hücrede bulunur. Bu küçük kimyasallar kim olduğumuz ve çocuklarımızın nasıl olacağına dair bilgi içerir. Günümüzde bilimsel çalışmalarla da belirlendiği gibi: sadece hatıralarımız değil, fiziksel özelliklerimiz de sonraki kuşaklarda yaşamaktadır. Tüm aile birbirine hatıralar ve bedenler yoluyla bağlıdır. Toplum ve insanlık da birbirine böylece benzer. İnsanlar da doğanın bir parçasıdır. Diğer canlılardan ayrı düşünülemez, zira “diğer canlı” biraz garip bir tabirdir. Aslında her canlı bazı küçük canlılardan oluşur. Küçük canlılar da gittikçe belirsizleşen bazı enerji şekillerinden meydana gelir. Her şey birbirini oluşturur, birbirinin sebep ve sonucudur. Organizmalar evrenin bir mizanseni gibi, geçici birer görüntü gibidir. Bak: dmy.info/yasamin-anlami-nedir/
Geçici görüntüler bir araya gelince de hayat adı verilen bir oyunu meydana getirir. Geçici görüntülere saplanıp bireyi yücelten eylemler oyunun geri kalanına zarar vermez. Kendi küçük kısmını bile yerine getirememiş olur. En fazla bir görüntü olan kişiliklerimizin görüntünün tamamı için geride kalması gerekir. Bu görselliği bozmak mümkün değildir, kişi en fazla kendini oluşturamaz. Nasıl ki uyuyup uyanıyoruz ki hareket edebilelim, ölüp doğuyoruz yaşamak için. Aslında ölüm de dilsel bir kısıtlılık, sadece değişiyoruz. Hem bedenen, hem de anılarımızla geleceğe doğru gidiyoruz. Bak: dmy.info/hayati-nasil-yasamali/
Alıntılar
- Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi. Arthur Schopenhauer
- İnsanların çoğu hayatlarının sonunda geriye dönüp baktıklarında molalarda yaşadıklarını görürler. Takdir etmeden ve zevk almadan geçip giden şeyin aslında hayatları olduğunu gördüklerinde şaşırırlar. Ve böylece umutlarla kandırılan insan ölümün kollarına koşar./Ölümden sonra, doğduğundan önce neysen o olacaksın. Arthur Schopenhauer
- Hayatın bütün esrarını çözdüğün vakit ölümü arzularsın. Çünkü o da hayatın sırlarından biridir. Halil Cibran
- Hayat daha absürd oldukça ölüm daha katlanılmaz olur. Jean Paul Sartre
- Ölümden neden korkacakmışım? Ben varken o yok, o varken ben yokum. Epikür
- Ölüm korkusu hayat korkusundan gelir. Hayatı tam olarak yaşayan biri her an ölmeye hazırdır. Mark Twain
- Ölüm hayatın her anında kendini hissettirir, ancak sadece bir defa gelir. Onu idrak etmek, acısını çekmekten daha güçtür. La Bruyère
- Cânı cânân dilemiş vermemek olmaz ey dil, Ne nizâ’ eyleyelim ol ne senindir ne benim. Fuzûlî
- Kadrüni seng-i musallâda bilüp ey Bâkî Turup el bağlayalar karşuna yârân saf saf. Baki
- Hiçbir ölü, öldüğü için hasret çekmez. Ancak taatinin azlığına yanar. Yoksa ölen kimse; kuyudan ovaya çıkmış, zevk u safa meclisine ulaşmıştır. Orası doğruluk yeridir, orada yalan yoktur. Ayranla sarhoş olan, has şarabı ne bilsin? Orası öyle bir doğruluk yurdudur ki, Hak onlarla beraberdir. Su ve çamurdan (bedenden) kurtulmuş, nur ile dostturlar. Bu hayat için iki nefesin kaldı. Bari gayret et de, ercesine öl. (Mesnevî, V:1774-79) – Mevlana
Dogumla ölüm arasindaki yasam cizgisi uzatildikca ölüm söylenidigi gibi kisa zamanda gelmez .insan bedeni yaslama kavramini yabancilasirsa sürekli genckalirsa ölümde okadar yabancilasir insana. Ölümsüzlük ne bir ilacta nede bir bitkide ölümsüzlük isan bedeninde zaten mevcut yaslanmaya sebepolandan vücudu arindirmaktir ölümsüzlük.
yashamda kalmak icin teselli sozler bunlar, gercekligi kabul edenlere gerekmez teselli
En uzun ömür ile en kısa ömür arasında bir fark olmadığını , sizi çevreleyen sonsuzluğu keşfettiğinizde anlarsiniz. Demiş ”Halil cibran” ,ölüm bu dünyadaki yaratılan herşey gibi ekmek gibi su gibi düşünce gibi kader gibi yaratılmış somut bi kavram bize yansıyan tarafını bile kaldiramazken biz aslında ölüm diye birşey olmadığını kavramak düşüncesi ne kdr derin dusunebildigimizi varsayarsak sayalım yinede çok uzak , yani ölüm de yine bizim için bir araç ve ihtiyaç hem madde anlamında hemde manevi anlamlarda ve tabi bilmediğimiz ve belkide ölmeden asla bilemeyecegimiz bir çok anlamda,
Oldukden sonra tüm gercekler ortaya çıkacak biraz sabredin
Hayat ana başlığının altında ölüm nedir yazısını görmek kadar anlamlıdır (!) hayat.
Ölüm başlangıçtır bitiş değil sonsuz hayata geçiştir
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Kur’an tefsiri Risale-i Nur’a göre ölüm korkusu firak (ayrılık) korkusudur. Yani ülfet ve ünsiyet ettiği (alıştığı) bu dünya hayatından ayrılmak, ölümün en acı ve en acıtıcı tarafıdır. İnsanların ölümden korkması da bu yüzdendir.Hayat vazifesinden terhis”Saniyen: Ölüm, sureten göründüğü gibi dehşetli değil. Çok risalelerde gayet kat’î, şeksiz, şüphesiz bir surette, Kur’ân-ı Hakîmin verdiği nurla ispat etmişiz ki, ehl-i iman için ölüm, vazife-i hayat külfetinden bir terhistir…
Hocam detaylı bir anlatım olmuş eline sağlık