Eğitim hayata hazırlamalı, sorun çözmelidir. Bizim gibi sonradan modernleşen toplumlarda eğitim daha da önem kazanır. Modernleşmede en başarısız toplum olduğumuz için buraya dikkat kesilmelidir. Biz modernleşmeyi ve batılılaşmayı ilk deneyen ve bunu halen tamamlayamayan bir toplumuz. Kültür değişmelerinde en önemli husus olan eğitimi beceremediğimizi buradan anlayabiliriz. Eğitimde başarısızlık da şekilcilik ve göstermelik iş anlayışımızdan kaynaklanmaktadır. Çocukların değil toplumun eğitilmesi gerektiğinin farkına varmadığımız için formalite halini alan okullar ile yerimizde sayıyoruz.
Bizim gibi sonradan batılılaşan toplumlarda toplumun eğitimi kritik önemdedir. Cumhuriyet döneminde başlatılan topyekun eğitim yarım kalmış ve yozlaşmış bir toplum ortaya çıkmıştır. Davranışların temellendiği değerler sarsılmış ve toplum arada kalmıştır. Böyle toplumlar zor bir hayat yaşar. İlkel hukuk ile pozitif hukuk arasında bocalarken statükoculuk yücelir. Değerlerin sömürüsü başlar ki durumdan faydalanmak genel temayül olur. Bu yüzden eğitim de dahil tüm sorunlar arada kalmış değerler dizisi ile çözülemez.
Yeni bir kafa gereklidir. Ne batının gösterişine, ne de doğunun edilgenliğine kapılmayacak, kendi ihtiyacına yönelik bir düşünce ortaya koyacak yeni bir anlayış lazımdır. Bu anlayış öncelikle eğitimin en büyük sorun olduğunu göz önüne alacaktır. Ancak eğitimden kasıt okul çocukları değil, toplumun genelidir. Toplum kendi kültürünü kazanamamış, geçmiş ve gelecekle bağ kuramamış, başkasının varlığına ilgi gösterememiştir. Hukuk bile göz ardı edilmiştir ki bu durum yüz yıl önceki yıkık devlette bile daha iyi haldedir.
Yirmi birinci yüzyılda aydınlanmayı geçirmiş batı toplumları bile eğitimi okuldan çıkarıp hayat boyu öğrenme haline getirmiş iken bizdeki göstermelik eğitim ancak geri kalmaya sebep olmaktadır. Eğitim verilmeden kendi kendine aydınlanacak bir kuşak mevcuttur, okulda bu kuşağın merakı ve aydınlanması sınırlanmaktadır. Yanlış eğitim ile bilgiden umut kesilmektedir. Halbuki okulun bir danışmanlık hizmeti olması, isteyenin sorunlarını çözebildiği ve yaş farkı gözetmeksizin etkinlikler yaptığı bir merkez halini alması gerekir.
Şehirlerde birbirine yaklaştıkça yalnızlaşan, doğadan ve kendinden kopan insan hayat boyu öğrenme ile hayat bulacaktır. Etkinlik merkezi olan, sorun çözen, herkesi davet eden bir okul nefret edilen bir yer olmaktan çıkar ve talep edilen bir yer haline gelir. Eğitimin artık çocukları eğme yeri değil insanın bağlarını kuvvetlendirme yeri olmasının zamanıdır. Bu durum hem insanlığın hem de değerler arasında kalmış mahcup ülkemizin çaresi olacaktır.
Gerçek eğitim nedir? ve Nasıl ulaşılır?
Senin veya bir başkası için nedir bilinmez ama… Benim için gerçek eğitim; ilimin ayağa gelmesi değil! ilim için ayakların şişmesidir. Ne, mekteplerde muallimlerin maskara edilmesine kadar düşürmektir! Ne, hocasının tezine karşı tez ürettiği için, sınıfta bırakmaktır! Asıl eğitim doğru soruyu sormak, soruya uygun yol gösteren rehberler bulmak ve sorunun çözümü için gerekirse kahf dağını aşmaktır. Ve o zaman insanlık aradığı yolda doğru cevapları bulacaktır.
Yoksa, sadece aynı çıkmaz yollara isim koyup levha dikmek, o yolu doğru yapmaz. Yolu yol yapan dağları delip, uzağı yakın etmek ve han’cısını ayrı yolcusunu ayrı memnun eylemektir.