Felsefeden hepimiz farklı şeyler anlarız. Hem sözcük farklı şeyler çağrıştırır, hem de felsefe adı altındaki eylemler farklı anlayışlara yol açar. Felsefenin neresinden baktığınız da önemlidir. Bir filmi anlamak gibidir. Herkes kendince anlar, ancak sanatçı kendisince bambaşka şeyler anlatmaya çalışmıştır. Çok derin bir felsefe sembolik bir film gibidir. Okur eğlenirsiniz, ancak yazarın demek istediği anlaşılamaz. Basit felsefe de dikkate alınmaz, çünkü anladığımızı küçümseriz. Anlaşılamaz olacaksınız ki büyük filozof desinler.
Bunu yapanlar hala var. Hala anlaşılmaz olarak filozof olduğunu sananlar var. Maalesef felsefenin bir boyutu böyle. Aslında tüm bilimlerde böyle bir eğilim mevcut. Terim kullanmak üstünlük belirtisi olmaya başlamış. Ne kadar terim, o kadar ekmek. İnsanlar anlarsa bayağı olursunuz, anlamadıkları şeyleri araya katmak sizden büyülenmelerini sağlar. Halihazırda kendilerinde olmayan bir şey, sizde vardır. Apaçık bir eksiklik hissederler ve terimleriniz sosyal zenginlik kaynağı olmuştur. Felsefenin bu boyutunda genel bir iletişim sorununu sorgulayabiliriz. Karşıdakine eksikliğini hissettirerek kendini yüceltmek, bayağı davranışlardan biridir. Bunu pek çok felsefeci denemekte ve yanılmaktadır.
Felsefe tarihi anlaşılmaz olanı anlatmaya çalışan ve olayı daha da karışık bir hale getiren yorumcularla doludur. Terminolojik kalabalık içerisinde daha da kaybolurlar. Zaten anlaşılmaz olanı daha da anlaşılmaz kılarlar. Filozoflar bir şeyler anlatmaktadır. Bunu dil oyunları içerisinde, anlaşılmaz halde ifade etmektedirler. Aslında filozofların masum olduğu söylenebilir. Bilim çevrelerinde bir terim aristokrasisi mevcuttur ve terim kullanmazsanız saygın sayılmazsınız. Elit olmak direkt ifade etmemektir. Söyleneni halk dilinde söylemek ayıptır. Bir de felsefenin bilinmeyeni araması sorunu vardır ki bu bazen anlaşılmaz olmayı getirir. Hayatın anlamı henüz keşfedilmemiştir, belki de ifade edilemeyecek saçma bir sorudur. Bunu arayan filozof da mecburen hayatın içindeki dilin dışına çıkmak zorundadır. Filozof masumdur da, onların felsefesini yorumlayanlar kabahatlidir.
Zaten dünya bu yorumcular yüzünden berbat bir yer haline geldi. Millet aslını anlamıyor, çoğu zaman okumuyor. Yorumcu anladığı yalanını söyleyerek daha da anlaşılmaz kılıyor. Millet de bunlara inanıyor. Mesela İslam, önceleri bilim ve aydınlık diniydi. Batı kültürü etkisinde bunu göremiyoruz, ancak bilim ve felsefe İslam devleti içerisinde dünyanın en iyi yerini edinmişti. Gel gör ki bugün terörizm ve cehalet dini haline geldi. Düşünmek kafirlik olursa, her şeyi dinden çıkmak sayarsan tabi ki terör dini olur. Neyin günah olduğunu açıklamak üzere kurulmuş ve Allah’ın sözünü anladığını söyleyerek kendince hüküm kuran yorumcular bunun baş sorumlusudur.
Bir fikri yazılı olduğu kitaptan okumak gibidir. Yazılı olduğu yeri değil de yorumcusunu okursanız hem fikri öğrenemezsiniz hem de kötü niyetli yorumcunun sizi tam zıt şeylere inandırmasına neden olursunuz. Çoğu dini çatışma da buradan geliyor. Aslını okumayıp yorumlara kanmanın en acı örneğini içinde bulunduğumuz İslam kültüründe görebiliriz. Müslümanlar ölüyor, ancak öldürenler de Müslüman. Aslını sorgulamadan, söylenenlere inanan cahiller dini de dünyayı da bu hale getirenlerdir. Dini bir tahakküm sayan kişiler bireylere sorgulamayı günah olarak aşılarsa bu düzen böyle gider. Yalnızca din değil devlet, toplum, milliyet de düşünmeyi engellememelidir ve düşünceleri çarpıtarak yorumlamamalıdır.
Felsefeden yola çıkarak hayatın her alanında var olan bir soruna değindir. Aslına bakmak gerektiğini, birisi söylüyor diye hiçbir şeye inanmamamız gerektiğini düşündürdük. Bu felsefenin ikinci boyutudur. Felsefenin ilk boyutu dilsel ve toplumsal eksiklikler yüzünden anlaşılmaz olan filozoftu. İkinci boyutu zaten anlayamadığımız şeyleri daha da anlaşılmaz kılan yorumculardır. Üçüncü boyut ise felsefenin sade boyutudur. Bu sitede yapmaya çalıştığımız, basit felsefedir. Düşündürmeye çalışan ama mümkün olduğunca anlaşılmaz olmamaya gayret eden felsefedir.
Düz boyutlu olan, ne demek istediğini anladığımız, yani bildiğimiz felsefe bize lazım olandır. Olayı çok karıştırmadan, anlaşılır ve direkt olarak ifade eden felsefe. Artık Yakın Çağ Avrupa’sının aristokrasisi yok. Dil bilmeyen, okuyamayan insan da pek azaldı. Kendimize bir felsefe tahtı oluşturmanın çağdaş dünyada bir yeri yoktur. O tahtın üzerinde küçük bir kesimi kandırabilirdik ancak dünya insanla dolup taşmış durumda ve büyük sorunlar ufukta bizi bekliyor. Küçük bir grubu kandırarak kendimizi yüceltmiş olmayız, aksine yok oluşa daha da yaklaşırız.
Basit felsefe milyarlarca insana hitap eder. Filozofları köşelerinden çekip hep birlikte ölüme doğru giden insanlığı düşündürmeyi amaçlar. Hep birlikte düşünerek aslında ortak anlamlandırma çabasında olduğumuzu ima eder. Filozofun kendisini anlatması ve anlaşılmamasından ziyade hep birlikte anlamayı amaçlar. Çünkü sadece hep birlikte anlayabiliriz. Anlam, bir sürü filozofun denediği gibi bireysel bir çaba değildir. Anlam her zaman “bize” aittir. Bu yüzden felsefenin üç boyutunu anlattık ve anlaşılır olanın, bizim anlamımıza dahil olanın kalıcı olacağını söyledik. Bak: dmy.info/category/yorum/anlamin-anlami
Sayın Felsefeci, Yazılarınızı yakından takip ediyorum. Benim için oldukca yararlı oluyor. Teşekkür ederim.
Okuyucunun temel çabasının kavramlar ve ilk başta önermelerle ilgili olması gerekir. Felsefecinin, tıpkı bilim insanı gibi, teknik bir terminolojisi vardır; onun kavramların ifade ettiği kavramları genellikle gündelik konuşma dan alınmıştır ancak çok özel bir anlamda kullanılmıştır.Okuyucunun, buna özel bir dikkat göstermesi gerekir. Felsefeci eğer aşina olunan kelimeleri, aşina olunan şekliyle kullanma eğiliminin üstesinden gelemezse, muhtemelen yazısının , anlamsızlaşmasına ve değersizleşmesine neden olacaktır.
Saygılarımla.
Şaban Aksu
Teşekkürler, günümüzde yeterince dürüst olanlar felsefenin dil boyutunu ikrar etmiş oluyorlar. Artık filozofun yeni bir şey söyleyemeyeceğini ve ancak bizden olanı betimleyebileceğini düşünmeye başladık. Bu yazı tek boyutlu basit felsefenin dil ve yorumlar yüzünden nasıl karıştırıldığını anlatıyor. Terimlere karşı değiliz, ama anlaşılmamak için kullanılanları hoş göremeyiz. Sizlerin değerli katkılarıyla bu sitede bizi anlamaya çalışıyoruz. Anlattığım şeylerin uygulamalı örneği bütün yazılarda görülebilir.
Aslında filozofların uğraştıkları yani düşüncelerine konu ettikleri her meselenin bir karşılığı vardır,insanlık aleminde. Yani hiç filozof masa başında entellektüel spor olsun diye felsefe üretmez. Her cevap bir soruna karşı cevaptır ve bu cevaplar sürekli değişebilir. Murat beyinde bahsettiği gibi gözden kaçan kavramsal şemaların ardına gizlenmiş sorunun aslı astarıdır. Aslında sorunun kendisi bizatihi ortaya çıkarılıp metinler bu sorunlar etrafında okunduğunda,filozofun mesele ettiği meseleye çözümü nasıl sağladığını da anlamış olacağızdır. Ama bir türlü mesele (eskiler mesail merkezli okuma derlerdi) merkezli okuma yapmadığımız için yorumcuların anladıkları üzerinden metne ulaşmaya çalışıyoruz .
Şaban beyinde bahsettiği gibi kavramlar önemlidir. Düşünce kavramlarla inşa olunur ama lafızlarla aktarılır. Dolayısıyla lafzın delalet ettiği kavramı yakalayıp o kavramın neye tekabül ettiğini idrak etmeden bir metninde ne söylediğini belirlemek mümkün değil tabi. Tabi gözden kaçmaması gereken kavramın da canlı bir varlık gibi olması ve hiç de sabit bir içeriğinin olmaması. Özellikle filozofların bir de dil canbazlıkları buna eklenince varın siz işin vehametini.
İnsan bu halde şöyle düşünüyor: Felsefi sorunlar çözülebilir mi? Hayattaki sorunları çözebiliyorsak felsefi sorunları neden çözemiyoruz? Felsefe uyduruk bir şey mi yoksa hayatın içinde olmayanı mı üretiyor? Eflatun filozofların hocasıdır, çok etkili bir filozoftur, ancak Aristoteles onun görülen dünyanın dışına atıf yapmasını eleştirmiştir. Belki de Aristo’nun dediği gibi, çok karıştırmamak lazım. Bununla birlikte Aristoteles anlaşılmaz olmaktan kaçamamıştır. Wittgenstein gibi, anlaşılmazlığı eleştirmiş, anlaşılamamıştır.
Felsefi sorunların çözülmesinde kesin sonuçlar yoktur, kesin sonuçlar, felsefenin bitmesi demektir.
Ben felsefe metinleri nasıl okumalı üzerine düşünüyorum, Sayın Murat Bey. Ben sadece Felsefe konusunda ilgili bir okuyucuyum. Öğrenmeye çalışan bir öğrenciyim.Sizin sorduğunuz bu sorular çocukça bir yalınlık taşıyan sorular olduğunu düşünüyorum. Çünkü onları yazıya döktüğünüzde o kadar da yalın gözükmektedirler ve cevaplandırılması zor şeylerdir. Ancak yine de ilk başta basit beyan temel olmaları anlamında yalın gözükmektedir.
Bu soruların açık ve iyi bir şekilde cevaplandırılması son derece zor olmasına karşın ifade edilmesi veya anlaşılması zor sorular değildir.
Zamanım olduğunda bu husustaki görüşlerimi belirtirim.
Saygılarımla