Yozlaşma Nedir
Felsefe merak etmek ve sorgulamaktır. Bu tanım herkes için geçerli olmayabilir, ancak bu taraftan öyle anlaşılıyor. Bu tanımıyla hareket edersek, felsefenin tekrarlanamayan bir eylem olduğunu söylemeliyiz. Bir felsefeyi aynen savunamazsınız. Bu yapılan felsefe olamaz. Ancak “tekrar” olur, ya da itikat, inanç veya öğreti denilebilir. Merak etmekse olay, neden bir yerde duralım? Neden bir şeyi kabul edip, onu doğuran merak koşullarını yok ederek, onu savunmaya kalkalım? Sorgulamadan kabul edersek yozlaşmış oluruz.
Tarih boyunca felsefenin neden ilerlemediği sorusunun cevabı da buradadır. Felsefe ilerleyen bir şey değildir. Felsefi soruların neden yanıtlanmadığı da böylelikle anlaşılır. Felsefi sorular kesin bir cevaba ulaşmak için değil, anlamak için sorulur. Felsefe kesinliğe muhalif, ve şüphenin de destekçisi olarak doğru yanıtları hedeflemez. Tam aksine tüm kesinlikleri sınayarak her şeyin göreli durumunu betimler. Bakınız: dmy.info/kesinlik nedir
Yoz Nedir
Tanımları ve saire uzlaşma çabalarını bir kenara bırakırsak, yozluğu anlatacağım. Yoz olmak nedir? Neden yoz oluruz?
Yoz:( Eski Türkçe. yavuz<yabız[kötü]’den): 1.doğada olduğu gibi kalarak işlenmemiş olan. 2.Kaba, adi, bayağı 3.Soysuz 4.Kısır anlamlarına gelir.
Buna göre yoz felsefe: bir başkasının felsefesini, düşüncelerini sorgulamadan kabul etmek; Yoz hayat: sorgulamadan, başkasına göre yaşamak. Yoz ise, kendin olamamaktır. Özgün olmamaktır, taklitçiliktir denilebilir.
İnsanlar ilk zamanlarda birbirinin farklılığına tahammül ederek toplum olmuştu. Daha sonra birbirimizin farklılığının asıl zenginlik olduğunu keşfederek ihtisaslaşmaya, yani işlerde uzmanlaşmaya başladık. Herkes farklı bir işte ustalaştı, birbirimizden çok farklılaştık. Herkes hayatın farklı bir tarafından tuttu. Birbirimizin farklılığı sayesinde doğa karşısındaki aciz durumumuzu yendik ve çağdaş toplumları oluşturduk. Ancak şimdi bir sorun ortaya çıktı. “Yozlaşma” Herkes kendisi olmayı bırakıp, insanlığa ve topluma yabancılaşıp, “öteki” olmaya başladı.
Çağdaş zamanlarda bir parçası olduğumuz doğayı unutarak kendi başımıza insan olduğumuzu sandık. Tarih boyunca yaşanan en büyük yozlaşma insanın doğaya yabancılaşması ve teknolojik aletlerinin esiri olmasıdır. Aslında Sanayi Devrimi’ne dek uzanan bir üretime ve emeğe yabancılaşma durumu vardır ki, ayrıca incelenmelidir. İnsanlığın temelinde yer alan işbirliği ve birbirimiz için uzmanlaşma, teknolojinin sebep olduğu taklitçilik ve yozlaşma ile arka plana atılmıştır. Ekranda gördüğümüz ürünler ideal hale gelmiş, özgün olmayı unutarak tüketimin esiri olmuşuzdur. Kendin olmaktansa özenti olmayı getiren bu durum, insanlığı oluşturan farklılıkların zenginliğini yok etmiş, bizi yozlaştırmıştır. Bak: dmy.info/farklılıklara-saygi
Gelecekteki Yozlaşma Nedir
Yozlaşmaya karşı yapılacak şey: başkasına göre yaşamamaktır. Başkalarının değer yargılarına göre yaşamaktan dünyayı tükenmenin eşiğine getirdik. Tüketim yarışı bindiğimiz dalı kesmekten başka bir şey değildi. Kendimize yeterli olandansa başkasının sahip olduklarına göre yaşadık. Bu yozlaşmaydı. İnsanlığın temelinde yer alan özgün ve farklı bireyler yerine yoz bireyler türedi. Yoz hayatlar kendini düşünmeyi düşünemedi. Sırf başkaları uğruna nice katliamlar, yok oluşlar yaşandı. Hepsi, düşünceleri gördüğü gibi kabullenen, eleştirmeyen insanlardan kaynaklandı. Eylemlerimizi sorgulamadığımız, sırf birisi dedi ya da birisi yaptı diye yapmamız bizi yok oluşun eşiğine getirdi.
Kendimiz olamamak, sorgulamamak, yani yozlaşmak, temelimizde yer alan özgün insan modeline uymamaktadır. Biz bu sayede bugünlere geldik. Doğanın vahşi yaşamındansa birlik olmayı ve sevmeyi denedik. Bu, diğer canlılara göre farklı ve sorgulanmış bir yaşamdı. Şimdiyse farklılığı değil, popüler olanı ve hareketlerin kesinliğini amaçlıyoruz. Tarih bize göstermiştir ki, hiçbir şey herkesin takip etmesini gerektirecek kesinlikte değildir. Bugün teknolojinin de katkıda bulunduğu kesin doğru olma iddiaları ve birbirimizin farklılığı yerine tek tipleştirilen insan, bizi toplum yapan özelliklerimize uymamaktadır.
Bizi insan olmaktan alıkoyan yozlaşmayı merak ederek çözebiliriz. Hayatımızdaki her şeyi gözden geçirelim. Kimse gerçeklerden korkmamalıdır. Kendini eleştirmek hiçbir zarara yol açmaz. Aksine, değerlerimiz geçerli ve doğru ise bunu sağlamlaştırır. Başkasından duyduk, bir yerde gördük diye kabul ettiğimiz şeyleri gözden geçirmek, insan olma yolunda doğayı sorgulayan atalarımıza bir borcumuzdur. Bunun için felsefe en büyük yardımcımız olabilir. Felsefe ile hayatın her anında merak edecek, yoz kavramları sorgulayarak, arkalarındaki gerçeği görebileceğiz.
Yozlaşma bana göre insanın kendisini unutmasından ya da kendi üzerine basmasından başka bir şey değildir, ruha yapılmış en büyük küfürdür.