İsrail’in oyunu, Amerika’nın işi, İran’ın şeriati, Yunan’ın hilesi, kapitalizmin kanunu, yabancı güçlerin istekleri, dış mihrakların dilekleri ve saire… Bir olayın sorumlusunu ararken çok seçeneğimiz var. Suçlamak kolay, ama çözmek zor. Suçluyu aramaya hemen başlayabiliriz, ama suçu ortadan kaldırmak aklımıza gelmez. Suçu da suçlayarak değil, düşünerek yok ederiz. Hiçbir suç şikayet edildiği için yok olmamıştır. Hiç kimse kötülük etmeyi küfür yiyeceği için bırakmamıştır.
Ülkemiz zor bir dönemden geçiyor. Toplum düşmanları halk arasında cirit atıyor. Cahil insanlar kendi ülkelerine ihanet ediyor ve çok acı bir şekilde bunun farkına bile varamıyorlar. Topluma karşı suç işleniyor. Biz suçluyu ararken en önemli şeyi gözden kaçırıyoruz. Kendi içimizde bir düşman var. Kabahati başkasında aramak bizim en büyük düşmanımızdır. Her sorunun dışarıda bir sorumlusu bulunabilir. Önemli olan içeride güçlü olup kendimize sahip çıkabilmek. Suçlamak yerine güçlü durmak. Nedense başkasını değil kendimizi düzeltmek pek aklımıza gelmiyor.
Türkiye dünyanın orasındaki bir yer olarak içli dışlı olmak durumundadır. Dünyanın farklı kesimlerinden izler taşıyan ve coğrafi olarak da bunu yansıtan bir köprüdür. Köprüden herkes geçebilir. Herkesi köprünün düşmanı olarak görürsek işimiz zor. Bunun yerine temelleri güçlendirmek, yani kimsenin bize zarar veremeyeceği bir sağlamlığa ulaşmak gerekiyor. Sağlam bir duruş sergilersek kimse dokunmaya cüret edemez.
Dış mihrakları suçlamak bize bir şey getirmez. Bu ülke her zaman içli dışlı olmuştur. Karışanı çoktur. Tüm ülkelerin dış mihrakları, oyunbozanları vardır. Tarihte bizim de bilfiil uyguladığımız politikalar bize uygulanmaktadır. Osmanlı’nın güzel yüzü sayesinde büyüdüğünü sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Türk devletleri güçlü olduğu dönemlerde diğer ülkeleri karıştırmış ve ele geçirmiştir. Şu an şikayet ettiğimiz durum, aslında tarih boyunca uyguladıklarımızdandır.
Ülke her ne kadar bu topluma aitse de Roma ve Osmanlı gibi iki dünya devletinin merkezidir. Anadolu batı ve doğu kültürlerinin en çok karıştığı yerdir. Sadece kendi içinde değerlendirilmemelidir. Sorumlu olduğumuz bir kültürel miras var. Bir de çağdaşlaşma ile cehalet arasında kalmak söz konusu. Modernleşmeyi beceremedik. Bu ikisinin arasında kalınca kendimize bile düşman olabiliyoruz. Hem tarihi bağlamda hem de çağdaşlaşamamanın verdiği risklerle içli dışlı olmak zorundayız. Bundan şikayetçi olabiliriz, ancak bir çözüm getirmez.
Çözüm şikayet etmeyi bırakıp kendimizi düzeltmektir. Her birey kendi işini düzgün yapmaya, önce kendini düzeltmeye başlarsa ancak o zaman rahata erişiriz. Dış mihraklar her zaman olacaktır. Suçlayacak birileri her zaman vardır. Halkı eleştirmek de çok kolaydır. Zor olan ve yapılması gereken kendini eleştirmek ve görmeyi istediğiniz değişim olmaktır.