Amerikan firmaları bayrakta insanlık Tarihi Nedir İnsan Ne zaman Nasıl Doğdu Gelişti Oldu Geçmişi

Amerikan Dış Politikası

Amerikan firmaları bayrakta insanlık Tarihi Nedir İnsan Ne zaman Nasıl Doğdu Gelişti Oldu GeçmişiAmerikan dış politikası, felsefi bir konu olmasa da,  hayati bir konudur. Yaşayan herkesi etkileyen bir saçmalıklar dizisidir. İlgi göstermesek de, bir şekilde hayatlarımıza etki etmektedir. Bu yüzden kısa bir inceleme yazdım. Umarım hayata ilişkin sorularınıza yardımcı olur. Baştan söylemeyim ki: Amerikan Dış Politikası, ne Amerikandır, ne politikadır, ne de sadece dışarıyla ilgilidir. Bunlar bencil bir kötülük timsalinin, hayatımızı her an etkileyen araçlarıdır.

Amerika Nedir?

Dünya adlı gezegenin bir kısmına verdiğimiz isimdir. Burada binlerce yıldır yaşam olmasına rağmen yeni keşfedilmiş gibi yaptığımız, ve vatandaşlarını yok ederek yerleştiğimiz bir kıtadır. Kısa tarihi: Yaklaşık 15.000 yıl önce Asyalılar Bering Boğazı’nı geçerek doğuya doğru yayıldılar. Burada diğer kültürlerden habersiz şekilde tarım devrimini gerçekleştirdiler. Büyük bir birikim oluşturdular. Ancak Avrupa ve Asya ile etkileşim olmayınca öldürme güçleri eksik kaldı. Silahlanma ve sömürüde ilerleyemediler. Kristof Kolomb 1492’de Karayipler’e gelerek burayı Hindistan sandı. 16. yüzyılda, İtalyan kaşif Amerigo Vespucci, Hindistan zannedilen yerlerin aslında başka bir kıta olduğunu keşfetti. Bunun üzerine kıtaya ismi yakıştırıldı.  Kaşifler birbiri ardına Amerika’ya yola çıktı. Her biri kıtanın farklı yerlerinden haberdar ediyor, farklı kargolarla geri dönüyorlardı. Değerli taşlar, madenler, sonsuz verimli topraklar ve en önemlisi güçsüz insanlar olduğu haberi yayılınca, Avrupa orduları alelacele yola çıktı.

Sam Amca amerikan dış poltikasıBütün kıta Avrupalı güçlerce kolonize edildi. Afrika’dan köleler getirilip buradaki işlerde çalıştırılıyordu. Beyaz efendiler yerli halkı öldürüp, köleleri de öldüresiye çalıştırmak zorundaydı. Çünkü Avrupa’ya her zaman daha fazla hammadde gerekiyordu. Bu olay yaklaşık 300 yıl devam etti. 1775’te beyaz efendiler kazançlarını Avrupalı büyük efendileri ile paylaşmak istemediler. Amerikan Bağımsızlık Savaşı ile Amerika Birleşik Devletleri kuruldu. Avrupalıları eleştirip özgür yaşam, serbest din, insancıl politikalar vaadettiler. Dünyanın diğer kısımlarına göre daha serbest politikalar olduğu doğruydu ancak bu da beyaz kesime mahsus bir durumdu. Siyahlar ve yerliler 20. yüzyılın ortalarına kadar insanca muamele görmemişti.

Serbestleşme, liberal anlayış arttıkça, insanlar ABD. ye geldi. Zengin, fakir herkes fırsatlar ülkesine akın etti. Kıta Avrupası’nın düşmanlıklarından ve eski siyasetin kısır döngülerinden azade bir şekilde dünyanın en güçlü devleti oluştu. Bu devletle birlikte en büyük sermayeler, zenginler de oluşuverdi. Bu ikisi birbirinden bağımsız değildi, çünkü Amerika’da liberal- kapitalist anlayış doğrultusunda, işler her zaman özel teşebbüse verilmekteydi. Devlet eliyle iş yapmaktan kaçınılıyordu. Ülke büyükse özel şirketler de büyüktü. Sonuçta, kaçınılmaz olarak şirketler devleti yönetir hale geldi. ABD. dediğimiz serbestlikler cenneti o kadar serbestti ki, devletin yönetmesi gereken şirketler devleti yönetmekteydi. Bunun sonucunda halk uyutuldu, dış siyaset kapitalizme göre şekillendi.

Amerikan Dış Politikası

  1. amerikan dış poltikası Amerikan dolarıABD. serbestleşme anlayışı sonucunda, büyük güçlerin denetimine girmiştir. Başlarda Washington, Jefferson, Lincoln gibi vatansever başkanlar bulunsa da, zamanla kukla başkanlar gelmiştir. Sermayenin özgürlüğünü, özel teşebbüsün hayatın her alanında uygulanmasını önemseyen politikalar, maddi olarak zengin insanların gücü ele geçirmesine neden olmuştur. Bunun sonucunda ulusal değil, ancak parasal bir ülkeden ve siyasetten söz edebilmekteyiz.
  2. Bu yazı Amerikan Dış Politikası olarak ifade edilir ancak “paranın her alandaki tecavüzü”nü anlatır. ABD. yönetimi şu an Amerikan değildir. Bahsettiğimiz gibi, sermayenin politikada bilfiil yer aldığı mevcut durumda, paranın dini ya da milleti olmaması nedeniyle, ancak Amerika adı ile bilinen kapitalist güç odağından bahsedilebilir.
  3. Bu bir dış siyaset değildir. Sermayenin ahlak anlayışı vatan, ümmet, insanlık dinlemez. Dolayısıyla Şikayetçi olunan ABD. dış politikası aslında ABD. nin iç politikasını da etkilemektedir. Hatta, kapitalizm önce kendi çocuklarını yemektedir. Politika ile ilgilenmeyip, düşünmesinler diye ABD. halkı aptallaştırılmıştır. Gözlerini perdelemek için medya ve tüketim alışkanlıkları devreye girmiştir.
  4. amerikan dış poltikasıBu bir politika uğraşı da değildir. Politika, devlet yönetme çalışması ise, burada öncelikli olan devlet değil, azınlığın zenginliğidir. Amerikan dış politikası halk iktidarı ile yönetilmez. Halkı bir hammadde olarak kullanan, aşırı serbestleşme nedeniyle hırslarının kölesi olmuş şirketokrasi(şirket idaresi) ile yönetilir. Bunun temelde bir bencillik sorunu olduğunu ve bencilliğin de önce kendine zarar verdiğini belirtmeliyiz. Çevresi sayesinde var olan insanın, sadece kendine göre davranması ve çevresini yok etmesi, kendisinin de yok olmasına neden olacaktır. Bak: dmy.info/bencillik-nedir
  5. ABD. halkı iki partili bir tiyatro oyunu ile yönetilmektedir. Seçim kampanyaları finans şirketlerince desteklenen ve açık bir şekilde başkanların, şirketlerin parasıyla seçildiği bir düzenek mevcuttur. Halktan iki benzer kukladan birini seçmesi beklenmektedir ki bu aslında bir seçim değildir. Formalitedir. ABD. halkının bunu umursadığı da söylenemez. Belki bazen düşünürler, ancak tüketim ile o kadar meşguldürler ki, politika, toplum vs. işlere vakit kalmaz. Dünyanın geri kalanından onlarca kat fazla tüketen bir hovardalığı sürdürmek zorundadırlar.
  6. ABD. vatandaşı günün çoğunda nasıl daha fazla yiyebileceğini ve daha az hareket edebileceğini düşünürken hükumete hükmedenler istedikleri şeyi yaparlar. Dünyanın en gelişmiş halkı o kadar meşguldür ki, TV. de gösterilen haberleri gerçek sanmak zorundadır. Çünkü çok büyük bir tüketim işi vardır ve sorgulamaya vakit kalmaz. Üstelik bu haberler küçük bir ortadoğu ülkesinin ABD. yi yıkmaya çalıştığına ilişkin olsa bile inanırlar. Orayı bombalamaya giden bir uçağın fiyatı kadar parası olan bu ülkeler 30.000 km. ötedeki ABD. yi yıkacaklardır. Güzel haber, okumak yorucu iş. Şimdi 4’er tane diyet hamburger sipariş edelim.
  7. Ortadoğu demişken iki örnekle durumu pekiştirelim. Bildiğiniz gibi, ABD. 1950’lerden itibaren buralarda mevzileniyor. Barış getirdiği söylenen Amerikan silahlarının durumu her geçen gün daha da kötüleştirmesi neden olabilir? İlkin, İslam’ın 1.6 Milyar üyesi ve en hızlı yayılan din olması ile başlayalım. Büyük bir itikat ile bağlanmış olan bu nüfus kontrol edilmezse sermayenin çıkarlarına zarar verecektir. 2030’da Dünya nüfusunun çeyreği müslüman olacaktır. ABD.ye göre bir güç olmaması için bölmeli, öldürmeli ve düşman etmelidir. Büyük sermayenin hep büyük kalması için, en önemli enerji havzasında ve en hızlı büyüyen iş gücü ile rakipler çıkması kabul edilemez. Hazır küçük devletlere bölünmüşken, ortalığı karıştırmak gerekir. Bu yüzden 11 Eylül gibi, çocukların bile inanmayacağı ancak ABD.lilerin inandığı bir yalana başvurdular.
  8. G8 amerikan dış poltikasıBunu daha önce de yapmışlardı. Haçlı Seferleri, Dünya savaşları, Pasifik Savaşıı, hep benzer dayanaklara sahipti. Yalanlar ve entrikalar üretilmiş, sonuçta zenginlerin çıkardığı savaşta fakirler ölmüştü. Yine böyle bir durumda, ABD. ortadoğu nüfusunu kontrol etmek ve buradaki doğa kaynaklarını lehine kullanabilmek için “terör” diye bir şey icat etmişti. Kendi vatandaşlarını(şirketler için vatandaş yok, sadece istatistik) öldürmekten kaçınmamıştı. Pasifik Savaşı’na yol açan, küresel güç Japonya’ya atom bombası atılmasına , koşulsuz teslim olmasına neden olan Pearl Harbor Baskını da bir danışıklı dövüş eseriydi. Birilerine savaş açabilmek için mağdur rolüne bürünmek, halkı uyutabilmek için şarttı.
  9. Sonuçta kim nedenleri sorguluyor ki? Felsefe desen, zaten ölmüş. İki resim, çatapat, bir de sesin yüksek çıktı mı tamam. Sermayenin ve bencilliğin temel güdüsü buydu. Ancak bencillerin hesaba katmadığı şey, bunların tepkisiydi. Yani herhangi bir eylemin muhakkak bir karşılığı vardır. Bunu anlamamak kötülüğün tanımlarından biridir. Mesela, müslümanları kontrol etmek için İsrail adında bir polis devlet kuralım. Yahudilik falan bunlar da iyi bahane. Sermaye şahane. Bütün dünya eleştirmiş, bize ne? Sonuçta onlar aslında olmayan bir şeyi eleştiriyorlar. Gerçeği değil, onlara sunulan yalanı: İsrail’e ya da Amerika Birleşik Devletleri’ne lanet okuyorlar.
  10. Maalesef benciller ABD. ya da Amerikan halkının eleştirilmesini önemsemiyorlar. Amerika’ya düşman olunması o kadar önemli değil. Çünkü politik idare asıl amaçları olan sermayenin hükmünü sürdürmekle ilgileniyor. Bütün dünya ABD. ye düşman ama onlar bu konuda bir şey yapmıyorlar. Hatta düşmanlık ve kin insanların gerçeği sorgulamasını engelleyeceğinden, daha da fazlası için çabalıyorlar.

Sonuç

Sermayesi gelişmiş devletler kendi sonlarını hazırlarken, geri kalmış bir ülkede yaşamaktan mutluyum. Umarım tüketim hırsımız gelişmez. Umarım bu düzene daha fazla dahil olmayız ve bir gün kaynaklar tükendiğinde kendimizi tüketmek zorunda kalmayız. O zamana dek, hiçbir şeyin nedensiz olmadığını hatırlayalım. Bencillik, sömürü, kötülük, iyilik dahil her şeyin etkisi ve tepkisi var. Bakınız:  dmy.info/insanligin-sorunlari

Leave a Reply