Can sıkıntısı Nedir Can Sıkıntısı

Can Sıkıntısı Nedir

Can Sıkıntısı Nedir

Can sıkıntısı Nedir Can SıkıntısıCan sıkıntısı(en. boredom), insanın yapacak bir eyleme sahip olmadığı duygusal durumdur. Oyalanma imkanı bulunmayan bunalım ve tedirginlik hali olarak da düşünebiliriz. Bireyin ilgi eksikliği ile ortaya çıkar. Mevcut koşullara ilgi duymama halidir. Bilişsel açıdan dikkati yöneltme işlemiyle alakalıdır. Dikkatsizlik, ilgisizlik hissi olarak özetlemek mümkündür. Pozitif psikoloji açısından “bireyin yeterli olandan daha fazla beceriye sahip olması” durumudur. Varoluşçulara göre: oyalanmayı sürdüremeyen kişinin varoluşu fark etmesidir. Üç şekilde ortaya çıktığı söylenebilir. Bunlar:

  1. İstenen etkinlikten alıkonulma hali
  2. İstenmeyen etkinliğe zorlanma hali
  3. Nedensiz biçimde, uğraşacak eylem bulamama hali.

Dilin göreliliği ve sınırlılığı içerisinde “can sıkıntısı” içerisine yerleşmiş anlamlardan 3. sünü işleyeceğiz. Can sıkıntısını hareketlerin temeli olarak irdeleyecek, dikkati odaklama eyleminin öncülü olarak anlayacağız. Buradaki sorgulamalar acı çekme, eziyet, üzüntü, vesvese anlamlarından hariç, var oluşsal neden olarak can sıkıntısı anlamına dahildir.

Felsefede Can Sıkıntısı

Schopenhauer’e göre: gündelik yaşantımız tutkularımız tarafından yönlendirilmediği sürece can sıkıcıdır. Tutkularımız bunu esir aldığında da  bize acı vermeye başlarlar. Bu nedenle mutluluk için gerçek bir kuvvet fazlalığı gereklidir. Yani istençlerinin hizmeti için gereken ölçünün üstünde zeka fazlalığına sahip olanlar mutludurlar. Yaşam, can sıkıntısı ile acının arasında sallanarak gidip gelendir. İnsan da hayatı boyunca bu ikisi arasında çaba verir. Schopenhauer can sıkıntısını insanın kibrine kanıt olarak gösterir. Ona göre hayat kendi içinde yetkin ve iyi bir şey olsaydı sıkıntı diye bir şey olmazdı. Sadece var olmak bile bizi doyuma ulaştırmalıydı. Hayatın içeriği pozitif değildir. Sıkılmak gibi eylemler hayatın nahoş tarafının belirdiği anlardır. Bak: dmy.info/schopenhauer-felsefesi-hayati/

Heidegger can sıkıntısına büyük dikkat gösterir. Metafiziğin Temel Kavramları ve Metafizik Nedir? adlı eserlerinde özellikle inceler. Ona göre can sıkıntısı, bireyin kendi oluşturduğu dünyaya katlanamadığı bir duruma denk gelir. Varoluş ile beraber olduğu her şey arasına giren ve bunların yaşayan bireye suskun kaldığı durumdur.  an sıkıntısı zamanın donduğu andır. Varlık ve zamanın ivmelenemediği zamandır. Heidegger’e göre insan kendisiyle karşılaşmamak için meşguliyet arar. Kendi içerisinde bir umutsuzluk çölü vardır ve burada yalnız kalmamak için dışarısı ile oyalanır. Tüm dünyada neredeyse herkesin belli başlı inançlar edinmesi bu oyalanmaya örnektir. Din oyalanma için anahtar ögerledendir. İnsan din ile zamanı saklar. En büyük uğraş alanlarındandır. Can sıkıntısı bizi zaman ve varlık problemine götüren bir araç olarak, aynı zamanda bir fırsattır da. Böylelikle hep bastırmış olduğumuz varlık problemini sorgulamanın bir yolu ortaya çıkar.

Blaise Pascal’a göre bazı engellere karşı rahatlık ararız. Rahata ulaştığımızda rahat katlanılmaz olur, çünkü can sıkıntısı gelir. Birey, uyarıcı veya odak olmazsa: hiçlik, varoluşun anlamsızlığını ve varoluşsal kaygı ile karşı karşıyadır. Pascal sonsuz ve sınırsız objenin, yani tanrının bu sonsuz boşluğu doldurabileceğini düşünür.

Erich Fromm gibi eleştirel teoriye mensup düşünürler can sıkıntısını, endüstriyel topluma yönelik psikolojik bir cevap olarak tasarlar. Fromm’a göre: sanayi toplumundaki insan yabancılaştırılmış işgücüdür. Doğadan uzaklaşır, yaşam koşullarında yabancılaşır. Sanayinin, sömürünün ve yıkımın bir üyesi olur. Can sıkıntısı bunların sonucunda ortaya çıkan bir edimdir. Şiddet ve yıkıcılığın en büyük kaynağı olması muhtemeldir. Bilinç harici olarak her zaman devam eder. Teknoloji ve tüketim kültürü sadece buna yönelik dikkati dağıtır. Can sıkıntısı üretici gücümüzün felce uğraması olarak da algılanabilir.

Yorum

Her an uğraşacak bir şey, bir meşguliyet aramıyor muyuz? İnsanın doğal uyaranı can sıkıntısı, tepkisi de oyalanmadır. Can sıkıntısı tüm hareketlerin kaynağı olabilir. Aslında tüm evrenin can sıkıntısıyla oluştuğunu söylemek mümkündür. Evren dediğimiz şey, enerjinin yoğunlaştığı odak noktaları ve geriye kalan büyük boşluklardır. Her ne kadar biz gök cisimlerinden bahsetsek de, evrende aslolan boşluktur. Big- Bang(büyük patlama) dediğimiz şey enerjinin küçük bir noktaya yoğunlaşması ve hızlı şekilde genişleyerek dağılmasıdır. Dağılmanın ardından enerji, boşlukta çok ufak noktalarda yoğunlaşmış ve bildiğimiz anlamdaki cisimleri meydana getirmiştir. Atomun %99,999’unun boş olduğunu, evrendeki boşluk oranının da %99.9…(sonrasında 28 tane dokuz var) olduğunu bilmek boşluktaki meşguliyetimizi betimleyebilir. Bu boşlukla ilgili bir yazı daha sonra yazacağım. Şimdilik evrenin oluşumunun dahi boşlukta bir uğraş bulma hareketi olarak göründüğünü söylemeliyiz.

İnsan hayatının büyük kısmı uyumakla ve beklemekle geçiyor. Eylem halinde bile, eylemin içerisinde bekleyişler ve boş zamanlar var. Günümüzün ne kadarı dolu geçiyor? Uyku, trafik, sıralar, insanlar hep vakit alıyor. En dolu anlarda dahi bir şeyler beklemek durumundayız. En basit oyunu oynarken bile yükleme süresini bekliyoruz. Her amaç için kat edilmesi gereken boşluklar var. Hayatın çoğunlukla boşluk olduğunu söylemek mümkün. Anlamlı diyebileceğimiz hareketlerimiz ise, büyük boşluktaki yoğun noktalardır. Bu noktalar haricinde boşluktayız. Boşluk ise can sıkıntısının belirdiği yerdir. Can sıkıntısı insanın boşlukla buluştuğu yerdir.

La_Touche_Lennui_1893-can-sikintisi-dmyinfoBoşluğu hissettiğimiz anda yapacak bir şeyler ararız. Can sıkıntısı, boşluğu doldurma arzusudur. Mevcut koşullar bizi oyalamaya yeterli gelmemektedir. Tatmin olmak için değişiklik yaparız. Olağan akışı bükerek tatmin olacağımız hale getirmeye çalışırız. Evreni oluşturan enerji de varlığı bozunuma uğratarak olağan olmaktan alıkoymuştur. Tüm evreni stabil ve yaygın şekilde oluşturmak yerine odaklamıştır. Belli ki insan dilinde bir arayış olarak anlayabileceğimiz ve can sıkıntısı dediğimiz fenomeni, evren öncesine atfedebileceğimiz bir durum söz konusudur. Evrenin, insanın, kültürün oluşumu boşluk hissinin değişik şekillerdeki doldurulmasıdır. Can sıkıntısını da tüm hareketlerin nedenler bilimi olarak betimleyebiliriz.

Evren can sıkıntısından mı meydana geldi?  Biz de can sıkıntısından mıyız?  Varoluşsal bir neden arıyorsanız soruların cevabı evet’tir. En azından insan dilinde benim bulduğum en doğru sözcüktür. “Sıkıntı” tüm bu gidişatı açıklamaya yaklaşabilen bir sözcüktür. Bir düşünün, neden evren diye bir şey olsun? Atalarımız neden çocuk yapsınlar? Hayatı yaşayıp ölüp gitmek varken, ne diye çocuklarla uğraşmışlardır? Amaç oyalanmak olabilir mi? Binlerce yıldır fiziksel koşullarımız yeterli olduğu halde, neden hala gelişmişlik peşindeyiz? Hayatın bir hedefi yok. Belli bir amacı da yok. Gidişatı ise içeriden betimlemek zor. Ama hala bir şeylerle uğraşıyoruz. Neden arkamıza yaslanıp gökyüzünü izlemiyoruz? Evlerimizde mutlu olmak varken neden dışarıda uğraşlar arıyoruz? Belki de her hareketimizin öncülü olarak “can sıkıntısı”nı tanıyabilir ve bu hissi evrenin diğer parçalarında da görmeye çalışabiliriz.

Alıntılar

Gerçek şu ki: herkes sıkılmıştır ve kendini yeni uğraşlar bulmaya adar. Albert Camus

Herkesin üzerinde uzlaştığı konuşmadan daha sıkıcısı yoktur. Montaigne

Can sıkıntısı öyle bir derttir ki , birbirini sevmeyen insanları birbirine aratır. Arthur Schopenhauer

İnsanın aklı çoğaldıkça, can sıkıntısı artar. Dostoyevski

Can sıkıntısı tüm kötülüklerin anası olduğuna ve sürekli ilerlediğine göre, şüphe yoktur ki: dünya geriye gitmektedir ve kötülük yayılmaktadır. Bu dünyanın en başlarına kadar izlenebilir. Tanrılar sıkılmıştı, bu nedenle insanları yarattılar. Soren Kierkegaard

Bazı şeyler kanatlarımızı açar. Bazı şeyler can sıkıntısı yapar ve hayal kırıklığını incitir. Biri önümüzdeki bardağı doldurur. Biz sadece kutsallığı tadarız. Mevlana 

Aynı şeyi tekrar tekrar yapmak sadece can sıkıntısı değildir, kontrol etmek yerine yaptığın şey tarafından kontrol edilmektir. Heraklit

 

Leave a Reply