Çince odası

Çince Odası

Kapalı bir yerde dışarı ile temasınız olmadan duruyorsunuz. Size dışarıdan Çince karakterler veriliyor. Önünüzde ise gelen Çince karakterlere karşılık hangi Çince yanıtları vereceğiniz yazılmış. Çince bilmiyorsunuz, ancak elinizdeki yönerge ile dışarıdaki kişiye Çince yanıt verebiliyorsunuz. Dışarıdaki kişi ise sizi görmediği için, yönergeye göre verilen cevapları sizin verdiğinizi düşünüyor. Dışarıdan Çince biliyormuş gibi görünüyorsunuz. Bilgisayarlar tam olarak böyle çalışıyor. Düşünmüyor, bilmiyorlar, ama öyle görünüyor ve işe yarıyorlar.

Çince odası(1980) John Searle tarafından öne sürülen bir düşünce deneyidir. Bir bilgisayarın zihin, anlayış ve bilinç gibi kavramlara sahip olamayacağını ortaya koyar. Ona göre makine Çince bilemez, ancak dışarıdan Çince biliyormuş gibi görünür. Çince bilen veya düşünebilen yapay zeka “güçlü yapay zeka” olarak adlandırılıyor. İnsan zekasından ayırt edilemeyen bu tür zekanın mümkün olmadığını söyleyen Searle Çince odası argümanını oluşturmuştur. Ona göre yapay zekanın mahiyeti Çince biliyormuş gibi görünmek, yani öyleymiş gibi yapıp tanımlanan görevleri yerine getirmektir. Buna da “zayıf yapay zeka” deniyor.

Çince odası

Searle bilgisayarların yalnızca verilen görevleri yerine getirdiğini ve insansı bir düşünmeye sahip olamayacağını ifade eder. Yalnız insanın da benzer bir yapıya sahip olduğunu gözden kaçırır. Hangi insan kendi başınadır? Bedenimiz, kişilğimiz, tüm bilgimiz ve genetiğimiz önceden verilmiştir. Yaratıcı düşünme sanki yanlış bir yorum ve dış etkenlere göre hareket etmek tek yaptığımız şey olabilir. Hayatlarımız verilmiş, dikte edilmiş.. Çince bilmeyen, ama biliyormuş gibi görünen; özgür olmayan, ama özgürmüş gibi görünen makineler olabiliriz.

Bilgisayar 0 ve 1(elektrik yok ve elektrik var) mantığı ile başlamış ve bunların muazzam sayıdaki birleşimi ve türevleri ile günümüzdeki karmaşıklığa ulaşmıştır. Temeldeki basit prensip bugünkü zirvesinde hiç belli olmuyor. Bilgisayarları sanki düşünüyorlarmış gibi kullanıyoruz. Kendimizi de.

yapay zeka

İnsan hayatı da yok ile var arasında. Bilgisayarın 0 ve 1’leri gibi kavramlarımız. Acı- tatlı, yüksek- alçak, soğuk- sıcak, uzun-kısa değerlendirmelerimiz tam da buna benziyor. İkili sayı sistemi ikili insan değerlerinin matematiksel ifadesi. İkili elektrik devresi ikili bedenlerimizin farklı bir ortamdaki benzeri. Biz ikili olmadığımızı, karmaşık olduğumuzu iddia ediyoruz. Bilgisayar ekrandan ikili görünmüyor, gayet görkemli, biz de.

Bilgisayarların düşünemeyeceğine dair kuramlar insanın düşünemeyeceğine varmadıkça geçersiz kalıyor. İnsan da basit, insan da tanımlı ve “zayıf zeka.” Yapay zeka yapmaya çalışırken zekanın ne olduğunu bilmemek de ayrı bir nokta. Bilmediğimiz bir şeyin daha güçlüsünü mü yapmak istiyoruz yoksa tesadüfen bulduğumuz şeylerden işimizi gören aletler yapmaya mı gayret ediyoruz? Basit ve tesadüfi temellerimizden işimizi gören hayatlar yaptığımıza göre bunu da yapabiliriz. Yapay olanını da becerebiliriz diye düşünüyorum.

…Havaya fırlatılan taş düşünebilseydi kendini tamamen özgür sanırdı…

…Her insanın sahip olmakla övündüğü özgürlüğü şudur ve yalnızca bundan ibarettir, insanlar arzularının bilincindedirler ve onları belirleyen nedenlerin farkında değildirler…

Benedict de Spinoza, On the Improvement of the Understanding, Courrier, 2012, s.390.

Leave a Reply