sanal hayat

Sanal Hayat ve Gerçeklik

Sanal Hayat

sanal hayatOyundaki gerçeklik bize Eflatun’un Mağara Alegorisi’ni[1] anımsatır. Hayattaki gerçeklerimiz mağaraya hapsolmuş ve gölgeleri gerçek sanan mahkûmlarınkine benzer. Kendi gerçekliğimize dışarıdan bakamadığımız için; neyin sanal, neyin gerçek olduğunu tam olarak söyleyemeyiz. Hayat basit anlamda bir oyun, karmaşık anlamda ise bir sanal gerçeklik olabilir. En azından, soylu gerçeğimizden uzaklaştırarak farklı bir yerde tuttuğumuz sanal gerçeğin o kadar da sanal olmadığını anlayabiliriz. Hayatın bir oyun niteliğinde oluşu, evrenin bilgisayar ortamına benzetilmesi ve gerçeğin ayırt edilemez durumu; sanal gerçeği fiziksel gerçekten aşağı konumda bırakmamıza engeldir.

Aletlere yansıttığımız gerçekliğimizin sanal olup olmadığı sorgulanmalıdır. Sanal bir karaktere bürünen birey oyun oynadığını bilse de, oyunu yaşamaktadır. Örneğin, büründüğümüz karakter bir darbe aldığında: canım yandı demekteyiz. Oyunda kontrol ettiğimiz birimler bizim sayısal varlıklarımızdır. Oyunun kendi içerisinde bireysel eylemlere girişmekteyiz. “Kendimizi” daha başarılı kılmaktayız. Sayısal varlığımız zarar gördüğünde, varlığımızın tehdit edildiğini hissederek çözümler geliştirmekteyiz. Karakterimiz yok edildiğinde “öldüm” demekteyiz.

Bunu herhangi bir filmde, kitapta ya da anlatıda görebiliriz. Bir masal anlatılırken dış dünyayı paranteze alıp, anlatının gerçekliğine uymaktayız. Anlatı sırasında devler, cüceler, büyüler dünyasına ve masalın varsayımlarına uymaktayız. Bir romanı okurken yazar ile doğal bir sözleşme oluşturmakta, onun dünyasını yaşamaktayız. Roman bitince acaba karaktere ne olacak diye devamını beklemekteyiz. Bunlar sanal ile gerçekliğin birbirine karıştığı örneklerdir. Gerçeğin ikincil bir türünden ziyade, farklı bir tarafı olduğunu söyleyebiliriz. Sanal gerçek hayatımıza farklı bir bakış açısı sunar. Buradan insanı gözlemleyebiliriz.

Gerçek sandığımız dünyanın bir sanal gerçeğe ait olmadığını belirleyemeyiz. Rüyalar ve illüzyonlar gibi, yaşadığımız dünya da duyuların ürünüdür. Duyular aracılığı ile kavradığımız dış dünyanın, duyuların bir sanal gerçeği olması muhtemeldir. Zira tat, koku, görüntü gibi göreli algılarımız bunu bize belli etmektedir. Aynı konu üzerindeki farklı düşünceler gibi, aynı obje üzerinde farklı deneyimlerimiz vardır. Bunlar da zihnimizdeki sanal gerçekliklerimizdir. Bak: dmy.info/hayat-nedir

Sanal gerçeklik zıtlığının bir tez ve antitezden türediğini ve sentez olduğunu söyleyebiliriz. Bu sentezin felsefedeki terennümü, zıtlıkların birliğini savunan Herakleitos[2] ile başlamış ve değişken sabitlerin felsefi babası Kuhn[3] [4] ile günümüzde dek sürmüştür. Aslında zıt gibi görünen kavramlar, bütünün farklı tarafları olmaktadır. Büyük kavramlar çerçevesinin koşullara göre değişen resimleridir. Tabi çerçeve de ara sıra değişmektedir. Sanal diye ikinci plana attığımız gerçekler ise çoğu zaman bizim kök düşüncelerimizi içerir. Televizyon, bilgisayar gibi aletlerde kendi gerçeğimizi eleştirmek[5] ya da benlik tasarımımızı dışa vurmak biçiminde ortaya çıkar.[6] [7]

Sanal gerçeklik benlik tasarımımızı gerçekleştirmek için alternatif bir yol sunmaktadır. Olmak istediğimiz kişiyi yazılımlara aktararak bir anlamda mevcut gerçeğimizi telafi etmekteyiz. Burada ilgi çeken nokta, olmak istediğimiz kişilerin niteliğidir. İnsanlar video oyunlarında ne olmak istemektedir? Bu sorunun açık yanıtı herhangi bir internet kafede veya oyunlarla ilgili web sitelerinde görülebilir. İnsanlar “öldürmek” için sanal gerçeğe başvurmaktadır. Şiddet uygulamak için sanal adıyla bir gerçeklik oluşturmaktadır. Olmak istediğimiz kişi, çoğu zaman “katil” dir. Bu istek, sanal gerçek diye önemsemediğimiz eylemlerimizin bize anlattığı dikkate değer bir durumdur. Video- oyun ve simülasyon aracı satışları, şiddetin kurumsal ve bireysel olarak başlıca talebimiz olduğunu göstermektedir.[8]

Şu makalemden alıntıdır: Doğuhan Murat YÜCEL, Farklı Bir Olay Yeri Olarak Sanal Gerçek, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 6 (2), Temmuz 2016, ss. 407-421.

Kaynakça

[1] S. Marc Cohen, http://faculty.washington.edu/smcohen/320/cave.htm Erişim tarihi: 24.11.2014

[2] http://plato.stanford.edu/entries/heraclitus/ Erişim tarihi: 24.11.2014

[3]Thomas S. Kuhn, The Structure of Scientific Revolutions, UOC b. 1970

[4]Professor Frank Pajares, Emory University, http://www.uky.edu/~eushe2/Pajares/Kuhn.html Erişim tarih:20.11.2014

[5] Virtual Realities And Real Virtualities , Master tezi, Orkan Telhan, Bilkent Üniversitesi http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0002100.pdf, s.15-16

[6] Ben Kuchera, http://www.polygon.com/2014/4/3/5577832/oculus-rift-morpheus-virtual-reality-violence Erişim tarihi: 20.11.2014

[7] Jean Baudrillard, http://www.egs.edu/faculty/jean-baudrillard/articles/violence-of-the-virtual-and-integral-reality/ Erişim tarihi: 20.11.2014

[8] https://depts.washington.edu/critgame/wordpress/2010/04/fyi-video-game-statistics-by-the-entertainment-software-association/comment-page-1/ Erişim tarihi: 24.11.2014

Leave a Reply