1. Atina Okulu ya da Scuola di Atene: İtalyan rönesans sanatçısı Raphael’in 1511’de tamamladığı ünlü yapıtıdır. Vatikan Sarayı’na fresk dekorasyonu olarak yapılmıştır. Hemen karşı duvarda “La disputa” adlı tanrı,isa ve diğer peygamberleri resmeden bir Raphael eseri daha bulunur. Raphael’in en önemli yapıtı olarak görülür. Rönesansın klasik ruhunu yansıttığına inanılır. Felsefi resimler denince akla gelen ilk eserdir. Platon ve Aristoteles resmin merkezindedir. Platon yukarıyı işaret eder. Onun felsefesinin merkezi olan idealar öğretisini ve ideal arayışını temsil eder. Elinde de Timaeus diyalogunu tutar. Resmin odak noktasındaki bu eser dikkat çeker. Bu yapıt evrenin amacı, yaratılması ve onun güzel sanatlar ürünü gibi işlenmesini ele alan bir diyalogdur. Resimde Platon’un yanında duran Aristoteles eliyle yeri işaret etmektedir. Aristoteles idealara değil fiziki dünyaya dikkat çekmiştir. Yeryüzündeki madde ve biçimde cevap aramıştır. Elinde “Etik” adlı eserini tutar. Bu eser Platon’un kitabına göre geri plandadır.
2. Sokrates’in Ölümü: Jacques Louis David’in 1787’de yaptığı yağlı boya tabosu, Sokrates’in Ölümü Sokrates hakkında en ünlü resimdir. Kendinden 2000 yıl önce yaşanmış bu olayı ilham verici şekilde yansıtmıştır. İdam, Platon’un Phaedo diyalogunda anlattığı şekilde resmedilmiştir. Sokrates Atina devleti karşısında af dilemek yerine felsefesini ve sorgulamasını sürdürmüş,ve idam edilmiştir. Kaçmak yerine ölümü yeğlemiştir. Ölümünü insanlara miras bırakmıştır. Mutlaka okuyunuz: dmy.info/sokratesin-olumu/
3.Çığlık: Norveçli ressam Edvard Munch’un 1893 tarihli yapıtıdır. Gökyüzünün kızıllığı ve dehşete düşmüş adam bize bir şeylerin ters gittiğini söyler. Mavi deniz sukunetle dururken “öteki” insanlar sıradan görünmektedir. Odaktaki çığlık atan kişi neden bu kadar dehşetli görünür? Gökyüzü bazen gerçekten de kızıldır. Ancak onu kan kızılına benzetmek için kendi dünyamızın çığlık atması gerekir. Gökyüzünü sadece kızılken fark edebiliriz. Bu bizim çığlık atan bakış açımızdır. Dış dünya ne kadar mavi ya da kızıl olursa olsun onu gören gözler, feryat eden kişiliğimiz onun bir anlık ren değişiminde yaşayabilir. Kendimizcedir dünya. Baktığımız kadarını görürüz. Diğerlerine de ucube oluveririz. Göğün kızıllığını gören adam değil, çığlık atan adam oluveririz.
4. Çocuklarını Yiyen Satürn (Kronos): Goya’nın kendi evindeki “Kara Resimler” adlı dizi çalışmasının bir örneğidir. 1820’lerde yapılmıştır. Resimde Yunan tanrısı Kronos’un-(Romalılarca Saturn) kendi yerine geçmelerinden korktuğu çocuklarını doğar doğmaz yemesi anlatılır. Aynı temada birçok eser verilmiştir. Yunan mitolojisindeki iktidar mücadelelerini işleyen en etkili temadır. Tanrılar bile güç için böyle işler yapabilmektedir. Mitolojik olaylar insanlığın kişiliğini yansıtmaktadır. Kronos’un kendi çocuğunu yemesi, güç hırsından “ben” kavramının yozlaştırılmasına örnektir. [bak: dmy.info/iyi-insan/]
5. Marilynler: Pop art adlı sanat akımının ikonu olan bu resim modern felsefe bakışını anlatabilir. Bir modern sanat ögesi olarak değerlendirilebilir. Resim hakkında bilgisi olmayan kişiler dahi bu çalışmaya aşinadır. İlk bakışta insana birçok şey anlatır. Şöhretin farklı taraflarını, popülerliğin, modernitenin renklerce dünyasını anımsatır. Aslında renkler bize göre çok değişkendir, göz,ışık,dil gibi unsurlar renkleri anlamlandırır. Bütün dünyanın bildiği bazı şeyler de böyle renklidir. Renkli hayatların büyüsü bu çalışmadaki gibidir. Özenilen yaşamların kendi içinde ve bizim bakış açımıza göre duruşu sadece renkleriyle oynanmış bu çalışmaların içinde gizlidir.
6. Guernica, Pablo Picasso tarafından 1937′ tarihli eseridir. Nazi Almanyası’na ait uçakların İspanya İç Savaşı sırasında Guernica şehrini bombalamasını anlatan, 7,76 m eninde ve 3,49 m yüksekliğinde anıtsal tablodur. Saldırı sırasında 250 ila 1.600 kişi hayatını kaybetmiş, çok daha fazla sayıda kişi de yaralanmıştı. Picasso şöyle demiştir: ” İspanya’nın mücadelesi, insanlara, özgürlüğe yapılan saldırıya karşıdır. Ressam olarak hayatım boyunca sürekli sanatın ölümüne karşı durmaya çalıştım. Benim gericilikle ve ölümle anlaşma içinde olduğumu kim bir an için bile olsa düşünebilir? … Üzerinde çalıştığım ve Guernica ismini vereceğim resimde, ve son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya’yı acı ve ölüm okyanusuna batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim.”
7. 3 Mayıs 1808: Francisco Goya’nın 1814 tarihli tablosudur. Goya bu çalışmayı, Fransızların 1808’de Madrid’i işgali sırasında, Napolyon’un ordularına direnen İspanyolların anısına çizmiştir. İspanya’nın geçici hükümeti tarafından, Goya’nın önerisi ile, ressama ısmarlandı. Goya, bir mektupta bu tabloları yapma amacını şöyle açıkladı: “ … Avrupa’nın zorbalarına karşı giriştiğimiz şerefli ayaklanmanın en olağanüstü ve kahramanca hareketlerini fırça darbelerim ile ebedileştirmek.”
8. Amerikan Gotik: Grant Wood’un bir Amerikan ailesini resmettiği çalışmasıdır. En çok kinaye ve parodi yapılan eserlerdendir. Bir çiftçi henüz evlenmemiş kızının önünde durmaktadır. İkisi de 19. yüzyıl Amerikan kıyafetleri içindedir. Adamın elindeki tırmık ırgatlık ve işçiliği sembolize eder. Kadının arkasındaki çiçekler de evcillik ve hizmetçiliği temsil eder. Bunun felsefi ya da meşhur olmasının nedeni günümüz hayat felsefesi olan “Amerikan rüyası”nı anlatmasıdır. Amerikalılar da bir zamanlar herkes gibi çiftçiydi. Ağır iş koşulları ve sömürü önce kapitalizmin beşiğinde kendi evlatlarını sömürüp sonra tüm dünyaya yayılıyor. “Amerikan ailesi” deyince bu resmin uygun kaçmaması ne garip.[ bak: dmy.nfo/insanligin-gelecegi]
9. Mona Lisa: Leonardo Da Vinci’nin bu eseri belki de dünyanın en ünlü tablosudur. Ne felsefi ne de duygusal arka planına değinmeden bu listede yer almasını açıklayalım. Çoğu kişiye alelade gibi gelen bu resmin sanat yargılarını betimleyen bir fırsat olduğunu belirtmek gerekir. Dünyanın en bilinen resmi öylece oturan bir kadındır. Kadının duygularının belirsizliği çoğu zaman insanı düşündürür ancak neden bu kadar beğenilmiştir, neden bu kadar konuşulmuştur? Sanat yargılarının niteliği bakımından önemli bir çalışmadır. Sanat felsefesi açısından sorgulanmaya müsaittir.
10. Venüs’ün Doğuşu: Venüs’ün Doğuşu,İtalyan ressam Sandro Botticelli’nin 1482–1486 yılları arasında çizdiği tablodur. Tabloda, Venüs’ün ergen bir kadın olarak denizden doğarak kıyıya çıkışı betimlenir. Dünyanın en bilinen resimlerinden biri olan tablo, Floransa’daki Uffizi’de sergilenmektedir. Vikipedi’den: Yunan mitolojisinde Kronus, babası Uranüs’ü hadım edip cinsel organını denize atar. Sonuçta deniz döllenmiş olur ve Venüs denizden doğar. Venüs bu tabloda, bir denizkabuğu üzerinde denizden yükselip, sol taraftaki iki rüzgar tarafından kıyıya doğru sürüklenmiş şekilde betimlenir. Tabloya ilham veren antik dönem eserlerinde deniz kabuğu, vulvayı simgeler.Çıplak olarak betimlenen Venüs’ün yanında, mevsim tanrıçaları olan Horae’den biri bulunur ve elindeki çiçekli pelerin ile tanrıçanın üzerini örtmeye çalışır. Ayrıca rüzgarlar Venüs’ün üzerine, ortası altın renginde güller dökmektedir.Venüs’ün anatomisi ve çeşitli ikincil detaylar, o dönemde Leonardo ya da Rafael’in eserlerinde görülen katı klasik gerçekçiliği yansıtmaz. Bunun en belirgin örnekleri, tanrıçanın imkânsız uzunluktaki boynu ve sol omzundaki anatomik olarak mümkün olmayan açıdır. Kimilerine göre bu eser, maniyerizmi öncelemektedir.
çok güzel yapmışlar ama ben yapamam
Çok begendim yaa
muhteşem olmuş ben bayıldım bu site dünyanın en güzel sitesi olsa gerek olmasa da daha doğrusu olmasa diye bir şey yok teşekkürler adını bilmediğim site te şekkürler
Çok tuhaf