Kavramsal Distopya

Fallout sevenlere bir hikaye…

Siyah:… İddiaların masaldan ibaret.
Beyaz: İddia etmiyorum ki soruyorum sadece.
Siyah: Kutsal resimlerin sahte olduğunu iddia ediyorsun.
Beyaz: Kutsal resimlerin asıl gerçekliğini arıyorum.
Siyah: Sen kimsin ki kutsal resmi sorguluyorsun.
Beyaz: Ben mümin olarak sorgulamak zorundayım.
Siyah: İnanmıyor musun?
Beyaz: İnanmıyor değilim, inanmak için sorguluyorum.
Siyah: Nasıl oluyor bu? İnanmıyorsun yani.
Beyaz: Nasıl inanayım, sorgulamadan?
Siyah: Bayağı, inanıyorum de.
Beyaz: Sorgulamadan, doğruluğunu kontrol etmeden bunu iddia edemem ki. Kontrol etmiş olmam lazım, doğru demeden önce. Öbür türlü sadece birbirimizi takip eden bir sürü oluruz.
Siyah: Bırak bu ağızları. Sen Hızır’ın kutsal resimlerini reddettin.
Beyaz: Reddetmiyorum, belgeler gerçek olabilir.
Siyah: Olabilir mi, sen kimsin yahu.
Beyaz: Ben müminim, bunu yapmam gerekiyor.
Siyah: Eski köye yeni adet çıkarma.
Beyaz: Gerçekten, aklıma güvenmem gerekiyor.
Siyah: Beyaz, tevbe et.
Beyaz: İman değil o, mezarda yok olmanın rahatlığı, dediğin.
Siyah: İnancımıza güven.
Beyaz: Kendimize, aklımıza güvenmeliyiz diyorum. Kendimize güvenmemek kafirlik asıl.
Siyah: Nasıl oluyormuş o?
Beyaz: İnanmak, iman etmek bir güven işi değil mi? Özellikle de geleceğe yönelik bir iddia.
Siyah: Neye varmaya çalışıyorsun?
Beyaz: İnanmak akla inanmaktır, yani korkmamaktır.
Siyah: İnsan aklıysa işte akıl sana, kutsal resimleri kabul et.
Beyaz: İnsan aklı değil bu, sorgulanmayan tekrarlar.
Siyah: Yahu biraz da kendini sorgula.
Beyaz: Sorguluyorum kardeşim. Sorguladığım için buradayım. Sen resimlerden ne anladığını sorguladın mı hiç?
Siyah: Sorguluyorum, evet doğru. Hızır aleyhisselam bu.
Beyaz: Ya kardeşim, bununla ne denmek istenmiş olabilir. Görüntü gerçek, ama anlattığı şey başka olabilir. Dine hiç saygın yok mu, doğru anlamaya çalışmaz mısın?
Siyah: Bak Beyazcığım, bu iş fazla uzadı. Hızır’ın varlığına delalet eden bu görüntülerin, mesela şu ışınlanma nimetinin karşısında yer almak neye yarıyor?
Beyaz: Kardeşim ben sadece bunu daha değerli kılmak istiyorum.
Siyah: Hayalperestlikle mi? Medeniyetimiz bu hayallerle helak oldu. Yeni yeni toparlanıyoruz.
Beyaz: Hayallerimiz değil mi bizi yaşatan?
Siyah: Bizi yaşatan inancımız.
Beyaz: Aynı şey.
Siyah: Tövbe et Beyaz.
Beyaz: Yahu inanmak hayal kurmak değil mi, hayal kurmanın neresi kötü.
Siyah: Demin de iman yerine akıl demiştin. Bugün gittikçe batıyorsun.
Beyaz: Bak biz eski dostuz. Sadece bir düşün. Ya bu resimler ışınlanma değilse, ya başka bir olayı anlatıyorsa?
Siyah: Ne anlatıyor, alim Beyaz Efendi?
Beyaz: Bu konuda ne biliyoruz, sen sor ben söyleyeyim.
Siyah: Başımıza hoca kesildin sen de. Ne soracağım.
Beyaz: Ya farz et ki akıl hastasıyım. Beni tedavi etmek için konuşmak zorundasın.
Siyah: Hızır’ın kutsal resimleri gerçektir.
Beyaz: Gerçektir, orada var evet.
Siyah: Hızır ışınlanmıştır. Mucizeleri gerçektir.
Beyaz: Hızır ışınlanmış olabilir, mucize yanlış anlaşılan bir kavramdır.
Siyah: Tövbe estağfurullah. Sen ne demek istiyorsun.
Beyaz: Yorum yapma, beni dinle, deliyim ya.
Siyah: Tamam. Hızır boyutlar arası geçmiş ve şeytanları yenmiştir.
Beyaz: Boyut yanlış anlaşılır, o zamanlarda ne kast edildiğini bilemeyiz.
Siyah: Yahu belgesi var, şeytan işte. Fallot Alemi’nde Hızır insanlığı kurtarmıştır.
Beyaz: Başka alemleri bilemeyiz, bu alemden örneklere inanmalıyız.
Siyah: Sen zırdelisin. Bu dünyadan değil ki bunlar.
Beyaz: Deliyim ya, devam et. Şeytanlar Hızır’ın bize bir şeyler anlatmak için kullandığı araçlardır.
Siyah: Nasıl ya, bu kadar delilik bile fazla.
Beyaz: Yahu bilmediğimiz hastalığa “hastalık” demiyor muyuz? Öyle işte, şeytan da böyle bir kavram. Hatta şeytan girmiş deniyor ya, bilgi eksikliğinden.
Siyah: Peki Fallot’un ışığına ne diyorsun, ışıkla kimse kimseyi yok edebilir mi?
Beyaz: Ben zihnimde bu resmi yaratabiliyorum, bir çizim olabilir.
Siyah: Bu mucizeyi kim hayal edebilir ki Beyaz. Kim neden yapar?
Beyaz: Bir şey anlatmak için hepimiz resimler oluştururuz.
Siyah: Uydurma mı diyorsun resimler?
Beyaz: Uydurma olmayan ne var he! Hepimiz uydurma değil miyiz? Uydurma evet, hayatın içinden yani.
Siyah: Bu kadarı fazla, deliliğin de bir sınırı var.
Beyaz: Deliliğin sınırı yok, baksana son yok oluşta neler oldu.
Siyah: Şeriatın yolundan ayrılmanın sonucu budur.
Beyaz: Bak kızma ama bir şey söyleyeceğim.
Siyah: Kesin kızarım, ama söyle.
Beyaz: Bence bu gösterdiğin resimler bir oyuna ait.
Siyah: Nasıl oyun, ibadethane burası. Bu resimleri de tüm halkımız bilir.
Beyaz: Tüm halkımız yanlış biliyor.
Siyah: Kanıtın ne, neye dayanıyorsun?
Beyaz: Kanıtım yok, bence diyorum. Hayal ettim, saçmaladım say.
Siyah: Bildiğimiz çocuk oyunu mu?
Beyaz: Hayır, bir şekilde Hızır peygamber kendisini bir oyuna sokmuş. Cinler aleminde diyelim. Kendi kendine şeytanlar yaratmış.
Siyah: Kendi kendine neden yapsın bunu? Hızır saf iyiliktir.
Beyaz: Ben kendimizden yola çıkarak bunu söylüyorum. Biz de canımız sıkıldığında problem ararız.
Siyah: Bu nasıl bir problem peki? Işık silahıyla şeytan yok etmek?
Beyaz: Bilmiyorum, bilemiyorum.
Siyah: Bu fikir ne işine yarayacak?
Beyaz: Hayal etmeyi seviyorum. Bu resimleri yüz yıllardır kopyalayıp duruyoruz. Hiç güncellemeyi düşündük mü?
Siyah: Ne saçmalıyorsun? Kutsal resim güncellenir mi hiç?
Beyaz: Bedenlerimiz güncelleniyor ya, problemler olur yoksa.
Siyah: Sen fikirlerini güncelle bence.
Beyaz: Güncelledim ve bu resimlerin anlamını yitirdiğimizi düşünüyorum.
Siyah: Sen bir şeyler yitirmişsin belli.
Beyaz: Ayrıca kadim dinlerle gelen kadim teoriler de var.
Siyah: Ne gibi?
Beyaz: Aslında resimler de hikayeler de sıradan insanların anlatıları. Bilmeyenler abartmış diyorlar.
Siyah: Neden yapsınlar ki bunu?
Beyaz: Eğitimleri böyle gerektirmiş olabilir, hayata eğitildiğimiz çerçeveden bakıyoruz sonuçta.
Siyah: Eğitiminin eksik kaldığını itiraf ediyorsun yani.
Beyaz: Bel altı vurma, ailemin olmaması benim suçum değil.
Siyah: Senin suçun değil, ama etkileri ortada.
Beyaz: Etkileri ortada evet, eğitimsiz kaldım ki kendimi eğitebildim. Yani kendi kendine düşünmeyi öğrendim.
Siyah: Kendi kendine düşündüğünü sananlardan olma, kim kendisi gelmiş ki kendisi düşünsün.
Beyaz: Sen de Fallot dinine inandığını sanma, seni eğitenlere inanıyorsun.
Siyah: Birileri duyacak bak, saçmalama. Ebedi saadeti neden reddeder ki bir insan.
Beyaz: Ben de böyle mutluyum.
Siyah: Mutlu değilsin, mutluluk bu tarafta.
Beyaz: Neden yapıyorsun bunu?
Siyah: İyilik, tebliğ.
Beyaz: Büyük yok oluş da başkalarına iyilik yapanların eseriymiş biliyorsun değil mi?
Siyah: Benim bundan ne kazancım var ki?
Beyaz: Kazancın yok, sorgulanmamış tekrarların var.
Siyah: Sorgulayınca elime bir şey geçmiyor. Ayrıca yenilik haramdır, eski usuller ne güzelmiş. Hızır sana Fallot’tan yardım eylesin. Fastaval ile gelsin sana. Ellerimizi açıp yakaralım, dinin esaslarını tebliğ edelim. 1. Eve hoşgeldin. 2.Geleceğe hazırlan. 3.Savaş hiçbir zaman değişmez 4. Kaderin eylemlerinden oluşacaktır. 5.Kardeşlik seni istiyor. 6.Geleceğimiz başlıyor. 7. Tadını çıkar 8. Fallot evrenine taktiksel, takım tabanlı savaş geliyor. Sana son duam da dinimizin direği olan “KLASİK RPG” Umarım şu belgelerden utanır da aramıza dönersin.
Beyaz: Amin amin…

Leave a Reply