eflatun devlet

Platonik Devlet

Felsefi Komedi dizisinin üçüncü yazısıdır.

eflatun devletAkademi’yi kurduk kuralı işler çok kesat. Güzel kızlar felsefe yapmıyor. Hep oğlanlar gelince adımız oğlancıya bile çıktı. Hatta oğlancılığn mucidi olarak ismimi yazmışlardı, zor sildirdim. Haksız da değiller, sonuçta insanın canı sıkılıyor. Hem şehre iki vesait burası, kölelerin de eski tadı yok. Para verilmişle beleş yapılmış bir olmuyor. Acı gerçek, burası Atina; köleler, kadınlar ve fakirler hariç demokrasi.

Zaten birisi söylenti çıkarmış. Akademi’ye eşeği bağlasan geçiyormuş diye. Felsefe zor iştir kardeşim. Hem matematik bilmeyen Akademi’ye giremez. Nitekim bunlar hep sofistlerin safsatası. Bizi çekemiyorlar. İdealar kuramımı duyan çatım çatım çatlıyor. Öyle bir kuram oluşturdum ki, kimse yıkamaz. Kökünü de fizik ötesi âleme attım. Artık ölmem.

Felsefenin kıymeti yok. Sap sap geziyoruz. Geçen agorada kendimi övüyorum. Tarihin üç büyük filozofundan biriyim dedim. Oradan birisi filozof olarak sadece seni tanıyoruz dedi. Başka birisi zaten üç tane var demez mi. Neyse ki idealar kuramım var. İdealar âleminden bahsedince metafizik unsurlar ile işi kurtarıyorum. Aristo gibi bu dünyadan yola çıksam işim zordu. Tartışmaların uzamaması için, işte bunlar hep idea deyip; kestirip atıyorum.

Akademi’ye farklı görüşlerden düşünürler getirelim dedik. Hatta para karşılığı felsefe öğreten ve insanı her şeyin ölçüsü sayan sofistleri bile davet ettik. Protogoras’ı transfer etmek için Aristo artı bir miktar para bile önerdik. Bonuslarla birlikte transfer bayağı kazançlı oluyordu. Ama bonserviste pürüz çıktı. Ondan sonra Beşiktaş gibi bonservisi elinde olanlara yöneldik.

Baktım Akademi’de daralıyorum. Kendimi siyasete verdim. Devlet diye bir kitabım vardı. Kitabını yazdım, kendisini de kurarım her halde diye düşündüm. Devlet işine girdim. İtalya’nın güneyinde kelepir yer de bulmuştum. Birkaç “kankamla devlet kurma keyfisi” diye bu işe giriştik. Ama tutmadı. Küçük oyuncuları oynatmıyorlar. Piyasada köşe başları tutulmuş. Zamanında devletini kuran kurmuş. Zaten devleti kurmakla kalmıyor. Durduğu yerde masraf. MTV, ÇTV, ÖTV derken donuma kadar içeri girdim. Neyse ki babadan kalma zeytinlikler vardı, Atina taraflarına geri döndüm.

Ben yokken Atina’da benim vefat ettiğim haberi yayılmış. Öğrencilerimden biri ona felsefe için odun kırma görevi vermemi kaldıramamış. Soğukta felsefe yapılmıyor. Felsefe için odayı ısıtmak, ısıtmak için de odun kırmak gerekiyor. Felsefi odun, anlamamış. Hikâyeye göre bu öğrenci beni idea olmaya ikna etmiş. Hayat kusurlu olduğu için bir gece uyurken idea olmuşum. Pek bozuntuya vermedim, ölmüş gibi takıldım.

Geçenlerde birisine hepimizin aslı idea dedim. İdea falan konuşurken bana hak verdi. İşte dedim felsefem yayılıyor. O sırada karşımdaki kişi bana “idea olduğun kesin, olmadığın şey ise bu dünyadan bir filozof” dedi. Bir süre gülüşmeler yaşandı. Güzel espri için tebrik ettim. Felsefe çok ünlü olmadığından beni tanımamalarını anladım. Birkaç kişiye kendimi anımsatmaya çalıştım. Felsefenin yıldızıyım dedim. Onlar da yıldızı sen isen vah felsefenin haline dediler.

Bir yerde benim anma toplantımı yapacaklarmış, gittim. Sahnede o bir ilham vericiydi dediler. Onun kadar aklı havada bir züppe filozof olduysa hepimiz oluruz dediler. En azından bu yönümle insanlara ilham oldum diye düşünüyorum. Param yüzünden filozof olduğumu söyleyenlere alındığımı da eklemeliyim.

Benim devletimde, yani yazdığımda, şiir ve komedi yasak olacak. Kamuya açık alanda gülmek de yasak. İsteyen evinde gülsün. Ya da 89,9 TL. verip gülsün. Yasak olsun, ama ceza ile yapılabilsin ki para getirsin. Devlet tasarımımla modern devletin temellerini attım. Yalnız demokrasiye karşı çıktım, demokrasi çok bozdu. En çok bağıran haklı oluyor. Çarşamba pazarı gibi devlet mi olur. Hem halk ne ki temsilcileri ne olsun. Filozoflara teslim edin, hayatınızı yaşayın. Farkımız tarzımız.

Leave a Reply