Felsefi Komedi dizisinin dokuzuncu yazısıdır.
Her Türk’ün bir gün müteahhit olacağı müjdelenmişti. Kentsel dönüşüm borusu çaldığında herkesin içindeki inşaat ruhu dışarı çıktı. Memlekette hiçbir şey inşaattan önemli değildi. Aslında ahlak yokken inşaat olsa ne olacaktı ki? Ama kimse soru sormuyordu. Herkes uyuyordu. İmar kanunu imarı yok ediyor, çevre yönetmeliğinin çevresinden dolaşılıyor, vatandaşlar vatanı mahvediyordu.
Elini sallasan müteahite çarpıyordu. Bir tanesine ise elinizin çarpmasını istemezdiniz. Deridan aşireti ve Post Yapısal Limited Şirketi inşaat aleminin en tehlikeli işlerini yapmaktaydı. Tehlikelilerdi, çünkü tüm binaları yıkmak, tüm yapıları bozmak istiyorlardı. Her gün neyi bozabiliriz diye gezmekten yeni bina yapmaya fırsat bulamıyorlardı. Onların işi yapı bozmaktı. Onlara yapı bozumcular ve post yapısalcılar da deniyordu. Tüm yapılar arasında her gün ava çıkıyor, özellikle eski yapılara gıcık kapıyorlardı.
Mesela Mürsel Mecaz İş Hanı’nı fark edip buraya Metafor AVM. adıyla bir yapı kurmanın mümkün olduğundan bahsediyorlardı. Ancak bu iş teşebbüs aşamasında kalmak zorundaydı. Post Yapısal Ltd. Şti’nin diğer şirketlerden farkı buydu. Yıkıp yenisini yapmaya niyetleniyor, ancak hiçbir zaman yapmıyorlardı. Diğer yapısal şirketlerden ayrılmak için bu yolu tercih ediyorlardı. Yıkıp yeniden yapsalar alelade bir yapısal şirketi olurlardı. Farklı olmak için, post yapısal olmak için mecburen böyle anlamsız bir işe girişmişlerdi.
Mürsel Mecaz İş Hanı’ndaki dükkan sahipleriyle tek tek görüşüp Sünni Müslüman ve Türk olduklarını vurguladılar, ama dükkan sahiplerini en çok kolay para kazanma fikri ikna eti. Kolay para Müslüman olmakla pekiştirilmişti. Sonuçta adamlar yanlış yapacak değillerdi, mekana girerken bismillah demişlerdi.
İnatçı mal sahibi veya işten anlayan biri ile karşılaşınca terimler uydurarak anlaşılmaz olmayı deniyorlardı. Kimse anlamazsa reddetmek de mümkün olmazdı. İnsan dediğin zaten biliyor gibi yapmakla meşhurdu. Medeniyet de böyle yayılmıştı, herkes her şeyi anlıyormuş gibi yapıyordu. Post yapısalcılar da iyi damar bulmuşlardı. Her şey göstermelik, her şey varmış gibiydi.
– Deridan Bey, bu yaptığımız kanuna ters düşer mi?
– Düşer, ama önemli olan o an ne yaptığın değil, sonrasında ne yaptığındır.
– Nasıl yani?
– Şimdi bir cümle kursan, sonraki cümlelerinden bağımsız değildir. Sonraki söylediklerin önceyi bağlar.
– Yani günah işleyebilirim, sonrasında iyi olursam
– Hacca gider sıfırlarsın.
– O zaman bina dışında sorun yok.
– Ha şöyle, çay içer miyiz?
– Ramazan’da olur mu ki?
– Niyetli olduğunu unutturacağım, sorun kalmayacak.
– Mükemmel bir insansınız Deridan Bey.
(4/NİSÂ-58: Şübhe yok ki Allah size, emânetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hüküm verdiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emreder!
“Başı açık yalın ayak (deve-davar güden) çobanların (kırsal kesimde yaşayan, hatta çobanlık yapan fakir kimselerin zamanla zengin olup şehirlere yerleşerek) yüksek binalar yapmada yarışmaları” kıyamet alameti olarak değerlendirilmiştir. (bk. Buhari, İman, 37; Müslim, İman, 1-7)
Bir gün Allah’ın Resûlü (s.a.v.) pazarda bir buğday sergisine uğradı. Elini buğday yığınının içine daldırınca parmakları ıslandı. Bunun üzerine satıcıya; “Bu ıslaklık ne?” diye sordu. Adam; ‘Ey Allah’ın Resûlü! Yağmur ıslattı’, dedi. Kutlu Nebî; “İnsanların görüp aldanmaması için o ıslak kısmı ekinin üstüne çıkarsaydın ya!” karşılığını verdi. Ardından da; “Bizi aldatan, bizden değildir.” buyurdu. [Müslim, Îmân 164]
Ticarette yahudilerin dürüstlüğü ve güvenilirliği maalesef ki müslümanların üstündedir.. Buna sebep; yaptığı işlerde kendi nefsini tatmin etmek için hilekarlıklığa, dalaverelere,insanları manüpule etmeye çalışıp bunun üstüne dindar gibi görünen insanlar yüzündedir.
Hem mü’minlere hem dine karşı ön yargı oluşmasının yegane sebebi bu tip insanlardır. Ne peygamberin öğretileri ne de kutsal kitapta ki emirler yaşantılara sirayet etmiyor. Müslüman kardeşi ekonomik olarak sıkıntıda iken mevcut yönetim kendi çıkarına çalıştığı için ehil olmayan insanlara destek veriyor. Ve komşusu açken kendisi ortalık güllük gülistanlık diyerek geziyor. Müttahitler, evet bu insanlar. Hem gökyüzünden hem yeryüzünden çalan bu insanlar. Besmeleyle attıkları temel ile camilerin siluetini kapatan, yüksek bina yapan bu insanlar. İnsanların yapıtlarını alabilmek için, kredi çekip faize bulaşmalarını umursamayan bu insanlar.