Dünya düz mü? Sadece duyularımıza güvenirsek evet. Duyular yanıltıcı olabiliyor. Tarih boyunca insanlar bilfiil gördükleri şeyleri bile yanlış bilmişlerdir. Çünkü duyular da her öğrenme yolu gibi yanılır. Birkaç yüzyıldır dünyanın güneşin etrafında döndüğünü bilsek de ondan önceki binlerce yıl güneş dünyanın etrafında dönüyordu, çünkü duyularımıza göre gerçekten de öyle!
“Dış dünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği” olarak tanımlanan duyulara ne kadar güvenilebilir? Modern zamanlara kadar beş duyumuz olduğuna inanılırmış. Şu an 10 ila 33 arasında duyumuz olduğu söylenmekte. Kesin bir sayı yok, çünkü duyunun kesin bir tanımı yok. Dış uyaranları algılama yeteneği tanımına göre çeşitli açıklamalar var.
Görme, işitme, dokunma, tatma, koklama duyularına ek olarak denge, yön, acı, basınç gibi eklemeler yapılması duyulara güveni artırmak bir yana, daha da azalttı. Duyunun ne olduğunu bilmediğimiz halde ona güvenmek sıkıntılı bir hal aldı. Zaman geçtikçe duyuların ne kadar yanılabildiğini gösteren araştırmalar çoğaldı ve güven meselesinin yanında kaçınma davranışı gündeme geldi.
Gerçeklik sadece bir illüzyondur, yalnız istikrarlı bir tanesidir.
Albert Einstein
Felsefe tarihinde duyuların ve aklın tek başına bir öğrenme yolu olarak kullanılamayacağına dair felsefeye en büyük örnek skeptikler(şüpheciler) ve modern zamanlarda Descartes ve Hume’dur. Özetle duyuların yanılabilmesi ve aklın da bilgi için duyulara ihtiyaç duyması nedeniyle tek taraflı düşünmeler doğru bilgiye ulaştıramaz.
Günlük işleri yapmada duyulara güvenir ve şüphe duymayız, ancak daha önemli meselelerde- mesela felsefe- duyular sorgulanma ve tek başına güvenilmemelidir. Çünkü duyularla gerçekliği temin ederken aynı zamanda şekillendiririz. Diğer öğrenme yollarının(akıl,inanç,dil…) işin içine girmesi nedeniyle duyular gerçekliği çarpıtabilir. Ayrıca sadece duyumsama değil bir de duyuları yorumlama işi de yaptığımız için -hiçbir bilgi edinme yoluna güvenemeyeceğimiz gibi- tek başına duyulara güvenemiyoruz.
“Zevkler ve renkler tartışılmaz” diye boşuna dememişler. Hoşlandığımız renkler, tatlar, kokular, sesler ve hatta iyi ve kötü duyular tartışmalıdır. Hoşlantılarımız farklıysa yargılarımız da farklıdır. Dolayısıyla yargılama aracı olarak sadece duyular kullanılamaz. Sadece duyular kullanılamasa da başlangıç noktası olarak duyuların kullanılması gerektiği Descartes ve Hume başta olmak üzere felsefede ifade edilen bir husustur.
Duyular bize dışarıdan verilen malzemelerdir, malzemenin ne olduğunu kararlaştıramayız ve tam olarak tanıyamayız. Yine de bunları bükerek işimize yaramasını umarız. Zihinde net resimleri bulunan somur nesneler ve hareketler için gayet sağlıklı şekilde işleyen bu süreç soyut ifadelerde ve felsefede aksar.
“Tüm bilgilerimizin deneyim ile başladığı konusunda hiçbir kuşku olamaz, ama tüm bilgimizin deneyim ile başlamasına karşın, bundan tümünün de deneyimden doğduğu sonucu çıkmaz…”
Immanuel Kant (Devamında deneyim akla tabidir ve akıldan üstün bir bilgi yolu yoktur iddiasındadır.)
http://eskidergi.cumhuriyet.edu.tr/makale/347.pdf
Epistemoloji ve bilgi kuramı bilgi edinme yollarını mümkün olduğu kadar çeşitlendirmeyi önerir. Gözümüzle gördüğümüze bile inanmak güç olabilir. Bu yüzden bilginin sınanması ve mümkünse farklı bilgi edinme(öğrenme) yollarına başvurulması gerekir.
Bakınız: Bazı Optik illüzyonlar– İngilizce
Gerçekten çok yararlı buluyorum içerikleri, ayrıca genel olarak ilgi çekiciler. Bundan sonrası için Karl Marx ve Nietzsche hakkında belirli yazılar yazılırsa bence gayet verimli olur.Ayrıca Platon’un fikirlerinin Hristıyanlıkla bağlantısı hakkında düşünceleriniz – eğer varsa ve gerekli bulursanız- yazar mısınız, sanırım bu harika bir dilek benim adıma.🍀
Çok iyisiniz, teşekkürler. Şimdilik yeni eklenen bilgi kuramı dersi için içerik geliştirmeye çalışıyorum. Platon olmadan felsefe olmaz, Hristiyanlar bile kendilerini onda bulmuş. İdeal olan ile İsa ve kutsal ruh bağlantıları kurulabilir. İleride sayfalarımızı şenlendirecektir.