Eğitimde reform ve hayatta reform

Bilgi her zaman eskidir. Okullar eskinin bilgisini verir. Toplum en geridekileri toplayarak geldiği için yeni bir şey söylemesi zaman alır. İki bin yıl önce öğretilenler ile bin yıl öncekiler ve şimdikiler bambaşka. O zamanki eğitimden şimdiye ne seçerdik acaba? Biraz filozoflardan, biraz da şairlerden belki. Ama bugünkü kafayla.

Eğitim eski topraktır, yapılandıracakları şekilde vermek gerekir.

Çocuklara geçmişi öğretiriz, eğitimde yaptığımız onlara kelimeler vermektir, kelimeler geçmiştir. Geleceği öğretemeyiz ama günlük sorunlara, gerçek hayata dahil ederek hazırlayabiliriz. Hayatın anlamını, icat yapmayı, şaheser yaratmayı öğretebilir miyiz? Kesinlikle hayır, kendisinin şekillendirmesini sağlayacak yapılandırmacı bir eğitim şarttır. Bunun için önce ezelden gelen ok benzetmesini, daha sonra oyuncak bloklarını kullandık. Şimdi de kil benzetmesi yapabiliriz. Onlara geçmişten kil veriyoruz, onu yontup şekillendirecekleri şekilde vermek gerekir ki geleceği inşa etsinler.

Her şey değişir, eğitim ve toplumsal kurumlar yetişemez.

Dünya biraz daha ilerledi, güneş bile galaksinin merkezine doğru biraz hareket etti. Galaksi dahi sabit değil. Geçti gitti eskinin bilgisi, yani eski uygulamanın. Ancak toplumsal kurumlar çok güçlü oldukları için değişmeleri zaman alır. Güçleri onların geleceğini zayıflatır. Birçok siyasi, dini, ailevi kurum bu yüzden yok olmaya yüz tutar. Kurumlar zayıf kaldıklarında, yani acı çektiklerinde güncellenmeye başlarlar; bahane bulup geçmişte yaşamaya başladıklarında ise yok olurlar.

Kurumları kendimizi güncelleyerek güncelleriz.

Isaac Newton tüm peygamberleri, kahinleri gölgede bırakan bir kehanetle fiziksel hareketlerin öngörüsünü yapabileceğimiz bir mekaniği bize hediye etti. Nesneleri öngörmesi gibi biz de insanları öngörmeye çalışıyoruz. Nesneden geriye nesne, bizden geriye ise başka insanlar kalıyor. Bunun için başka insanları yönlendirmelerimiz hakkında yazıyoruz. İnsan kendisini ve ilgi alanlarını düzeltince, çevresindeki insanları seçince insanlık düzelir. Kendimizi ve çevremizi doğru görüş, doğru davranış, doğru düşünce ile kaplarsak dünya değişir.

Her an ufak sıkıntı çekmek hayatımızdan büyük sıkıntıları eler.

Her an kaygılanmayı ağır bulur ve kendimizi rahatlatacak basit cevaplar seçeriz. Siyasi spektrumun bir tarafında yer almak, bir dine mensup olmak ya da bir karakter özelliğine sahip olmak ile övünürüz. Bunun tamamen yanlış olduğunu her halükarda söyleyebiliriz, çünkü dünyanın geri kalanı da başka şeyler söylüyor. Bu tür basit seçimler bizi fark etmeden süründürür. Halbuki basit cevaplara sığınmayıp her an her tartışmada sorgulayarak orta yolu bulma tutumunu edinirsek karanlık bir hayat yaşamaktan kurtulabiliriz. İnsanın gözleri kavramsal sorgulamalardır. Zihninin görmesi için her an aklını kullanmalıdır.

Okun atıldıktan sonra değiştirilebiltiği bir dönemde yaşıyoruz.

Eğitim, din, siyaset gibi toplumsal kurumlar herkesin çizgisini başka yere çektiği oklar gibidir. Yalnız insanlık okundan bağımsız bir ok çekildiğinde reformlar ile bu oklar doğru yola getirilir. Yoldan çıkan oklar genelde basit cevaplara düşmüş, aklını kullanmayan gruplarındır. Basit cevaplar sadece fare kapanında olur. Öldürür, öldürmezse süründürür. Burada formel eğitimden bahsediyoruz, öğrenme ve kişisel gelişimden değil.

Eğitimde asgari olarak yapılması gereken kavramların sorgulanmasıdır.

Önermesel bilgiye artık her yerden ulaşılabiliyor. İnsan olmanın bilgisi ise toplumun beyin yıkamasından birey haline gelmenin bilgisidir. Bu da mecburen aynı kodlarla yeni yapılar inşa etmek demektir. Her sınıfta ve ortamda hangi basit cevaplara düştüğümüzü, yani insanlıkla ilgili temel hatalarımızı sormak çok basit ve etkili bir yöntemdir. Hiçbir şey o kadar basit değildir.

Leave a Reply