Masalı kimse bilmez, biliyormuş gibi yapar

Bilme ve Şüphe

Bilmiyoruz, ama biliyormuş gibi yaşamak zorundayız. Nefes alırken hava var sayıyoruz. Adım atarken yer var sayıyoruz. Bazen hava zehirli oluyor, yer de çukur oluyor. Ama her zaman da şüphe ederek yaşayamayız. Nefes almadan ve adım atmadan yaşamaya zaten yaşamak demeyiz. Her an sorgulanmaz evet, ama sorgulamamız gerektiğinde de sorgulamamazlık edersek bilerek zehir solumuş, bilerek çukura atlamış oluruz.

Örneğin evren, tanrı, adalet, tanrı tasavvurlarımız, bunlardan hiç şüphe etmiyoruz. Havadan ve yerden bile ediyoruz, ama hayatımızı derinden etkileyecek bu kavramları sorgulamıyoruz. Çoğumuz yanlış bir kavramın peşinde heba olup gidiyoruz.

Masal ve Çocukluk

Çocukken masallarla büyütülmüşken şimdiki masallara nasıl bu kadar çabuk kanabiliriz? Çoğumuz çocukluktan çıkamıyor da ondan. Çocuksuz bir toplum olamayacağı için makul düzeyde masalı da mazur görebiliriz. Çoğu zaman çocukluktan çıkmayanları, sorumluluk almayıp korkanları gücendirmemek için çocukça söylemlerine devam etmelerine izin veririz. Ne var ki onların kararlarına güvenmek, onlara iktidar vermek ve toplumu etkilemelerine izin vermek hata olur. İşte bu yüzden kavramsal analiz yapmayan kişiler kurumların başına gelmemelidir. Kendilerine de zarar verebilirler.

Biliyormuş gibi yapmaktan kaçamıyoruz.

Dünya sezgisel olarak düzdür ama uzaydan bakınca yuvarlaktır. Işık hızıyla giderken de düz görünür. Biz düz çizgi çekeriz ama dünya yuvarlak olduğundan düz çizgi yoktur. Kare nesneler üretiriz, ama dış dünyada zihnimizdeki kareler yoktur. Sadece gün ışığını görürüz, kızıl ötesi ve mor ötesi var. Yılanlar sıcağı görüyor, yarasalar sesi. Duyular 5 değil 32 tane, sıcaklık ve basınç da var. Yalnız hepsini bir tanede özetleyebiliriz, dokunmak.

Masa, kendinde şey olarak masa değil. Birtakım elementlerden müteşekkil ama element de değil, o bizim yorumumuz. Araba bir nesne değil birçok nesnenin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir varsayım. Halı yıkayan teyze için ışık, elektrik, düşmek bilinen şeylerdir. Ama düşünürler bunu bilmez. Bilmediğimiz çoğu şeyi biliyormuş gibi yaparız. Yapabileceğimiz en iyi şey bu masalı bilmediğini itiraf etmektir. Lakin bilmiş gibi yapmadan (konuşmadan- indirgemeden) yaşamak da mümkün değildir. Bir bilmiş, bir bilmemiş dalgalı hayata mecbur gibiyiz.

Felsefe ve Düşünce Disiplini

Dilde felsefe okuman yaramaz ya da yarar deriz. Karşı taraf böyle bir cevap bekler. Ama böyle bir cevap yoktur. Böyle basit cevapların olmadığını hatırlatıcı bir disiplin olarak felsefe gereklidir. Zihnimizde hep yer alan bir bilemeyeceğimiz uyarısıdır.

Masalı kimse bilmez, biliyormuş gibi yapar.

Kim hangi masalı bilir? Şimdi uydurduğun masalın kelimeleri, olayları, kahramanları tarihin sonsuzluğundan gelir. Kendi uydurduğunu bile bilemez insan, kaldı ki kendi gözüyle gördükleri. Bir parmak koca bir dağdan büyük görünür ve yanındakini bile yanlış duyar. Aklımız ise rüya ile gerçeği ayırt etmekten bile acizdir. İşte bu ortamda felsefe geleneğinin de yaptığı kavramsal analizleri ve tartışmaları yapmak kaçınılmaz olur.

Leave a Reply