dil oyunu

Wittgenstein ve Dil Oyunu

Dil oyunu(Sprachspiel) Ludwig Wittgenstein tarafından geliştirilen bir felsefe kavramıdır. Dil oyunu kelime ve onunla işaret edilen bir eylemeyi içeren sosyal bir etkinliktir. Wittgenstein dili konuşmanın yaşamda yer alan bir etkinliğe katılmak, hayatın akışı içindeki bir oyuna dahil olmak anlamına geldiğini düşünür.

Tractatus eserinde beliren ilk dönem felsefesinde kelimelerin belli resimlere işaret ettiğini düşünürken şimdi resme atanmışlıktan ziyade dinamik bir kullanıma işaret etmektedir.

Dil oyunu kavramını ölümünden sonra yayımlanan Felsefi Soruşturmalar eserinde sıkça kullanır. Kelime oynandığı oyunun kuralları uyarınca anlamlıdır ve eskiden düşündüğü belli resimlerin aksine kelimenin anlamı bağlam ile bambaşka olabilir. Kavramların anlamlı olmak için açık olması gerekmediğini, sadece dilsel bir ifade ile onun işaret ettiği eylemeye işaret etmesinin, yani dil oyununun yeterli olmasının yettiğini düşünür. Geç dönem felsefesinde dili konuşmak anlama göndermek yerine onu yaşamak şeklinde gerçekleşir. Kelimeler arasındaki kategorik yapı ise “aile benzerliği” kavramı ile açıklanır. Aile benzerliği(Familienähnlichkeit) ortak özelliği değil benzerliği ele alır ve birbirine bir özellik nedeniyle bağladığımız şeyler aynı özellikle değil benzer özellikle nitelenmelidir.

Dil oyunu teriminin vurguladığı şey aslında anladığımız şeyin anlam değil kullanım olmasıdır. Dil kullanımları da aynı oyun gibidir. üyelerince oynanabilir, değişebilir. Oyunu oyun olmayandan, yani resim teorisi gibi sabit anlamdan ayıran ise tüm üyelerince oynanabilir ve değiştirilebilir olmasıdır.

Wittgenstein oyun analojisinin yanı sıra sınırsız sayıdaki oyunun ortak özelliklerini de soruşturur. Oyunlarda ortak özellikler aramak metafizik bir yanlışlıktır. Sadece aile benzerlikleri olabilir. Aile üyelerinin eşit olmamasına rağmen benzer özelliklere sahip olması gibi oyunların da benzer özellikleri olabilir. En benzer özellik ise belki de kurala tabi olmaktır. Oyunun kurallarının olması dilin kurallarının olmasına benzerdir. Dilbilgisi, anlambilgisi, sözdizimi, etik kurallar vardır. Bu kurallar “kurala uyma” davranışını ve dolayısıyla “insan olma”yı gündeme getirir. Bu da bir yetenektir. Dili anlamak kurallara uymaktır, kurallara uymak da “kişisel” değil toplumsal bir eylemdir ve dil bu yüzden kişisel olamaz. Bunu da “özel dil” yani kişi tarafından üretilmiş, doğal dilden soyutlanmış bir dilin imkansızlığına da değinir.

Wittgenstein’a göre felsefe anlama yetimizin dil yoluyla büyülenmesine karşı verilen bir savaştır. Yani felsefi sorunlar anlam ararken anlamın kullanımda olduğunu göz ardı etmekten kaynaklanır.

Peki ne yapmalıyız? Dilin yanlış anlaşılmasını ve dilsel problemler olan felsefe sorunlarının giderilmesi için dilsel sağaltım yapabiliriz. Metafizik sorunlar gibi kullanımları gündelik dil ile anlatmaya çalıştığımızda “şişedeki sineğe şişeden çıkış yolunu göstermek” dediğimiz bir dilsel sağaltım oluşacaktır. Yani aslında bu sorunların olmadığı, kendi kendimize yarattığımız sorunlar olduğu anlaşılacaktır.

Wittgenstein bu düşünceleri ile dilin ne olmadığı ve nasıl işlemediği hakkında ufuk açmıştır. Dilin pratikteki kullanımını, anlam arayışı yerine anlamın anlaşılmasını vurgulayarak da gündelik dil felsefesi dediğimiz düşünce geleneğine yol açmıştır.

İlk dönemde mantıksal ve kesin anlam arayışıyla mühendis Wittgenstein ön plandayken, ikinci dönemde hayatı anlamaya ve onun yaşam biçimleriyle şekillenen farklı- muğlak anlamlarını dikkate almaya çalışan insan Wittgenstein göze çarpar. Dil oyunu tabiri de onun nihai felsefesinde en çok kullandığı tabir olarak hayatın içinden bir analojik akıl yürütme sağlar.

Kaynakça

Leave a Reply