Küçük kız evin içinde ağlayarak koşuyor, ailesine sitem dolu ifadelerle haykırıyordu. İstemediği bir şey olmuş veya istediği bir şey olmamış gibiydi. Evin önündeki koca ağaç ise bununla hiç ilgili değildi. Kendi başınaydı, yaşamaktan başka bir beklentisi yoktu.
Küçük kız ağlayarak evden çıktı ve koşturmaya başladı. Ağaç her zamanki yerinde duruyordu. Küçük kız tepinirken ağacın ağır başlılığı sürüyordu. Küçük kız tepinmeye mecali kalmadığında ağacın gölgesine geldi ve gövdesine sarıldı. Ailesinden umduğunu bulamamış, ağaca sığınmıştı. Ağacı canlı sanıyordu. Ağaç sadece var olduğu için ona kişilik vermişti. Üstelik ağacın yaprakları oynuyordu ve çok ciddi bir iş üzerindeymiş gibi duruyordu. Gerçekten de yaşamak denen işi ciddiyetle yapan türlerden biri bu ağaç olmalıydı. Ağaç dalları ayırt etmiyor, verebildiği kadar hayat veriyordu. Var olmak meşgalesindeydi.
Küçük kız adaletsizliğe öfkeliydi. İsteklerine karşılık bulamıyordu. Çocuk olduğu için istenileni yapmalıydı, ama yapmıyordu. Çocukluk tam olarak bu değil miydi? Ne ki aile küçük kızın artık büyümesi gerektiğini öğütlüyordu. Kızın taleplerini saçma buluyor ve kendileri gibi normal davranması gerektiğini tembihliyorlardı. Mesela şu ağaca sarılma olayı, ağaç neydi ki? Oduna sarılıp ne beklenebilirdi?
Küçük kız bunları hiç dinlemiyordu tabi. Tepesi attığında gidip ağaçla konuşmaya ve ona sarılmaya çalışıyordu. O da bunun normal bir davranış olmadığını biliyor, ama sevmek ve duymak istiyordu. Ağacın gövdesine sarıldığında sevgi duyması yeterliydi. Var olduğu için ona teşekkür ediyor ve ağır başlılığına hayran oluyordu.
Zaman geçti, el birliğiyle küçük kızı önce büyük kız yaptılar, sonra da normal biri olarak topluma kattılar. Kız büyüdükçe ağacı unutmuş, topluma katıldıkça ağacı sıradanlaştırmıştı. Nihayetinde onu sadece bir ağaç olarak görmeye, hatta bir süre sonra görmemeye başladı.
Bu esnada ağaç günlük rutinini uygulamayı sürdürüyor. Hiçbir dalı ötekileştirmiyor, yaprakların gereken besini aldığından emin olmaya çalışıyordu.
Bir zaman geldi, ağacın yokluğu varlığından daha kazançlı oldu. Yani işe yaramamaya başladı. İşe yaramıyorsa öldürülür tabi, öldürdüler ağacı. Ağacın umurunda değil ama. Hala…
Ev ahalisi iş makinelerinin gürültülü çalışmasını izlerken kız koca ağacı fark etti. Bir an küçüklüğünü özledi. Küçükken mutlu olduğunu hatırladı. Ne var ki büyüyüp normal olmuştu. Ağacın canlı olduğuna inanması ne garipti, “ne kadar aptalmışım” dedi. Sonra insanlık yok oldu, ağaçlık yok olmadı.