Evren tüm gizemiyle etrafımızı sarıyor. Aslında sarmıyor olabilir. Evrenin ne olduğu belli değil. Ancak görebildiğimiz her şeyin içinde yer aldığı şeye evren diyoruz. Geçtiğimiz yüzyıla kadar bilim insanları bizim evrenimiz ile uğraşmaktayken, daha sonra başka evrenler olabileceği gibi düşünceler ürettiler. Başka evrenler öyle bir- iki tane de değil. Sınırsız sayıda ve genişlikte oldukları düşünülüyor. Bu düşünceye çoklu evren ya da paralel evren deniyor. Tek gerçeklikten ziyade çoklu bir gerçeklik olduğu öteden beri insanın gerçek arayışında belirmeye başlamıştı. Bilgi farklı paradigmalarla dönüşmüştü. Günümüzde sanal gerçeklik ile ulaştığımız nokta evrenin o kadar da eşsiz olmadığını düşündürüyor.Çoklu evren kuramının hem bilgi çağındaki sanal hayatımıza hem de yanılsamaya alışkın yaşantımıza uygun olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu dinin benzer bir anlayışa sahip olması da örnek verilebilir. İslam anlayışına göre Allah’ın dünyaların efendisi olması ve İslam felsefesinde Fahreddin Er-Razi gibi düşünürlerin mümkün dünyalardan bahsetmesi bize yakın örneklerdendir.
Görülmesi gereken evrenler deyince gidip görmekten bahsetmiyoruz. Seyahat etmeniz gerekmiyor. Zira zihin başka evrenlere açılıyor olabilir. Evrenleri sadece görmek yeterli olabilir. Bunun için hayal gücünüzü kullanmanız gerekiyor.
Cansız Olan
İnorganik maddeden organik maddeye geçiş hala bir sır. Bilim canlılığın nasıl oluştuğunu açıklayamıyor. Peki canlının olmadığı bir evren nasıl olurdu? Daha önce hayat nedir başlığında benzer sorular sormuştuk. Canlılığın ne olduğu kesin değil, ancak canlı ayrımı nerede başlıyor? Böyle bir ayrımın olmadığı evrende hayat nasıl olurdu? Böyle bir evren bizim için karşıt-evren olarak algılanabilir. Tabi ki hayatı bize yakın taraflarıyla görmüyorsanız. Canlılık ayrımının muğlaklığını sorguluyorsanız böyle bir evren gayet olağan gelecektir.
Yalansız Olan
İnsanlar ne zaman yalan söylemeye başladı? Belli ki diğer canlılarda da bir aldatma, kandırma eğilimi var. Ancak soylu gerçekleri ve ahlakı olan insanın yalan söylemesi nasıl açıklanabilir? Bir kere, kendine yalan söylenmesini istemeyen biri nasıl yalan söyler? İnsan hayatında, özellikle de modern olanında, mantık aramak saçma olabilir. Biz yalan söylenmeyen bir evreni tahayyül edelim. Herkes doğruları söylese nasıl bir tarih oluşurdu?
Endüstrisiz Olan
Diyelim ki Avrupa rekabet ile kaynamadı ve sömürü ileri noktalara ulaşmadı. Gerekli olanı değil de en fazlayı üretmek için endüstri oluşmadı. Böyle bir evrende doğal hayatlar sürmemiz daha iyi olur muydu? İnsanlığın endüstriyel üretime bulaşmadığı, yani çılgın tüketim yolunu seçmediği bir hayat tasarlayınız. Belki tüm bu gelişmişliğin aslında tüketmişlik olduğunu görebilirsiniz.
Sömürüsüz Olan
Sömürünün ne olduğu tartışılabilir. Ancak bugünkü anlamda sömürü çağdaş zamanların tüketim toplumu ile oluştu. Modernite öncesi toplum sömürünün ötesini düşünemediği veya ilkel dürtüleri el vermediği için sürdürüyordu. Günümüzde ise sömürü insanlığın yüz akı olmakla övünenlerce gerçekleştiriliyor. İlkel savaş dürtüsüyle hareket etmek, gelişmiş olduğunu iddia edip sömürmek kadar kötü değildir. Gelişmiş ülkeleri barındıran batının, bilimsel keşifleri diğerlerini ezmede değil, aydınlatmada kullandığı bir dünya düşünelim. Acaba teknoloji iyilik için kullanılsa insanlığın sonu bu kadar erken olmayabilir miydi?
Nükleersiz Olan
Nükleer gücün, ya da en azından nükleer silahların olmadığı bir dünya düşünelim. Belki daha iyi bir insanlık ve olumlu bir hayat tasarladınız. Ancak büyük olasılıkla yanıldınız. Garip bir tezat olacak, ama nükleer silahlar şimdiye kadar insanlara barış getirmiştir. Evet, tüm hayatımızı saniyeler içinde yok edebilecek bu güç şu ana kadar hayatımızı muhafaza etmede kilit önemdedir. Nükleer gücün olmadığı bir dünyada savaşlar daha sık olacaktır. Soğuk Savaş soğuk kalmış ise bunu nükleer gerginliğe borçludur. Artık bir savaşta herkesin kaybedeceği durumdayız. Bu yüzden savaşmıyoruz. Tarih boyunca savaşlardaki sivil ölümlerin artarak ilerlediği göz önüne alınırsa, ateşlenmediği sürece nükleer silahların faydalı olduğu bile söylenebilir. Nükleer güce sahip olunmayan bir hayatta ise sürekli savaş kaçınılmaz olacaktır. Biraz tarih okuması ile fark edeceksiniz. Bizi kendimizden koruyan sınırsız ölümdür.