Bir insanın ne istediğini bilemeyiz, ama kalabalıkların ne istediğini aşağı yukarı tahmin edebiliriz. Bunun için televizyonu açmamız gerekiyor. İnsanların istekleri televizyona yansıyor. Kalabalıklar neyi arzuluyorsa televizyon onu gösteriyor. İnsanlar istediği için şiddet içerikli diziler gösteriliyor. İnsanlar izledikleri için futbol adlı oyuna milyarlarca dolar harcanıyor. İnsanlar istiyor ki programlar cinsellik arz ediyor. İnsanlar istediği için televizyon var.
Televizyondan gördüğümüz kadarıyla insanların en çok istediği şey aslında en çok abartılan şeydir. TV. de gördüğümüz saçmalıklar arasında önem ölçütlerimizin saçma bir düzeye ulaştığı görülebilir. İnsanların hayatında en çok istediği şey hayal dünyalarını ve televizyonlarını kaplamıştır. En abartılmış şey televizyonları ve önemsediğimiz her şeyi derinden etkilemektedir. Öyle ki onsuz bir an bile yapamıyor, onun ekseninde hareket ediyoruz. Söylediğimiz şeyin öyle bir endüstrisi var ki diğer tüm pazarlar birleşse bunun yanında işporta tezgahı gibi kalır.
Sabah akşam bununla meşgulüz. Bununla yatıp kalkıyoruz! Aslında tahmin etmiş olmalısınız. Hayatımızda bu kadar büyük olan ne var? Biraz açık sözlü olursak hepimizin cinselliğe ne kadar büyük bir emek sarf ettiğini söyleyebiliriz. Hayatımız bununla geçiyor. Herkes farklı düzeylerde önem verse de, esasında hepimizin en abarttığı şeydir. Hiç önem vermeseniz bile abartmış sayılırsınız. Çünkü yabani kodlarımızda yer alan ve modern hayatın sömürdüğü yaşantılarımız vardır. Yabani temellerimizde gerçekten de önemli bir şeydir. Ne var ki düşünen insana ve “soylu” insan değerlerine artık sığmamaktadır.
“Seks satar” tümcesini pazarlamayla ilgilenenler bilir. Reklamlarda cinsel dürtüler ile çekicilik sağlanmaktadır. Bir içeceğin, arabanın, mobilyanın cinsellikle ne ilgisi olduğunu hiç düşünmeden markayı talep etmeye başlarız. Pazarlamaya cinselliğin karıştırılması bir yana, cinsellik de gittikçe pazarlamaya dönüşmüştür. Sanki eşya alıyormuş gibi eş seçmeye başladık. Biriyle güzel olduğu için birlikte olmak aslında “ben hayvanım” demekten farksızdır. Bir insanı sadece dışarıdan gördüğünüz et ve doku parçalarından beğenebiliyorsanız size kasaba gitmeyi öneririm. Kasapta çok miktarda et var. İnsan olmanın ayırt edici özellikleriyle en ufak alakası olmayan dış görünüşün geleceğimizi kurarken başlıca etken olması gariptir.
Doğada hayatta kalmaya çalışsak neyse diyeceğim. Vahşi bir hayatın içinde rastgele cinsellik devamlılık için önemli olabilir. Lakin şehir hayatında hiç tanımadığınız insanların cinselliğini talep etmek biraz gariptir. Sanki tanımadan çiftleşecek hayvanlarmışız gibi insanların etlerine bakıyoruz. Zihinsel bir faaliyeti olan, “uygar” insan daha çok düşünceleri ile ön plana çıkmalıdır. Güzel dediğimiz, cinsel obje olan insan, işimizi bitirdikten sonra unutacağımız biri değildir. Artık bir kültür içinde yaşadığımız için düşünceler önemlidir. Karşıdaki ile sadece organları birleştirmeyeceğiz. Hayvan olmadığımızı iddia ediyorsak düşüncelerin birleşmesi hedeftir.
Cinsellik odaklı toplumsal yaşantının batılı yaşam tarzını benimsemekle de alakası vardır. İlk başta ilkel toplumlar çocukların sağlıklı yetiştirilmesi için tek eşliliği kabul etmiştir. Mülkiyet anlayışıyla birlikte tek eşlilik cinselliği bir kişiyle sınırlamıştır. Önceleri istediği kadar ilişkiye giren insan sınırlı kalmıştır. Dinlerin cinselliği günah sayması bu kadim anlayıştan ileri gelir. Hristiyanlıkta cinsellik büyük bir günah olarak anlaşılmıştır. Modern öncesi Hristiyan toplumlar o kadar baskı yapmıştır ki modern zamanlarda toplumlar bir cinsel sapkınlık patlaması yaşamaktadır. Biz de batılılaşmaya çalışan toplumlar olarak onlar gibi yapmaktayız.
Dünyanın en abartılmış şeyi sekstir. Aslında bu kadar abarttığımız için keyifli geliyor olabilir. Bu kadar gizlediğimiz için ulaşılmaz bir zevk mahiyetindedir. Cinsellik esasında sadece çoğalma aracıyken abartılarak bir hüsnükuruntu haline getiriliyor. Küçük bir oyun da değil, dünyanın etrafında döndüğü şey haline dönüşüyor. Küresel düzen de bunu bir silah gibi kullanmaktan geri kalmıyor. İnsanların böylesi dürtülere kapılarak yönlendirilmesi en çok da kötülerin işine yarıyor. Önünüzü görmek için bu tür heveslere kapılmamanız gerektiğini hatırlayın. Hayatınızın büyük bölümü bu abartılı varsayımla geçiyor, uyanın ve hayatınızı yakalayın.
Çok doğru bir tespit.ve güzellik sonsuz olmadığı için insanı daima üzecek.